Escargot translate French
324 parallel translation
" Hey kaplumbağa, nikahın iptali niye bu kadar uzun sürdü?
" Qu'est-ce qui retient l'annulation, escargot.
Uyuşukluk etme çabuk ol!
Ne fais pas l'escargot!
Yan sayfa bir yılan kadar bile entelektüel değil.
Aussi intellectuelle qu'un escargot.
Bak küçük salyangozum.
Regarde, mon petit escargot.
Bir salyangozun yarışır gibi gitmesi çiçeklerin günü karşılamak için açması güneş saatimdeki saatlerin nehir gibi akması çiçeklerin gece için kapanması...
De voir foncer un escargot. Les fleurs s'ouvraient complètement au matin! Les heures fuyaient sur mon cadran solaire!
Kaji, bunlar yeniliyor mu?
Kaji! Est-ce que cet escargot est comestible?
Ve bana kalırsa... sende bir gıdım bile akıl yok.
Et tu es plus bête qu'un escargot fatigué!
- Une petite escargot.
- Un petit escargot.
Bu çamur, salyangoz gibi kokuyor.
Cette boue sent l'escargot.
- Yılan yumurtası?
- Oeufs d'escargot?
Salyangoz gibi arkanda pislik kalıyor.
Tu laisses une trace comme un escargot.
Kan pudingi, ciğerler sıcak ballı İspanyol böreği, her bir kişi için bir salyangoz, ve ana yemek olarak, kaz yumurtasıyla birlikte ayı.
Du boudin, une tourte au miel d'Espagne, un escargot chacun. Le plat principal : un ours avec des œufs en croûte.
Neyse, tipik bir yumuşakça, örneğin salyangoz esas olarak baş-ayak denilen kas yapısı iç kütle ve kenardan salgılanan bir kabuktan oluşur.
Bref, le mollusque typique, c'est-à-dire, l'escargot, est constitué d'une partie musculaire, la sole ventrale, d'une masse viscérale et d'une coquille solide.
Sağa dönen bir dişli ile sola döneni.
Un escargot droit, par comparaison avec un gauche.
Escargot. Ah, salyangoz.
Des escargots.
Sol göğüs boşluğundaki kabuğundan çıkmış bir sümüklüböcek kadar çıplak büyük parçada neyin nesi.
II y a un morceau dans le creux de votre poitrail gauche... aussi dénudé qu'un escargot sorti de sa coquille!
Çok yavaş kahrolası.
Il est lent comme un escargot.
Cadı yeniden kahkaha atmış ve küçük çocuğu bir mantara, kız kardeşini de, bir salyangoza çevirmiş.
elle rit à nouveau et transforme Ie frère en champignon et Ia sœur en escargot.
Sonra salyangoz olan küçük kız, abisine acıktığını söylemiş.
Enfin Ia sœur, l'escargot, dit au frère qu'elle a très faim, et Ie frère permet à sa sœur de manger de Iui, Ie champignon.
Bir usturanın keskin ucunda sürünen salyangozu izledim.
J'ai observé un escargot ramper sur le fil d'un rasoir.
O kiraz dudaklardan, hatta o ipeksi yanaktan bir öpücük,... ve kaplumbağa hızıyla giderim.
Si je pose un baiser sur ces lèvres rouges ou cette joue satinée j'irai à une allure d'escargot. Juré!
Neden bu kagni arabasinin pesine takildin?
Pourquoi tu restes derrière cet escargot?
Öyle mi? Ben de bahçede Bay Salyangoz'u ezdim biraz önce.
Et j'ai écrasé un escargot du jardin.
Bu sümüklü böcek Cadillac satıcısının önünde duruyor ve ona bakıp soruyor, "Bu Cadillac ne kadar?"
Donc, l'escargot se tient devant le vendeur de Cadillac et il regarde le vendeur et demande :
Salyangoz ve fil numaralarını Broadway'de bile yapacaksın.
Vous allez faire votre escargot et votre éléphant sur Broadway.
Salyangoz gibi yavaş mı, yoksa kayan bir yıldız kadar çabuk mu?
Lentement comme un escargot? Ou vite comme une étoile filante?
Çroissant, Souffle, Escargot ve Çhocolate Mousse.
Croissant, Souffle, Escargot,
Bir salyangozu bekleyemeyiz.
On ne peut pas attendre un escargot.
Dert etme, o yarış salyangozu.
Ne t'inquiète pas. C'est un escargot de course.
Bir yarış salyangozunu bekleyemeyiz.
Mais on ne peut même pas attendre un escargot de course.
Gerçekten bir yarış salyangozu.
C'est vraiment escargot de course.
Yarış Salyangozuyla küçük adam Gece Cin'i ve aptal yarasası.
Le petit homme avec son escargot de course le Night Hob même la stupide chauve-souris.
Tanrım, ne inme!
Quel escargot!
Filiz vereceğim bu gidişle.
Si ça continue je vais avoir des antennes d'escargot.
Eğer bir salyangozu jiletin kenarına koyarsanız o metale dokunmadan tüm yolu gidebilir.
J'ai lu qu'on pouvait poser un escargot ou une limace sur le fil d'un rasoir et qu'ils se déplaçaient dessus sans même toucher le métal.
Seni korkak, ödlek sümüklü böcek seni, çek silahını!
Dégaine, espèce de poltron, tu es lent comme un escargot!
Ben hiçlikte sürünen bir salyangoz gibiyim...
Moi, je suis un escargot qui glisse dans le vide.
Haydi uyuşuk. Haydi!
Allez, escargot.
- Çamur salyangozu yakaladım.
J'ai attrapé un escargot de rivière.
Büyük bir yılan bacağımdan tırmanıyormuş gibi hissettim!
Mon Dieu... J'ai cru qu'un escargot énorme glissait sous ma chemise...
- Bunlar escargot.
Escargot...
"Clamp Köşeleri. Hayatın emekliye ayrıldığı yer."
"Le Village Clamp Où la vie va moins vite que l'escargot!"
Ne zaman resim yapmaya çalışsam şu gözüm kafamdan dışarı uğruyor, bir salyangoz gibi.
Si j'essaie de peindre,.. .. y a cet oeil-là.. ... qui sort de ma tête comme un escargot.
- Sadece bir yol domuzunu yerinden oynatıyorum.
- J'écarte un escargot.
Ben bir sümüklü böceğim, Lord Şansölye, tahtıma doğru yavaş yavaş ilerliyorum.
Je suis un escargot, chancelier, qui rampe lentement jusqu'au trône.
Bu, salyangozun kabuğundan ayrılması gibi bir şey.
Un escargot se retire-t-il de sa coquille?
Büyük bir salyangoz suyu alıyım, lütfen sek olsun.
- Un jus d'escargot, s'il te plaît. - Il est interdit de boire en service.
Seni gördüğüme sevindim. Dur sana bir salyangoz suyu doldurayım.
Je peux te servir un jus d'escargot?
Affedersiniz... Ama ben bir salyangoz suyu istemiştim...
Excusez-moi, mais j'avais commandé un jus d'escargot pressé.
Salyangoz suyu, ekstra kabuklu.
Un grand jus d'escargot plus des coquilles.
Seni özleyeceğim.
Maintenant, sers-moi mon jus d'escargot... mon frère. - Tu vas me manquer.