Email translate French
1,013 parallel translation
Efendim, burada Bay Bankier ve tarafımdan imzalanmış... Deutsche Emailwarenfabrik için on çalışma izni var.
Monsieur, j'ai 10 permis de travail... pour la Deutsch Email Fabrik... signés par monsieur Bankier.
Askeri kullanım için özel olarak tasarlanmış ve yapılmış... emaye çanak çömlek fabrikası...
C'est un grand plaisir pour moi de vous annoncer... la mise en service... de la Deutsch Email Fabrik.
Bu yazıları Lauren Mackalvey'e email ile o yollamış.
Voici les e-mails qu'il a envoyés à Lauren Mackalvey.
Bir E-mail adresi oluşturacağım.
Je vais créer une adresse email.
Onun haberi olmadan E-mail gönderebilmemin imkanı yok. Telefonu kullanamam çünkü her şey kaydediliyor.
Je ne peux pas envoyer d'email sans qu'il le sache, ni téléphoner, car tout est enregistré.
Jerry diğer katlara email yolladı, Anna da broşür hazırlıyor.
Jerry a envoyé des mails, Anna fait des affichettes.
E-postalarında ve genelde nazik birine benziyordu.
Ouais. Il avait l'air d'être un type bien, je veux dire par email.
E-mail mi demek istedin?
Par email?
Sadece e-posta adresinden biri hakkında istediğin her şeyi öğrenebiliyor musun?
- Il suffit de l'adresse email?
Düzinelerce kızın her biri için. "Günlük", "Özel e-postalar", "Okul Günleri", "Sevdikleri", "Sevmedikleri" gibi metin dosyaları var.
Il a des fichiers textes, un journal, une adresse email, des horaires de cours pour une dizaine de gamines.
Dekana çok kızgın bir email yazacağım.
J'enverrai un e-mail d'indignation au doyen.
bir email gönderdi o da bu basitçe bir kelime grubunun kısaltılması gibi GNU kelimesini barındıran kelimeler.
et il m'a renvoyé un courriel qui était juste un tas de mots avec GNU dedans.
Bana, bana bu email'in tam olarak nereden yollandığını söylemen lazım.
Il faut que tu me dises d'où vient ce message.
Doğal olarak, senin pc inekliğine ihtiyacım var ve bu email in tam olarak nereden geldiğine.
Fais tes trucs de petit génie et retrouve l'origine de ce message.
Onun için, bana gönderdiği emailleri aldım ve Derek'e gittim, tamam mı, ve email'leri deşifre etmek için inekliğini kullandı onlar, tam buradan, New Mexico dan gönderilmiş.
J'ai montré ces messages à Derek. Il a utilisé son génie pour découvrir que ces messages avaient été envoyés du Nouveau-Mexique.
Birkaç kez email hesabına girmeme izin vermişti.
Il m'a laissée me servir de son serveur. Oh, mon Dieu, regarde.
Tamam, seni reddetme ihtimaline karşı güvenli yaklaşmalısın.
Il te faut une approche sûre en cas de refus. Envoie-lui un email.
Onu arama, e-mail gönderme.
Pas d'email.
O gece ilk e-mail'imi yazmaya çalıştım. Aidan'a hoş, seksi ve duygusal bir not.
Ce soir-là, j'essayai de rédiger mon premier email, un message plein d'esprit, tout en étant sexy, à Aidan.
- Alo? - Neden e-mailime cevap yazmadın?
- T'as pas répondu à mon email?
- Merhaba. E-mailimi aldın mı diye soruyordum.
Je te demandais si tu avais reçu mon email.
Ben toplam iki e-mail aldım. Biri Miranda'dan diğeri de, "sisteme hoş geldin" mailiydi.
J'ai reçu un email de Miranda et un de bienvenue sur AOL.
Miranda, sana gönderdiğim buluşma mailini aldın mı?
T'as eu mon email pour notre sortie en double?
Miranda telefonunu açmadı, ben de umutsuz bir mesaj bıraktım ve sonra ona umutsuz bir e-mail yazmaya başladım.
Miranda ne répondait pas. Je lui laissai un message et m'apprêtais à lui envoyer un email désespéré.
- Carrie, sakin ol. E-mail gönder.
Envoie-lui un email.
Birden aklıma bir beste geldi, onu e-mail ile gönderiyorum sana.
Je te l'envois par email.
Birine email atalım.
Je vais essayer d'envoyer un mail. Allez bande d'enfoirés.
- E-mail'i almadın mı?
- T'as pas reçu l'email?
- Ne e-mail'i?
- Quel email?
Sonra o mesajı aldım.
Et puis j'ai reçu cet email.
Demin ondan mesaj aldım.
Je viens juste de recevoir un email de Mai.
Ve cep telefonumuzdaki tek kanıtla ormana gittik.
Avec la photo de l'email et les données pour seuls indices, nous sommes entrés dans les bois.
Eski elektronik posta adresini kullanarak seni ve onu buraya çekmeye çalıştı.
Elle s'est servie de sa vieille adresse email... pour t'attirer ici, toi et ton ami.
Şimdilik bu kadar, ama Milo şu an email'ı kırıyor.
Pour l'instant c'est tout. Milo décode le message.
Bu bir e-mail..
C'est un email!
Şimdi de çanağı maşayla tutup... emaye çözeltisine daldırın.
Plongez la bassine avec les pinces dans la solution d'émail.
Emaye eşya üretimi hakkında her şeyi... - öğreneceğime söz veriyorum.
J'apprendrai tout ce qu'il faut savoir sur l'émail.
Emaye eşya fabrikası.
Une fabrique d'émail.
Cilasının rengine bir bak ; ... orantı mefhumuna ;
Examine la couleur de l'émail, le sens de la proportion, la vie...
Diş minesindeki çiziğe bakılırsa, kaba bir metal aletle yapılmış.
D'après les stries de l'émail, par un vulgaire objet en métal.
Wendell küvetteki kırığın üstünü emayeyle kapladı.
Wendel a remis un peu d'émail sur la baignoire.
Laura, dişçin diş minenin durumundan bahsetti mi?
Laura, le dentiste t'a parlé de l'émail de tes dents?
Ben çekildiklerini düşünüyorum. Her bir diş minesinde belirgin çentikler var.
Il y a une marque prononcée sur l'émail de chacune d'elles.
Bu emaye.
C'est un "émail-diamant".
Emaye mi?
Un "émail diamant"?
Bunlara emaye afiş denir.
Les affiches publicitaires "émail-diamant"
Faks, e-mail, internet.
Fax, email, Internet...
Bunu dişindeki mine eksikliğinden anladık.
On le sait à cause du manque d'émail sur ses dents.
Ayrıca üst ve alt dişlerinde mine aşınması var.
Il y a une érosion de l'émail sur les incisives.
Camcılar, camlarının düzgünce ayrılmasını isterler.
Les vernisseurs veulent que leur émail se répande correctement.
Tırnaklarını yiyormuş ve dişlerin üstündeki mine ikinci seviyeye kadar inmiş. - 16 yaş stres vakası.
L'émail de ses dents était usé jusqu'à la 2e couche.