Esprit translate French
25,534 parallel translation
Suçluların kullanabileceği hiç aklına gelmedi mi?
- Alors je l'ai divulgué. - Et ça ne vous est jamais venu à l'esprit que des criminels puissent s'en servir?
Umarım ona karşı ön yargılı olmazsın.
Gardez l'esprit ouvert.
Orada hafifletici nedenleri gösterebilirsek ruhsal durum ya da manevi zarar Taylor belki en azından 10 yıllık hapis cezası alabilir, onun yarısını hapis yatar.
Si on peut montrer des circonstances atténuantes... l'état d'esprit ou le désarroi émotionnel... La peine de Taylor sera plus légère, peut-être 10 ans et il en fera la moitié.
Aklındaki yere kimse ulaşamaz.
Il y a un endroit dans ton esprit où personne ne peut aller.
Vücudun zayıflayabilir ama aklın güçlü.
Ton corps s'affaiblit, mais ton esprit est fort.
Siyahlara bürünmüş olman zihin haritası anormalliklerini sana anlatmak zorunda olduğumu göstermez.
Je ne dois pas vous expliquer les anomalies de l'esprit juste parce que vous êtes celui en costume noir.
Linus? Zihin haritası tamamen parçalanmış.
Son esprit est complètement fragmenté.
Bence sana ilmeklenmek onları geri getirdi.
Je pense qu'aller dans ton esprit, ça m'a redémarrée.
İlk başta, yaşayan birine ilmeklenmek seni değiştirdi yaşayan başka birisine ilmeklenmek eski haline döndürdü.
Enfin, aller dans l'esprit d'une personne vivante t'a cassée, donc aller dans celui d'une autre personne vivante t'a réparée.
Turner'ın zihin haritasını tüm terminallere yönlendiriyorum.
Je redémarre la carte de l'esprit de Turner maintenant.
Kirsten'in zihni bunu kaldırabilir mi?
L'esprit de Kirsten peut le supporter?
Zihnini boşalt.
Garde l'esprit calme.
- Aklımdan çıkmış olmalı.
Ça a dû sortir de mon esprit.
Kişisel olarak iç huzuru bulmak için.
Personnellement, pour la tranquillité d'esprit.
Zenginlik banka hesabındaki birkaç numara değil, ruh halidir.
Être riche, c'est un état d'esprit, pas un chiffre sur un compte bancaire.
Gözlerin kafana çıktığında biz öyle deriz.
C'est quand tes yeux enfourchent ton esprit.
Senin aklın ise alıcıymış.
Et votre esprit... était le réceptacle.
Zihnimi kontrol ederek krallığımızı ele geçirmek ve kötü planının bir parçası yapmak için kullanıyordun.
Vous utilisiez ça pour contrôler mon esprit pour prendre le contrôle de notre royaume grâce à un plan machiavélique.
- Barry, kafayı mı yedin?
Barry, tu as perdu l'esprit?
Büyükanne dedi ki, yabancı adam aslında hayaletmiş.
Halmeoni dit que l'homme japonais est en réalité un esprit.
Evimizde bir hayalet varmış.
Il a dit qu'on avait un esprit dans la maison.
Bugüne kadar karşılaştığım en güçlü hayalet bu.
C'est l'esprit le plus puissant que j'ai jamais rencontré...
O yabancı bir hayalet.
Cet étranger est un esprit.
Köyündeki tüm insanlara hayalet musallat olmuş.
Toutes ces personnes dans votre village, elles ont été possédées par l'esprit.
Yarın gece hayaleti kovmak için ayin yapacağım.
La nuit prochaine, je vais faire un rituel pour me débarrasser de cet esprit.
- Hayalet olduğunu söyledin.
Vous avez dit que c'était un esprit...
Canlı bir adam nasıl hayalet olabilir?
Comment un homme vivant peut-il être un esprit?
Bu hayalet durdurulmazsa tüm köyü bir çırpıda yok edip azgın bir hayalete dönecek.
Cet esprit, s'il n'est pas stoppé, il dévorera tout le village et continuera son chemin, un esprit sauvage.
- Azgın hayalet derken?
Un esprit sauvage?
- Azgın bir hayalet özgürce gezip dolaşabilir, Çok kötüdür, çok kötü.
C'est un esprit sauvage, il peut errer, se déplacer librement, ce sont les plus malveillants.
Bu hayalet de balık tutuyor işte. O da ne tutacağını bilmiyor.
Cet esprit, il pêche, il ne sait pas non plus ce qu'il va attraper.
O ruhu gördün mü?
Cet esprit, vous l'avez vu?
Ruhu görmediysen nasıl bu kadar eminsin?
Vous n'avez même pas vu cet esprit, alors, comment pouvez-vous y croire?
Hayalet mi değil mi kendi gözlerimle görmem lazım.
Qu'il soit esprit ou pas, Je dois le voir de mes propres yeux...
Hayaletse benim elimden ölmez değil mi?
Si c'est un esprit... est-ce qu'il peut mourir de mes mains?
Japon adam değil, o kadın bir hayalet!
Ce n'est pas le Japonais, la femme, c'est l'esprit!
Hayalet onun aklını çeldi.
C'est parce que cet esprit l'a séduite.
Nine dedi ki o yabancı hayaletmiş. - O adam Hyo Jin'i taciz etti.
Halmeoni a dit que l'étranger était un esprit, cet homme a abusé d'elle...
Çok yakında hayalet evine girecek.
Très bientôt maintenant, un esprit va entrer dans votre maison.
Bahsettiğim hayaleti gördün değil mi?
Vous avez déjà vu l'esprit dont je parle, non?
- İnsan mısın hayalet misin?
Une personne ou un esprit?
O hayalet ne zaman gelecek?
Cet esprit, il doit arriver quand?
Hayalet tuzağa düştüğünde horozun 3 defa öttüğünü duyacaksın.
Quand l'esprit sera pris au piège, vous entendrez le coq chanter 3 fois...
Bir hayaletin eti kemiği olmaz.
Un esprit ne peut être ni chair ni en os, mais comme vous pouvez clairement le voir...
Aklına gelen en iyi yer bir cesedin içi miydi amına koyayım?
Où tu l'as planqué? La meilleure cachette qui t'est venue à l'esprit, c'est un foutu cadavre?
Öncelikle zihnini boşaltmalısın.
D'abord, tu dois te libérer l'esprit.
... aklına hiç olmadık şeyler gelmez.
Pour que son esprit ne s'égare pas trop.
Öyle yaparsak çalışanların özel emaillerini okuduğumuzu ifşa etmiş oluruz. Hooli'de kurmak için çok uğraştığım yenilikçiliğin özgür ve güvenilir ruhunu yok eder.
Agir voudrait dire qu'on admet que nous lisons les mails privés de nos employés ce que détruirait l'esprit de confiance et de liberté d'innover pour lequel j'ai travaillé dur ici à Hooli.
- Affedin efendim ama siz de benim zihnime dalıp girdiniz.
- Mais vous, vous avez forcé mon esprit.
Kendimde değildim.
J'avais perdu l'esprit.
- Aydın olanlar hep öyle olur.
C'est un esprit éclairé.