Etat translate French
31,733 parallel translation
Eyalet polisi!
Police d'Etat!
Geçen Eylül, Genelkurmay Başkanı'ndan Oko fırlatma tespit sisteminin Amerika'dan Sovyetler Birliği'ne gelen beş nükleer füze tespit ettiğini duymuş.
En septembre dernier, le Chef d'État Major lui aurait dit que le satellite d'alerte Oko dénombrait cinq missiles nucléaires pointés vers l'Union Soviétique au départ des USA.
- Hayalet'in durumu nasıl?
- Dans quel état est le Ghost?
Şu an kimseye yardım edebilecek durumda değilsin.
Tu n'es pas en état d'aider qui que ce soit.
Geçen iki yılda... Amerikan Ordusu Mühendisler Birliği Enerji Departmanı, Dışişleri Bakanlığı ve Personal Yönetimi Daire Başkanlığı hepsinin sistemine girildi.
Je veux dire, durant les deux dernières années, les ingénieurs de l'armée, le département de l'énergie, le département d'état et le Bureau de la gestion du personnel ont tous été piraté.
Şu an hassas bir durumda.
Il est dans un état sensible.
Kadının durumu kritik.
Elle est dans un état grave.
Bak, şoktasın sadece.
Écoute, T'es en état de choc.
Bay Alderson bir bilgisayarın resmi olmayan yollarla kullanılması suçundan tutuklusunuz. Bilgisayara izinsiz girmek, hırsızlık.
Vous êtes en état d'arrestation pour utilisation interdite d'un ordinateur, d'intrusion informatique et de vol de données.
Eyalet finallerinden beri ilk defa gazetelere çıktın.
C'était ta première une depuis la finale de l'État.
- Evet, Florida Eyaleti, 1999.
Oui. État de Floride. 1999.
Eller yukarı! İnsan kaçakçılığından ve Mann Yasası'nı çiğnemekten tutuklusun.
Vous êtes en état d'arrestation pour trafic d'êtres humains et violation de la loi.
Bu kederli duruma karşı duyarsız olduğum için özür diliyorum.
J'aimerais m'excuser d'avoir été si insensible à ton état de deuil.
Kırmızı alarm durumundayız.
Nous sommes en état d'alerte maximal.
- Tutuklu olmadığım için buradan defolup gidebilirsiniz.
Sauf si je suis en état d'arrestation, tu peux ficher le camp d'ici.
Carlos bilgi vermekte başarıIı olursa vermiş olduğu ifadeyi dikkate alacağım.
Si l'information que Carlos m'a donnée est vraie, je m'assurerai qu'il soit considéré comme une preuve de l'État.
Buna uyku eğilimini de eklediğimizde... Gupta davasında çalışıyorsun ve söylemeliyim ki endişeliyim.
Ajoutez à ça votre état de fatigue et l'affaire Gupta...
Eğer bu doğruysa yapmamız gereken tek şey son 120 yılın doğum kayıtlarından yeni bir suçlu bulmak.
Si c'est vrai, nous n'avons qu'à étudier... 120 ans d'état civil pour trouver un suspect.
Ofisini kasırga dağıtmış gibi duran bir avukatın ücretini ödemeye gücüm yok.
Je ne peux pas me permettre d'avoir un avocat avec un bureau dans cet état.
- Evet, şuan ki haliyle öyle.
Oui, dans son état actuel.
Eğer otobana ulaşır ve peşinde olduğumuzu anlarsa içinde bulunduğu ruh haliyle birilerini öldürebilir.
Si il arrive sur cette voie rapide et se rend compte qu'on est derrière lui, dans son état, il pourrait tuer quelqu'un.
Mick Doherty, tutuklusun.
Mick Doherty, Vous êtes en état d'arrestation!
Dışişleri bakanlığı Balio'nun faaliyetlerini inceliyor.
Le département d'état regarde les activités de Balio.
Kuantum hâlde olduğu için de sınırsız devamlılık sağlayabilir.
Et comme c'est un état quantique, on aura une persistance infinie.
Dalton'un işi gizli bilgileri, devlet sırlarını korumak.
Le job de Dalton est de protéger des informations classées, des secrets d'état.
Alkole bağlı taşkınlık ve kamusal alanda işemekten birkaç kez tutuklanmış 3 kez alkollü araba kullanımı, sonuncusu aracıyla adam öldürme ile sonuçlanmış ama bundan teknik olarak aklanmış ve bu geçen yıl olmuş.
Arrêté pour à la fois ivresse et tapages, a uriné en public, 3 conduites en état d'ivresse, la dernière induisant une inculpation pour un homicide involontaire sur un conducteur dans laquelle il a été acquitté pour vice de forme et c'était seulement cette année.
Adamın üç kez alkollü araba kullanma sabıkası var.
Ce type a trois conduites en état d'ivresse.
- Tutuklanıyor muyum?
Suis-je en état d'arrestation?
Dışişleri Bakanlığı'nın Hukuk Danışmanı.
Conseiller juridique au Département d'État.
Bu Dışişleri Bakanlığı'nın içindeki genel bir sızıntıydı.
Il y a eu une fuite interne au département d'état.
Eğer yakın bir zamanda artmaya başlamazsa onları kaybetmekten korkuyorum.
Si leur état ne s'améliore pas, j'ai peur qu'ils ne s'en sortent pas.
Tamam karınızın durumu artık iyi. Size bakma zamanımız geldi.
L'état de votre femme est stable, maintenant à vous d'être examiné.
Doktorlar Corbin onu boğduğunda Sam'in bedeninin şoka girdiğini ve soluk alması ve kalp atışının neredeyse durmuş gibi yavaşladığını söyledi.
Les médecins disent que... que quand Corbin l'a étouffé, son corps est entré en état de choc. Son cœur et sa respiration ont ralenti au minimum.
Onun cesedi de iki yıl önce yine Rostov'da bulunmuş, ilk cesede 1,5 kilometre mesafede ve maalesef yine aynı durumda.
Son corps a été découvert il y a deux ans, aussi à Rostov, à environ 1.5 km d'où a été retrouvé le premier corps et tragiquement quasiment dans le même état.
Maalesef cesedin durumu kesin ölüm saatini belirlemeye yetmiyor ama son 72 saat içinde olduğunu söyleyebilirim.
Malheureusement, l'état du corps rend très difficile la détermination de l'heure précise de la mort, cependant, je peux confirmer que c'était dans les dernières 72 heures.
Onları buraya getirecek birileri lazım.
Qui cherchent à amener des gens de ce coté de l'État.
Şuradaki Hawaii eyalet mührünü okuyun.
Lis le sceau de l'état d'Hawaii, juste là.
Evet, aldım. Her geçen gün daha da iyi oluyor.
Oui, son état s'améliore de jour en jour.
Ben de Peng konusunda senin kadar istekliyim ama ilk olarak Wu Ming'i bulup derinlemesine bir araştırma yapmalıyız.
Même si j'aimerais mettre Peng hors d'état de nuire, on doit trouver Wu Ming d'abord, c'est notre priorité.
- Deniz harekat başkanı köprü üstünde.
Chef d'état major sur la passerelle.
Emily, burada her şey tamam.
Emily, tout est en parfait état.
Havuz kulübesini gayet iyi halletmişler.
La cabane est vraiment en sale état.
Vücudumun mükemmel formda olmasını istiyorum.
Je veux mon corps en parfait état.
Sağlık durumu kötüleşiyor, ona yardım edebiliriz.
Son état se détériore, et on peut l'aider.
- Durumum kötüye mi gidiyor?
Mon état empire?
Yardım etmeleri için büyükelçiliği aradım Dışişleri Bakanlığı'nı aramamı söylediler onlar da Etiyopya'nın SSCB'nin istemci devleti olduğunu söyledi.
J'ai appelé l'ambassade à l'aide, et ils m'ont dit d'appeler le ministère des Affaires Étrangères, et il m'ont dit que l'Éthiopie est un état allié de l'U.R.S.S.
20 ILCS 665 şöyle beyanda bulunmaktadır : Eyalet, turizmin ekonomik etkisini eyalet çapında sürdürmelidir.
- 20 ILCS 665 déclare que l'État doit augmenter l'impact économique du tourisme dans tout l'État.
Sonra eyalet de kapsamlı bir soruşturma başlatacak.
L'État aurait lancé une enquête.
Tam da düzensiz olduğumuzda Stonehaven'a gelme konusunda çok mahir gibisin.
Vous semblez avoir un don pour arriver à Stonehaven quand nous sommes dans un état de désarroi.
Evin şu halini görse beni öldürürdü.
Elle me tuerait si elle voyait l'état de la maison.
Ayrıca eyalet sınırını gösteren tabela da küçücüktü.
Deuxièmement, le panneau de la frontière de l'état était gros comme ça.