Enver translate French
71 parallel translation
- Enver!
Environ!
Enver Sedat'la... gitmem gerekiyor.
Je devrai aller avec, euh... Anwar Sadat.
Bir sene geçmeden, Mısır ordusunda Albay olan babası 1981'deki Başkan Enver Sedat suikastine iştirak etmekten idam edilmiş.
Il y a un an, son père, un colonel égyptien, est exécuté pour sa participation à l'assassinat d'El-Sadate en 1981.
Enver'in bizim için çaldığı şarbonla ne yapacağız?
Et l'anthrax qu'Anwar a fauché pour nous?
- Enver Hoca.
- C'est Enver Hoxha.
O öldü.
Enver Hoxha est mort.
Konuşan Enver Hoca.
C'est Enver Hoxha.
Hadi, sizi piçler. Ateş edin, ateş edin. Enver Hoca, ananı s.keyim!
Allez-y, connards, tirez maintenant que Enver Hodza baise votre mère!
Seni burada görmek çok güzeldi Enver. Teşekkürler.
- C'était bien de vous avoir chez nous, Anwar.
Affedersiniz. - Bay Enver El-İbrahim? - Evet?
- Excusez-moi, vous êtes bien monsieur Anwar El-Ibrahimi?
Hayır, efendim. Benim adım Enver El-İbrahimî.
- Non, monsieur, je m'appelle Anwar El-Ibrahimi.
Ben Enver. Lütfen mesaj bırakın. Merhaba, biziz.
- "Vous avez joint la boîte vocale" d'Anwar, laissez un message.
Ee, Enver'le mi evlendin?
Alors, euh... t'as épousé Anwar.
INS'teki adamım beni aradı ve Enver'in Amerika'ya hiç girmediğine dair beni ikna etti.
Mon contact à l'INS m'a rappelé et m'assure qu'Anwar n'a jamais remis les pieds aux États-Unis. Les Sud-Africains t'ont mal informée.
Enver El-İbrahimî.
- Anwar El-Ibrahim.
Alan, Enver bir terörist değil.
- Anwar n'est pas un terroriste.
Enver Amerikan vatandaşlığı için başvuruda bulundu mu?
- A-t-il fait sa demande de citoyenneté américaine?
Ona cevap ver Enver.
- Répondez-lui, Anwar.
Seçmenlerimizden birinin kocasını soruşturuyordum. Enver El-İbrahimî.
- J'aimerais avoir une information au sujet du mari d'une électrice :
Enver El-İbrahimî senin torunun olmadığı sürece.
- C'est qu'aucun de vos petits-enfants ne s'appelle Anwar El-lbrahim.
- Sâlimî Enver'i mi aramış?
- Salimi aurait appelé Anwar? - Peut-être bien.
Enver'i tanırım.
J'ai bien connu Anwar.
Enver'in El-Hâzım olarak bilinen bir terörist grupla ilişkisi olduğuna dair deliller var.
Ils ont des preuves qu'Anwar a déjà été en contact avec un groupe terroriste arabe appelé El Hazim.
- Peki. 1990 Enver'in Mısır'ı terk edip Amerika'ya geldiği yıl.
- C'est l'année où Anwar est parti d'Égypte pour s'installer aux États-Unis.
Bunlar Enver'in El-Hâzım Tugayı üyeleri diye saydığı adamlar.
Et ça, c'est le nom des hommes qui, selon ses dires, font partie de la Brigade El-Hazim.
Kocam, Enver El-İbrahimî.
- Mon mari se nomme Anwar El-lbrahimi.
Başkan yardımcımız Enver El Sedat size sesleniyor.
M. Anouar El Sadate, Vice-Président de la République vous parle.
Enver Sedat eski Mısır başkanı Enver Sedat'ın ismini verdim.
Anwar Sadat, comme l'ancien président d'Égypte.
Hoşça kal Enver.
Au revoir, Anwar.
Enver Sedat'a yapılacak bir suikast girişimi hakkında bilgiler aldık.
On nous informe que vous préparez un attentat contre Sadate.
Enver Tower'ın çatısında.
Au sommet de la tour Enver, dans 20 minutes.
Müşterinin adı Enver Clerik.
Le client s'appelle Enver Clerik.
Belki de taşralı basit bir kıza nazik davranıyordun.
Ou tu te voulais te montrer gentil enver une fille simple issue d'un coin pommé.
- Logan ve Enver arasında sorun var mıydı?
Il y a déjà eu des problèmes entre Logan et Enver?
Logan, Enver'in hapse girmesine yardım etti, Enver de yapacağı son şey bile olsa ondan intikam alacağına yemin etti.
Logan a contribué à mettre Enver sous les verrous, et Enver a juré que s'il se vengerait même si c'était sa dernière action.
Enver Kotta, silahlı soygun, saldırı ve uyuşturucu bulundurmaktan hüküm giymiş.
Enver Kotta... condamné pour vol à main armée, agression et possession de drogue.
Dava dosyasına göre, Logan'ın annesi ifadesinde ya Enver'in kokaini dairesine zulalamasını ya da onu tüm uyuşturucu operasyonunun içine sokacağını söylemiş.
D'après le rapport, soit la mère de Logan a eu la mauvaise idée de laisser Enver cacher sa cocaine chez elle, soit elle était complice de toute cette opération.
Enver 5 yıl ceza alırken, Logan'ın annesi 7 yıl cezaya çarptırılmış.
La mère de Logan a écopé de 7 ans, et Enver de 5 ans.
- Tahmin edeyim, Enver anlaşmaya yanaşıp, kadını yakmış.
Laissez-moi deviner. Enver lui a fait porter le chapeau? Oui.
- Enver geçen ay şartlı tahliye olmuş.
Enver a été libéré sur parole le mois dernier
Enver, Logan'a aramaların geldiği kulübün devamlı müşterisiymiş.
Il s'avère que Enver était un habitué du club d'où venaient les coups de fil.
Sana yardımcı olayım, Enver.
Je vais vous aider, Enver.
- Bu da görüşmeden sonra eve gittiğini... -... yani Enver'in hikayesini doğruluyor.
Il est donc rentré après dîner, ce qui valide la version d'Enver.
Yapma, ben baban değilim. Benim için kimsenin olamadığı kadar iyi bir baba oldun.
Tu as été un meilleur père enver-moi que quiconque ne l'a jamais été.
Enver biraz baş belasıdır.
Anwar est un peu petit fauteur de troubles.
Bizim ev sahibi ve şu madenci, Enver?
Notre hôte et ce mineur, Anwar?
Şu madenci, Enver, güvenlik hakkında tartışıyordu, şimdi aşağıda.
Eh bien ce mineur, Anwar, qui avait argumenté sur la sécurité, il est en bas.
Ve sanırım bu olay Enver'in taleplerini karşılamaktan daha maliyetli oldu.
Et je m'attends à ce que ce soit plus rentable que de répondre aux demandes d'Anwar.
Ben Enver.
C'est Anwar.
- Enver Sedat?
Anwar Sadat?
Adı Enver'di.
Enver.