Embrasse translate French
7,616 parallel translation
Öpücük ister misin?
On s'embrasse?
İlk randevumuzda dışarı çıktığımızda gecenin sonunda seni öpmemi istemiş miydin?
À notre premier rendez-vous, à la fin de la nuit, Tu voulais que je t'embrasse?
Şöyle yüzünü avucuma alsam yavaş yavaş öpmeye başlasam ve işi pişirsek, ne dediğimi anlatabiliyor muyum?
Qu'est-ce que tu as dis? Si je lui attrapais la tête, je m'approche pour un baiser, et je l'embrasse quoi, voyez ce que je veux dire?
Baksana, neden onun ve benim yiyiştiğimiz bir sahne yazmıyorsun?
Et, pourquoi tu m'écrirais pas une scène ou moi et elle.. genre, on s'embrasse.
Ayrıca altı bira, iki hamburger. Biri az pişmiş, biri kızarmış.
J'ai besoin de 6 bières en fût, 2 burgers... 1 saignant, et l'autre semelle de botte... et un pichet de "embrasse mon cul" pour Sabrina.
Belinda'yı benim için öp.
Embrasse Belinda pour moi.
Peri anlamında. Eşcinsel anlamında değil.
"Fée" dans le sens "magique", j'embrasse pas d'autres mecs.
Sus ve öp beni.
- Non. Tais-toi et embrasse-moi.
Kalia, benim göklerdeki tanrıçam, babana biraz sevgi göster.
Kalia, ma déesse princesse adorée, embrasse ton papa.
Embrasse-moi.
Embrasse-moi.
Öp beni.
Embrasse-moi.
Direksiyonu tut ve bana öpücük ver.
Tiens le volant et embrasse moi. Je ne peux pas...
Ben öpülen kişiydim. Gördüm.
- Elle était l'embrasseur, moi l'embrassé.
- Benimkinde gökkuşağı yıldızı öpüyor.
La mienne est un... C'est un arc-en-ciel qui embrasse une étoile.
Dolapta Fransız öpüştüğüme inanamıyorum.
J'arrive pas à croire que j'embrasse dans le placard.
Daha ufak bir şeyiniz var mı? Mesela öpüşen hamster'lar?
Avez-vous rien de plus petit comme deux hamsters qui s'embrasse?
Emma'yı öpüp güçlerini al ya da sevdiği herkes ölsün.
Embrasse Emma et neutralise-la ou tous ceux qu'elle aime mourront.
Selamlarını yolladı fakat heyecandan bekleyemedi.
Elle vous embrasse, elle était pressée.
Tek bildiğimiz şeyse, şu an Aria'yla hizmetli odasında öpüşmeleri.
En attendant, si ça se trouve, Aria l'embrasse peut-être dans un placard à balais.
Annem sevgilerini yolladı.
Ma mère t'embrasse.
Sana üzüldüğüm için öpmüyorum seni.
Je ne t'embrasse pas parce que je suis désolé pour toi.
Canım istediği için öpüyorum.
Je t'embrasse parce que j'en ai envie.
Canım istediği için öpüyorum.
Je t'embrasse car j'en ai envie.
Öp onu. Salla her şeyi.
Juste embrasse-le.
Öp gitsin.
Juste, juste embrasse-le.
Burada biriyle takılmam lazım hemen ama.
Faut que j'embrasse quelqu'un. genre, tout de suite.
Tanıştığın ilk prensi sakın öpme.
N'embrasse jamais le premier prince que tu rencontres.
Beni öptü.
Il m'a embrassé.
Belli ki, o karısından ayrılmış sen oraya gittin ve o seni öptü. - Evet.
Manifestement, il était séparé de sa femme, et tu es passé, et il t'a embrassé...
Beni birkaç kez öptü göğüslerimle ilgilenmedi. Bir kez beni yaladı, bir kez içime girdi panikledi, sikini dışarı çıkardı ve kalçamın üzerine boşaldı.
Il m'a embrassé un peu, n'a pas fait attention à mes seins, m'a léché deux fois, pénétré une, paniqué, ressorti, et a fini sur mes cuisses.
Öpüştüğümüz zaman gibi. Ondan dersimi aldım.
Comme lorsqu'on s'est embrassé, j'ai vraiment appris de ce moment.
Kilisenin arkasında, Kyle ile Fransız öpücüğü denemiştik.
J'ai embrassé Kyle à l'arrière de l'église.
- Bak... Seni öptüm diye bana kızıyor musun?
Ecoute, tu es énervé parce que je t'ai embrassé?
Embrasse-moi.
Alors, embrasse-moi.
O yüzden... Beni öptün.
Donc tu... tu m'as embrassé?
Sen de beni öptün.
Et tu m'as embrassé en retour.
Trenleri benim kadar seven yeni bir arkadaş edindim Amy'i dudağından öptüm ve biletçi benim için banço çaldı.
Je me suis fait un nouvel ami qui aime les trains autant que moi, j'ai embrassé Amy sur les lèvres, et, le conducteur a joué du banjo pour moi.
Hayır, Angela Ben'i öptü.
- Non, elle l'a embrassé.
Seni öpen bendim, farkındayım ama bu böyle devam edemez.
Je sais que c'est moi qui t'ai embrassé... cela n'a pas marché.
Jenna'yı öptüğün için seni affediyorum.
Écoute, je te pardonne pour avoir embrassé Jenna, d'accord?
İki defa affetmiş oldum, sayacak olursak.
Comme je t'ai pardonné pour avoir embrassé Jenna. Ce qui fait deux pardons si tu comptes.
İlk defa işte o zaman öpüştük.
C'est là où on s'est embrassé la première fois.
Sally Ann alt kattaydı, dikkatli olmalıydık ama o benim tişörtümü kaldırıp memelerimden öptü meme uçlarımı yalayıp, emdi.
Sally Ann était en bas donc on était prudent mais il a ouvert ma chemise, embrassé mes seins, léché et sucé mes mamelons.
♪ bir şeyler değişti ♪
♪ Lorsqu'on s'est embrassé ♪
Dün Oliver'ı öptüm, ve hiçbir şey hissetmedim.
Eh bien, hier j'ai embrassé Oliver, et je n'ai rien ressenti.
En yakın arkadaşım Karma'yı öptüm, şimdi bu hiç, mantıklı gelmiyor.
J'ai embrassé ma meilleure amie, Karma, et maintenant, plus rien n'a de sens.
Liam'la mı öpüştünüz?
Tu as embrassé Liam?
Tatlım seni gökyüzünden indirmek istemem ama o kartal sen Liam'la öpüşünce uzaklara uçtu.
Chérie, je ne veux pas te faire redescendre sur terre, mais ton aigle s'est envolé juste après que tu aies embrassé Liam.
Threesome yaparken Amy'yi öptüğüm için mi?
C'est parce que j'ai embrassé Amy pendant le plan à 3?
Daha önce bir kızı öpmemiştim.
Je n'avais jamais embrassé une fille avant.
- Şu seni öpen adamda mı sayılmaz?
Même pas ce gars qui t'a embrassé?