Eskısı translate French
49 parallel translation
O günden sonra eskısı gıbı olmadı.
Il n'a plus été le même après ce jour-là.
Daha sonra eşkıyalara saldırının da aynı sıkıntıdan dolayı gerçekleştiği söylenilebilinir mi?
Et l'attaque des bandits, qui s'est ensuivie, découlait-elle de ce même stress?
Birkaç şehir eşkıyası bağırıp çağırmaya başladı.
Des voyous s'étaient mis à hurler et à vociférer.
Gerillaymış! Bir avuç dağ eşkıyası desene şuna!
Ne faites pas semblant d'ętre des partisans!
Bana zaten Zeki Pete demezler Zeki Jake derler bana, ayrıca yerinizde olsaydım, Cadıavcısını kasabaya çağırır, koca burunlu eşkıyayı bir güzel sepetlerdim!
On ne m'appelle jamais Pierre l'Astucieux. Jamais. On m'appelle Jacques l'Astucieux, et si j'étais vous et si j'avais appelé le chasseur-renifleur, je ficherais ce tyran au gros pif dehors!
- Bir eşkıya olduğu ortaya çıkmış.
C'était une bandite de grands chemins! Ts-ts-ts...
Babası SSCB tarafından eşkıyalık suçundan dolayı asılmış.
Père condamné à la pendaison pour "brigandage".
"Eşkıya saldırısı altındayken kaçışa teşebbüs...". vesaire vesaire
Tentative d'évasion sur fond d'attaque par les contrebandiers puis etc.
Ağanın adamı olan eşkıyalarla savaştı o zaman.
Il s'est battu avec les Brigands du chef.
Sen eşkıya mısın?
Tu es un Brigand? Je l'étais oui, il y a 35 ans.
Ulan eşkıya, dağda, soyguncu.
Et s'il ment?
Birini öldürmek çok zor zannederdim. Kolaymış be Eşkıya.
Je croyais que c'était très difficile de tuer quelqu'un.
Bak sana şunu söyleyeyim Eşkıya. Borcunu ödemezse bu işin infazı Polise kalmaz.
Écoute Brigand, je vais te dire S'il ne rembourse pas sa dette il sera exécuté avant que la police ne le retrouve.
Acele et. Eşkıyalar toplantısına geç kalacaksın.
Et vous, n'êtes-vous pas en retard à une de vos réunions fachos?
Sosyetenin genç ve yakışıklı siması Tolga Baykal şehir eşkıyaları tarafından hastanelik edildi.
Ecoute ça. " Les voyous ont battu Tolga Baykal et ont disparu.
- Ne oldu? - Eşkıya Hayatı.
- Que s'est-il passé?
Adı, Eşkıya Hayatı Yasası.
Ça s'appelle le Code Thug Life.
Bense sert, sınır tanımayan, zapt edilemeyen, amansız eşkıyayı.
Je représente le côté racaille, dur, "tous les coups sont permis".
Eskiden biraz daha doğru olabilir, ama şimdi erkekler pısırık veya eşkıya. Dengede olan kadınlardır.
Aujourd'hui, les hommes sont des mauviettes ou des voyous et seules les femmes sont équilibrées.
Eşkıya mısınız siz?
Vous êtes des bandits?
Ama bu eşkıyalar, onlara karşı savaşmış olan bu adamın peşine düştüler. Bu adamların nasıl insanlar olduğu hakkında hiç bir fikri olmayan bu eski komünistin arkasından iş çevirdiler.
Et ils trouvent un officier retraité qui les a combattus, et un vieux communiste qui n'a aucune idée de qui ils sont.
Smash Williams, sırf beyaz olduğumuz için bize saldıran kendini beğenmiş, saldırgan bir eşkıya.
Smash Williams est un voyou violent, qui nous a attaqués car on est blancs.
Siteye yer açmak adına evlerinden çıkmaya zorlanmış ve Taylor'un eşkıyalarının korkuttuğu zavallılarla konuşuyor genelde.
Elle a parlé aux habitants modestes qui ont été contraints de partir et ont été terrorisés par les sbires de Taylor.
Eşkıyanın teki, Arayıcı'nın burnunun dibinden atlarımızla birlikte sıvışıyor!
{ \ pos ( 192,230 ) } Un bandit est parti avec nos chevaux, { \ pos ( 192,230 ) } - devant le nez du Sourcier!
Büyük usta börek çadırına doğru yol alırken karşısına bir eşkıya goril çıktı.
Le grand maître était en chemin pour le stand de won ton quand... Un gorille bandit!
Siz piçler, şehir eşkıyalarısınız.
T'as pas fini ton bordel?
Eşkıyaların gafil avladığı misyoner doktor ile karısının hikayesi aklıma geldi.
Je me rappelle l'histoire du médecin missionnaire surpris par des bandits.
Doktor ve karısı saklandılar ama eşkıyaların başı onları görüp kılıcını çekti.
Ils se cachèrent, mais le bandit les vit, et sortit son épée.
Oradan treni aldık, akabinde dağların karşısında yürüdük, orada da bizim gibi sadece çobanlar ve eşkıyâlar vardı.
De là, on a voyagé en train puis à pied, dans des montagnes comme les nôtres où il n'y avait que bergers et brigands.
Benim bir eşkıya olmamı umursamadı.
Elle s'en foutait que je sois un voyou.
Yoksa siz eşkıya mısınız?
Seriez-vous des brigands?
Eşkıyalar Volkoff'un kızını karşılamak için çıktıklarında korkutucu birini bekliyor olacaklar.
Quand les braqueurs rencontreront la fille de Volkoff, ils vont s'attendre à quelqu'un d'intimidant.
Görünen o ki bu, oradaki eşkıyaların işi.
Il s'agit de toute évidence de l'oeuvre des bandits des terres désolées.
Kız kardeşinin eşkıyalara yardım ettiğini bildiğin hâlde, neden onunla sık sık görüşüyorsun?
alors qu'elle aide les bandits?
Eşkıyavari adalet arayışına göz yumamam.
Je peux pas laisser faire les justiciers solitaires.
Sırf yetkili bile olmayan bu eşkıyalar bizi tehdit etti diye.
Et là, on souhaite notre désengagement car cette bande de voyous même pas en charge, nous menacent.
Operatör arabanın markasını sormuş ama arayanın tek hatırladığını şey bir plakaymış. 925 ESK.
On lui demande la marque de la voiture. Mais la personne ne se rappelle que du numéro de plaque. 925 ESK.
Özür dilerim Ken, gitmeliyim. Okulda küçük bir eşkıya oğlum Neil'a saldırmış.
Je suis désolée, Ken, je dois partir - un petit voyou de l'école a attaqué mon fils Neil
Eşkıyalık yapacaksanız, beyninizin yarısını kullanın şanımıza leke sürüyorsunuz.
Si vous voulez enfreindre la loi, utilisez la moitié de votre cerveau. Vous nous ridiculisez.
17 ve 18. yüzyıllarda İskoç isyancılar ve eşkıyalar için pusuda bekleyen İngiliz askerini sık sık orada devriye gezerken bulurdun.
Et au 17eme ou 18eme siècles, tu aurais pu voir une patrouille de l'armée Britanniques là-haut attendant les rebelles Écossais et les bandits.
Peki trans eşkıya Tony nasıl oldu da bir çeteye dahil oldu? Öf be.
Alors donc comment Tony le bandit s'occupe avec son kit de truand hm?
Eşkıyanın biri evime girdi diye ben niye bir şey peşinde olacakmışım?
Pourquoi aurais-je fait un truc parce que des ordures ont décidé de s'introduire dans la maison?
Kaçışınızı planlandığınız eşkıyalardan biri.
Avec qui tu avais prévu de t'échapper.
Ve siz de, ben burada düzeni sağlamaya çalışırken kargaşaya sebep olan eşkıyalarsınız değil mi?
Kuvira. Et vous, les bandits qui sèment le chaos là où j'essaie d'établir l'ordre.
Bu Sırıtkan denen adam bar sahibinden çok eşkıyaya benziyor.
Ce Smiley, on dirait plus un voyou qu'un tenancier.
Çok düşman edindik ama böyle bir şeyi yapabilecek ikna gücüne sahip iki kişi var. Şerif Givens veya eşkıya Crowder.
On s'est fait plein d'ennemis, mais les deux seuls qui en soient capables sont le marshal Givens ou le criminel Crowder.
Sizler Otoyol Eşkıyalarısınız.
Vous êtes des bandits de grands chemins.
Tiranlarla, suçlularla, eşkıya devletlerle, uyuşturucu baronlarıyla savaş halindedir. İnsan hakları alanında yaptığı çalışmalardan ötürü, üniversitemiz adına kendisine fahri doktor unvanını vermekten büyük onur duyuyorum.
Il s'est attaqué à des tyrans et à des cartels, et je suis très fier de le nommer docteur honoris causa en récompense de son travail pour les droits de l'homme.
Paris valisi olman sana Kızıl Muhafızları kişisel eşkıyanmış gibi tehdit etme hakkı tanımıyor.
Être gouverneur de Paris ne vous donnes pas le droit de traiter les Gardes Rouges comme votre garde de voyous.