Edie translate French
1,369 parallel translation
Selam, Edie!
Salut, Edie!
Edie ve ben evin yeniden yapılması için planları gözden geçiriyorduk.
On peut remettre ça? On regardait juste les plans pour reconstruire sa maison.
Edie, gelmeyi çok isterim, ama, uh, modellik işine geri döndüm, bilirsin, sadece eğlence için, ve yarın işim var.
Tu sais, Edie, j'aimerais bien y aller mais je suis redevenu mannequin - juste pour le plaisir et j'ai un engagement, demain.
Edie benden nefret ediyor.
Edie me déteste.
Hey, Edie.
Salut Edie.
Tamam, olay şu, Edie- - Ben -
Bon, voilà...
Ben seninle gelirim, Edie.
J'irai avec toi, Edie.
Oh, Edie, sen o kadar kötü değilsin, ve - - ve, inan bana, Bende - - bende o kadar iyi değilim. Oh, evet, öylesin.
Tu n'es pas si mauvaise, Edie et crois moi, je ne suis pas si bonne.
Edie, ben senin evini yaktım. Huh?
Edie, j'ai mis le feu à ta maison.
Edie, lütfen konuş benimle.
Edie, dis quelque chose!
İyi... ne yapmak istiyorsan onu yap, Edie. Sadece üzgün olduğumu bil.
Quoique tu fasses, Edie, je suis désolée.
Şey, Edie, temizlenmem lazım.
Il faut bien que je me lave.
Beni rahatsız eden birşeyler var, Edie. Seninle bunun hakkında konuşmak istiyordum.
Il y a quelque chose qui me turlupine et je voulais t'en parler.
Teşekkürler, Edie.
Merci Edie.
Edie ile senin, Paul Young'ın evine gizlice girdiğinizi duydum.
J'ai entendu dire que toi Edie aviez pénétré chez Paul Young.
Edie dedi ki, o- -
- Edie dit qu'elle a trouvé...
- Edie Britt'in ne dediği umrumda bile değil!
- Je me fiche de ce qu'a dit Edie Britt.
Anladığım kadarıyla sen ve Edie evimi karıştırmışsınız.
J'ai cru comprendre que toi et Edie êtes allé fouiller chez moi?
Edie Britt'in gün içindeki en sevdiği an yeni evinin inşatığına vardığı zamandı, çünkü ne olacağını biliyordu :
Le moment favori dans la journée d'Edie Britt était son arrivée sur le chantier de sa nouvelle maison. Parce qu'elle savait ce qui allait se passer.
Ama malesef Edie'nin, en çok arzuladığı erkek,
Malheureusement pour Edie, l'homme dont elle voulait le plus attirer les regards
Evet, Edie'nin kendini iyi hissedebilmesi için biraz ilgiye ihtiyacı vardı, ve bu ilgiyi almaya karar verdi.
Oui, Edie avait besoin d'attention pour se sentir bien. Et elle était déterminée à l'obtenir.
Hey, merhaba.
- Salut. - Salut Edie. Quoi de neuf?
Susan! Merhaba, Edie.
Salut Edie.
O, Edie sadece- -
- Edie voulait juste...
Eğer onları yerken boğulmazsan.
Pas si tu t'étouffes avec. Merci Edie.
Teşekkürler Edie, çörekler güzeldi.
Les beignets ont l'air excellents.
Evet, Edie Britt'in kendini iyi hissedebilmesi için erkeklerin ilgisine ihtiyacı vardı.
Oui, Edie avait besoin d'attentions masculines pour se sentir bien.
Ve Edie bile istediği şeyi almak için bu kadar ileri gitmesine şaşırmıştı.
Et elle se surprenait elle-même quand elle considérait jusqu'où elle était prête à aller pour l'obtenir.
Daha sonra, Edie Britt çok rahatsız edici birşeye tanık oldu.
Un peu plus tard ce jour là, Edie Britt remarqua quelque chose d'irritant.
Evet- - Edie, sen de bunun bir parçası olmak istiyor musun?
Edie, tu veux en être?
Edie'nin evini yaktığın için sana şantaj yaptığını da yazmış.
Elle dit aussi dedans qu'elle te faisait chanter Pour avoir mis le feu à la maison d'Edie.
Edie Brit, neden hiç kız arkadaşı olmadığını, hiçbir zaman anlayamadı.
Edie Britt ne comprenait pas pourquoi elle n'avait pas d'amies
Tabiki de her zaman insanlara, onlara ihtiyacı olmadığını anlatsada, işin aslı diğer kadınların ondan hoşlanmaması, Edie'yi rahatsız ediyordu.
Bien entendu, elle essayait toujours de dire qu'elle n'en avait pas besoin mais en réalité, le fait que les autres femmes ne semblaient pas l'aimer l'ennuyait.
Edie komşularının ona mesafeli yaklaşmasının nedenini anlayamadı.
Edie ne pouvait comprendre pourquoi ses voisines se tenaient à distance.
5 dakika içinde, Bayan Huber, Edie'nin giyinme tarzını kötülemişti. Hayır.
Au bout de 5 minutes, Mme Huber se débrouilla pour dénigrer ce que portait Edie.
Edie'nin makyajından, erkek zevkine kadar her şeyi ile dalga geçerdi.
Elle se moquait de tout, du maquillage qu'elle portait à son goût en matière d'hommes.
Evet, Martha Huber zalim, kırıcı ve acımasız olabilirdi, ama Edie umursamıyordu, çünkü o Edie Britt'in şu ana kadar edindiği tek gerçek dosttu.
Oui, Martha Huber pouvait être cruelle, offensante et totalement méchante mais Edie s'en moquait parce qu'elle était la première véritable amie qu'elle n'ait jamais eu.
Hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu, ve Edie, ona ihtiyacı olduğunu kabul etmekten utanmıyordu.
Disparue sans laisser de traces et Edie n'éprouvait aucune peine à avouer qu'elle voulait qu'elle revienne.
Edie? Evet.
- Edie?
Hayır, Edie. O öldü.
Non, Edie, elle est morte.
İşte o anda, Edie sonunda, Martha ile olan benzerliği gördü.
Ce fut à ce moment qu'Edie vit enfin la ressemblance familiale.
Edie, bir şeyler söylemek ister misin?
Edie, vous aimeriez dire quelque chose?
Nasıl yapıyor bilmiyorum ama, Edie bunu tamamiyle kendisi ile alakalı bir şekle getirmeyi başardı.
Je ne sais pas comment elle a fait, mais Edie s'est arrangée pour tirer la couverture à elle.
O yetenekli bir kız. Bizim Edie'miz.
Une fille très douée, notre Edie.
Edie.
Edie.
Edie Brit'e yalakalanmak zorundasın.
Tu vas devoir faire de la lèche à Edie Britt.
Edie.
- Edie.
Selam Edie, Ne var ne yok?
Bel ensemble.
Edie, Edie! Dur!
Attends, Edie!
Ben endişeli değilim, Edie.
Je ne suis pas inquiète, Edie.
Edie, bir şeyi açıklığa kavuşturayım - -
Que les choses soient claires, Edie.