Entre translate French
96,225 parallel translation
Yalnızca ikimizin arasında olan bana karşı bir şeyleri vardır değil mi?
Vous savez, juste entre nous, elle a un faible pour moi, n'est-ce pas?
Bizimkilerden çok daha iyi silahlara sahipler ve Eros da onlardan biriydi.
Ils ont de meilleures armes que nous, et Éros était une d'entre elles.
O da çok uzun süre aralarında kaldı.
Il est le dernier rempart entre eux et un long séjour à l'ombre.
O iyi ellerde.
Il est entre de bonnes mains.
Sör Merlyn'le onun arasında sevgi eksilmemiş.
Pas beaucoup d'atomes crochus entre lui et M. Merlyn.
Hastalar diğer hastalardan çalarlar.
Les patients se volent entre eux.
Yani, kim yolladıysa Bayan Zacharides'in.. .. hastaneyle olan kavgası hakkında epeyce bilgisi varmış.
Celui qui l'a envoyée semble bien connaitre le différent entre Mme Zacharides et l'hôpital.
- Onların arasında birşey var mı?
- Il y a quelque chose entre eux?
Dr Powell'le onun arasında bir şey var mı?
Y-a-t-il quelque chose entre elle et le Dr Powell?
Koğuşa döndüğüm zaman Molly için çok geçti.
Entre temps ils sont arrivés dans le service, mais trop tard pour Molly.
Biri bizden olursa, olmaz.
Eh bien, pas si l'un d'entre eux est l'un de nous.
Elbette, buyur gel.
- Ouais, bien sûr, entre.
Ya bahçede çocuklarla kavga ederse, ya öğretmenlerden biri ona uzaklaştırma verirse?
Que se passe-t-elle si elle entre dans une bagarre avec un enfant sur la cour de récréation, Ou si un de ses professeurs lui donne un temps mort?
Sonra birinci ve ikinci ayakkabı arasında bir duraksama olur alt kattaki komşular da kulaklarını kapatıp...
Alors il y avait cette pause entre la première chaussure et la seconde, où le voisin d'en-dessous se bouchait les oreilles...
Polis olmasaydım, şu an başını ellerinin arasında tutuyor olurdun.
Si je n'étais pas flic, vous tiendriez votre tête entre vos mains.
Normal bir yetişkinin iskelet haline gelmesi 8-12 yıl sürer.
Un corps adulte non embaumé met normalement entre huit et douze ans pour devenir un squelette.
Bir tanesi.
L'une d'entre elles.
Bunlardan bazılarının eski metinlerle hiçbir ilişkisi yok.
Certains d'entre eux n'ont aucun rapport avec d'anciens textes.
Sonbaharda ölüleri anma festivali yapılmasının nedeni ekinoks ve kış gündönümü arasında güneş batarken, bu yedi yıldız yükselir.
La raison pour laquelle on a des festivals célébrant la mort en automne est, qu'entre l'équinoxe d'automne et le solstice d'hiver, ces sept étoiles se levaient lorsque le soleil se couchait.
Nasıl girdiğini bilmiyorum ama bir şekilde yapıyor.
Je ne sais pas comment il entre, mais il y arrive.
Bildiğim kadarıyla kimseyle irtibat kurmaz.
Il n'entre en contact avec personne, à ma connaissance.
Doğru, bu ikinizden biri olamaz, zira ikiniz de orada polis olarak bulundunuz,
Oui, et ça ne peut pas être l'un d'entre vous, puisque vous étiez là en tant que flics,
Bir şey görür ya da duyarsak, hemen geliriz.
On voit ou on entend quelque chose, on entre.
Eğer o odaya biran önce girmezsem, lobide uyuya kalırım.
Si je n'entre pas bientôt dans la chambre d'hôtel je vais m'endormir dans le hall.
- HI-hı. - Bazen önemli İnsanlar kendi aralarında bazığ şeyleri saklarlar.
Il est parfois important pour les gens de garder des choses juste entre eux.
Aramızda kalmasını istediğim de bu.
Je veux que ça reste entre nous.
Bak, önce bütününe girelim. Yemek siparişi veren rigmarole, sadece söylemek istedim... Hepiniz geldiğiniz için teşekkür ederiz.
Avant qu'on entre dans ce charabia pour commander le repas, je voulais dire... merci à tous d'être venus.
Hepsi Wesen'di ve birçoğu O adamyn mezarlığına gömüldü.
C'était tous des Wesen, et beaucoup d'entre eux sont enterrés dans le cimetière de cet homme.
Uyku yoksunluğu nedeniyle. Ve hiçbirimiz özellikle iyi dinlenmedik.
Et aucun d'entre nous n'est vraiment en forme.
Tamam, restoran ile Maddie'nin arabası arasındaki bölgede kamera kayıtlarının olup olmadığını kontrol edin
Vois s'il y a des caméras qui couvrent la route que Maddie a pris entre le restaurant et sa voiture.
Monroe ve ben bir anlaşma yaptık, eğer birimiz bunarsak, diğerimiz Gevatter Tod ile irtibata geçecek.
Monroe et moi avons décidé que Si un d'entre nous souffre de démence, les autres contactent le Gevatter Tod.
Diğer Yeri hakkında hiçbir şey yok, ancak Zerdüştler inanıyor 3.000 yıllık bir mücadele olacak Iyiyle kötülük arasında Son bir saldırıyla sonuçlanan
Il n'y a rien à propos de l'Autre Côté mais les Zoroastriens croyaient qu'il y a 3000 ans il y a eu une lutte entre le bien et le mal qui s'est terminée par un assaut final
Evet, ikimiz de ellerine düşmeyeceklerine karar verdik.
On avait décidés qu'elle ne pouvait pas finir entre tes mains.
Peki bu Zerstoerer adamı nasıl gördü Üzerinde pis eldivenleri olsun mu?
Alors comment a fait ce type Zerstoerer pour que ça tombe entre ses sales pattes?
Bu iş artık Tanrı'nın ellerinde.
C'est entre les mains du seigneur.
İki aile arasındaki bu düşmanlığın sebebi ne?
Quelle est la cause de la discorde entre les deux maisons?
Sizin aranızda ne var?
Qu'est-ce qui se passe entre vous?
Gel hadi.
Entre.
Çok kısa bir şey soracağım, çok özür dilerim ama ağır güneş yanığıyla güneş çarpması arasındaki farkı nasıl anlarım?
En fait, deux minutes, excusez-moi, quelle est la différence entre un coup de soleil et une insolation?
Hiçbiriniz ortak olamayacak çünkü tepede yer kalmadı.
Aucun d'entre vous sera associé parce qu'il n'y a plus de place.
Ve bunu hergangi birimizin yapabileceğinden emin değilim.
Et aucun d'entre nous n'en est capable.
Çoğu alacakaranlıkta çıkar.
La plupart d'entre eux sont crépusculaires.
Sen gittikten sonra içeri girdiğimde, ölmüştü.
Quand je suis entré après que vous soyez parti, Elle était morte.
Odaya geldiğmde, yerde yatıyordu.
Quand je suis entré dans la chambre, elle était par-terre.
Odama nasıl girdin?
- Quoi? Comment êtes-vous entré dans ma chambre?
Ve odaya nasıl giriyor, bilmiyoruz.
Et nous ne savons pas comment il est entré dans la chambre.
Alpe içeri nasıl girdi?
Comment cet Alpe est entré?
Tahmin et kim burada.
Devine qui entre.
- Vücuduna nasıl girmiş acaba?
- Comment c'est entré en elle?
Yatağımdaydım, ama ön kapının açıldığını duydum, gizlice alt kata indim... bu yabancı adamın evimize girdiğini gördüm ve doğruca dedemin odasına gitti, pencereyi açtı...
Je devais être couchée, mais j'ai entendu la porte s'ouvrir, alors je suis descendue et... j'ai vu un homme étrange entré chez nous et aller dans la chambre de mon grand-père, ouvrir la fenêtre...
Sonra içeri girebilir ve belki de onları geri alabilirim. Demek istediğim, sopa içeri girdiği gibi.
C'est grâce au bâton qu'il est entré.