Element translate French
2,322 parallel translation
- Leeloo, Beşinci Element'ten.
- Leeloo, du Cinquième Élément.
Hava durumunu oluşturan beş element vardır. Bunlar : Atmosfer basıncı...
Cinq éléments constituent le climat que nous connaissons.
Toprak ilk element.
Terre. Le premier élément, c'est ça.
Winchester tarafından 1989 yılında Reno, Nevada'daki Geleneksel Amerikan Kovboy Atıcılık Müsabakası'nda ilk 10'a giren finalistlere verilmek üzere özel olarak üretilmiş.
L'élément d'un lot remis aux 10 premiers finalistes au concours annuel de tir à Reno, au Nevada. - Tu plaisantes.
Bu şifre bu davanın çözümünde çok önemli bir rol oynamaktadır.
Ce mot de passe est un élément crucial pour résoudre cette affaire.
Bunlar da kim? Bu internet, Bay Monk.
Cette statue est l'élément clé de toute cette affaire et vous ne pouvez pas la regarder!
Her şeyi gerçekleştirecek olan o sihirli faktörü bulma umuduyla durmaksızın taktiklerini değiştirip geliştiriyorlar.
Elles improvisent constamment, dans l'espoir d'enfin trouver l'élément déclencheur.
En büyük silahımız sürpriz unsuru olabilir.
Notre plus grande arme pourrait être l'élément de surprise.
tamam, şimdi, söylendiği gibi, yarından önce yayınlamıyorum, ilave etmek istediğim bir şey daha var.
Cela dit, avant de publier mon article, j'aimerais rajouter un élément.
deniz kızı gibi, başına gelenden habersiz, yada sularda yaşamak için yaratılmış gibi, türkü söylüyormuş Ophelia, bölük pörçük eski halk türküleri.
pendant qu'elle chantait des bribes de vieilles chansons, comme insensible à sa propre détresse, ou comme une créature naturellement formée pour cet élément.
Sonunda saklambaç oyununuzu kazandım. Sanırım artık daha karışık bir şey oynayabiliriz.
Vu que j'ai enfin gagné à votre jeu de cache-cache, on pourrait jouer à quelque chose où je suis plus dans mon élément...
Bunu Sizin uzun dönem hastalarınızdan biri olan Bob Geddes'a doğrulattım ki ben ruh çağırma tahtası olmadan irtibat kurabildim.
Élément que j'ai pu confirmer avec Bob Geddes, un de vos rares patients encore vivant que j'ai réussi à contacter.
Gemi steril bir laboratuarda yapıldı. Birincil makina, yalnızca organik madde entegresiydi.
L'ordinateur était le seul élément organique
- Bir bileşeni atlıyoruz.
- Il manque un élément.
Eğlenceli bir geçmişin var.
Voici un drôle d'élément dans votre passé.
Bu adam benim İş planımdaki önemli bir adımı sabote etti.
Ce type vient de saboter un élément majeur de mon projet commercial.
Ama dert etme. En önemli parça hala sapasağlam duruyor.
Mais t'inquiète, l'élément le plus important est présent.
Bu özelliğimi hiç bir zaman yitirmem.
C'est un élément inébranlable de mon jeu.
Senin borun burada ötmez.
T'es pas dans ton élément.
Bense çığırımdan çıktım...
J'étais pas dans mon élément...
Hatırladığım asıl şey ise kızın odasındaki duvarda asılı duran posterdi.
L'élément important, c'est... le poster dans la chambre de la gamine.
Eğer bu izler suda kaybolmuşsa bize yol gösterecek aramayı nasıl gerçekleştirebiliriz?
Si ces pistes se perdent dans l'eau... je suis pas dans mon élément là. Un conseil sur comment mener les recherches?
Ducky araştırma sürecinin olmazsa olmazıdır.
Ducky est un élément essentiel dans le processus d'enquête.
Evet, dava hala devam ediyor ve sen de şüphelisin.
L'enquête suit son cours et vous êtes un élément capital de l'enquête.
Dahası, eğer bir şeyler bulursak, bu Washington'da Wedeck'in işine yarayacaktır.
Un bonus si on trouve un élément qui aiderait Wedeck à Washington.
Bu güzel araştırmamızla ilgili başka bir şey yoksa, ben gideyim.
Un élément qui pourrait sauver notre enquête? Je marche.
Bu da yeterince iyi değildi.
Cet élément est un échec aussi.
Şu son söylediğine cidden gerek yoktu.
J'avais vraiment pas besoin de ce dernier élément.
Ama haklıysam, bulamadığınız bir şeyler var gibi görünüyor. Ya da bir şeyler kayıp.
Sinon, j'ai l'impression que... qu'il manque quelque chose, un élément essentiel.
- Fail hakkında konuşmak istiyordum.
- J'ai un nouvel élément.
Koç Darren da en sevdiği mesleği kaybedecekti.
Et le coach Darren allait perdre son meilleur élément.
Karışık dövüş sanatlarının ikinci bir unsuru jujitsu'dur.
Le deuxième élément du combat libre, c'est le Jut Jit Su!
Hayır, bu olay örgüsünün eksik bir parçası var.
Non. Il y a un élément manquant. Là.
Aile Bağları dizisinde kullanılan gerçek bir malzeme.
C'est un véritable élément du décor de Sacrée Famille.
Üstlerin seni kontrol edilemeyen şiddet eğilimli biri olarak tanımlıyor.
Les appréciations de vos supérieurs vous décrivent comme un élément incontrôlable, en proie à de fréquents accès de violence.
Dalga geçmeyi bırakın da soruşturmaya yardım edecek bir şeyler bulun.
Il faut trouver un élément pour orienter l'enquête.
En iyilerinden.
Un élément en or.
Örnek ajan, en iyilerinden.
"Un agent modèle. Un élément en or."
Önemli olan bir şey var ki Jim,... nasıl derler, her zaman bir sürpriz teknik vardır.
Il ne faut pas oublier, il y a toujours ce qu'on appelle l'élément de surprise.
Ne yapıyorsunuz?
Qu'est-ce que vous faites? Il manque un élément.
Bir olay yaşandı mı ondan bile emin değiliz.
Cet élément reste - peu fiable.
Belki onu burada, kendi ortamında daha çok görürsen işin daha kolaylaşabilir.
Si tu la voyais plus ici, dans son élément, ce serait plus facile.
Meegan ve ben eşyaları paylaşırken yatak odasında çok önemli bir şey bıraktığımı fark ettim.
Meegan et moi partageons nos affaires, et j'ai laissé un élément capital dans la chambre.
Ama ana faktör altın yüzük.
Mais l'élément décisif est la bague en or.
Aksine, hayatta kalabilmeleri onlara bağlı.
Ils constituent même un élément-clé de leur survie.
Ve bunu oynatırsak her şeyin gayet iyi uyduğunu görebilirsin.
Quand on joue la scène, on constate que... chaque élément est à sa place.
Ortanca ortada kalanlara denir.
La médiane serait la taille de l'élément du milieu.
Bir seri değerin ortasındakine istatistikte ortanca denir.
En statistique, la médiane est la valeur de l'élément du milieu.
Kahraman, silah, ulusal güvenliğimizin temel direği nükleer caydırıcı ya da dünyaların sonunu getiren adam.
"Héros", "Arme"... "Élément-clé de la sécurité nationale", "Force de dissuasion nucléaire",
- Geçmişinde bana söylemediğin herhangi bir şey var mı?
- Quoi? - Y a-t-il un élément de sa vie que tu ne m'as pas révélé?
Hareket eden şeyin aslında uzayın kendisi olduğunu hiç düşünmemiştim.
Il fallait envisager l'espace comme l'élément en mouvement.