Evlat translate French
26,205 parallel translation
- Sence nasılım evlat?
À ton avis, garçon?
O zaman gidip kendi kendini kirlet evlat.
Dans ce cas, va te salir mon gars.
- Baban nerede evlat?
- Il est où, fiston?
- Tamam evlat. Tamam.
Okay fils.
Sen başka bir şeysin evlat.
Tu es autre chose, mon gars.
- Bitti mi, evlat? - Evet, bitti.
- Tu as tout, mon grand?
Keşke bu konuyu daha farklı şekilde çözseydim, evlat.
J'aurais aimé m'y prendre autrement.
Ne bakışıymış, evlat?
Quel regard?
Kendine yeni bir hoca bulsan iyi edersin, evlat.
Tu ferais mieux de te trouver un nouveau mentor, petit.
Şimdi aşağıya inmeliyim ama dilediğin kadar iç sigaranı, evlat.
Faut que je redescende, mais fume autant que tu veux, fiston.
Bir sürü evlat ediniyorlar. Genelde.
Elles ont plein de gosses adoptés, en général.
Bir evlat kaybettim.
J'ai perdu un gosse.
Etrafın sarıldı, evlat.
Tu es encerclé, fiston.
Seni bozmak istemem, evlat ama bir sürü insanın babasını öldürdüm.
Désolé de te l'apprendre, petit... mais j'ai tué le père de beaucoup de mecs.
Sol el yukarı, evlat.
Main gauche levée.
Yanlış yapıyorsun, evlat.
Tu t'y prends mal, petit.
İyi iş evlat.
Beau travail, petit.
Sen de, evlat.
Toi non plus, petite.
Evlat, aklını kullan.
Réfléchis, petite.
Bana bir iyilik yap ve biraz daha sıkı düşün evlat.
Pendant que tu y travailles, rends-moi service et sors-toi la tête du cul.
- Hayatının en büyük hatasını yapıyorsun evlat.
La plus grosse erreur de ta vie.
Dünyaya hoşgeldin evlat.
Bienvenue dans le monde, petit.
Kalbinin sesini dinle evlat.
Suis ton cœur, fiston.
Şunu unutma, dünya çok karışık bir yerdir evlat.
Souviens-toi, le monde est un endroit très compliqué petite.
Muhteşem bir aile tarafından evlat edinildim. Bana harika davranıyorlar.
Et j'ai été adoptée par cette incroyable famille, qui a été géniale avec moi.
Sana kötü haberlerim var evlat.
J'ai une mauvaise nouvelle, petit.
- Yedi işte, evlat. Zokayı yuttu.
Elle l'a cru, gamin, elle a avalé l'hameçon, le fil, le plomb.
Evlat, işte orada.
Seigneur, la voilà.
Kendi evlat edinme yolları, çocuklar!
- C'est ce qu'il faut!
Evlat edinilmen için tavsiyede bulunmuş.
Elle recommande ton adoption.
Ne kadar çok çocuk yerleştirirlerse o kadar çok para kazanıyorlar ki bu evlat edinmek isteyen herhangi birisini kabul ediyorlar demek.
Donc plus ils placent des enfants, plus il gagnent de l'argent, ce qui signifie que quelques sociétés sont, comme, preneuses de n'importe qui tant qu'ils veulent bien être une famille d'accueil.
Callie'nin evlat edinilmesini, ve Brandon'un Disney Hall'da ilk sahneye çıkışını. Ha birde okulun ilk gününü.
L'adoption de Callie et le grand début de Brandon à Disney Hall, et aussi le premier jour d'école.
Evlat edinilmek farklı hissettiriyor mu?
Alors est-ce que c'est différent, d'être adopté?
- Bana yalan söyleme, evlat. Ben annenim, oradaki kaltak değil.
Je suis ta mère, l'autre pute n'est pas ta famille.
- Seni gördüğüme sevindim evlat.
- Content de te voir, gamin.
Evlat, müdür olarak, kendimi bu okulun babası gibi düşünüyorum.
Fiston, en tant que principal, Je me vois comme le père de cette école.
Orada mısın evlat?
T'es là, petit?
Şanşlı günün evlat.
C'est ton jour de chance, petite.
Kan kaybetmek seni aptallaştırmış evlat.
Le manque de sang te rend fou, gamin.
Evlat!
Hé, gamin!
İkizlere boş yere kızmayı bırak derin bir nefes al ve kim olduğumu kabullen evlat.
Calme-toi enfin, respire, et admets que tu sais qui je suis, gamin!
Artık yetişkin birisi olduğun için evlat olarak seslenilmesinden hoşlanmıyorsun.
Tu détestes être appelé comme ça car tu es un adulte.
Değil mi evlat?
C'est ça, gamin?
Ne yapıyorsun, evlat? Pekala.
"Bordel, tu fais quoi, gamin?"
Teşekkürler, evlat.
Merci, fiston.
Aptalca bir fikir evlat.
Stupide idée, fiston!
Aferin evlat.
Bien joué, fiston.
- Pekala, evlat.
- Bon.
- İyi işti, evlat.
Tu as bien joué.
Sana karşı dürüst olmak zorundayım, evlat.
[SOUPIRE]
Evlat. Dinle.
Gamin.