Farklı mı translate French
7,377 parallel translation
Sen farklı mısın?
Contrairement à toi?
Seni vuracağım. Sadece iki günüm kaldı ve daha fazla zamana ihtiyacım var. Bir gün daha kazansan farklı mı olacak sanıyorsun?
Je vais te tirer dessus, je n'ai plus que 2 jours... et j'ai besoin de plus de temps tu penses vraiment qu'un jour de plus servirait à quelque chose?
Ardından hemen elektrik akımıyla beynin farklı bölümlerini uyaran sinir tepkimelerine geçiş yaptık.
On lance les réactions neuronales en stimulant électriquement le cerveau.
- Onları farklı şekilde konumlandıracağım.
Je vais les placer différemment.
Birbirimizden ne kadar farklı olduğumuzu anladım şimdi.
On n'est vraiment pas sur la même longueur d'onde.
Farklı bir şeyler yapalım. Farklı bir yere gidelim.
Allons faire autre chose.
Öğretmenliği bırakıp CIA'e geçtiğimde her şeyin farklı olacağını sanmıştım.
En quittant l'enseignement pour la C.I.A., je m'attendais à mieux.
179 farklı zehre karşı bağışıklığım var.
Je suis immunisé contre 179 sortes de poison.
Bob, sanırım farklı hatırlıyor.
Je crois que Bob s'en souvient différemment.
Farklı spor dallarında bugüne kadar 22 altın, 10 gümüş, 2 bronz madalya kazandım.
J'ai gagné 22 médailles d'or, 10 d'argent et 2 de bronze dans différents sports et à différentes époques.
Belli bir anda, bir şeyi farklı yapsaydık, hayatımızı daha iyi ya da daha kötü yönde değiştirir miydi?
si nous avions réagi différemment à un moment donné, cela aurait-il changé toute notre vie pour le meilleur ou pour le pire?
Böyle yürüyorum. Sanırım ekran olduğundan farklı gösteriyor.
Je crois que l'écran n'affiche pas correctement ce que je fais.
Size şunu söylemeliyim New yorkta bu kadar alkış almıyorum. Bu yüzden bu akşam benim için farklı.
C'est rare qu'on m'acclame à New York, alors c'est tout un honneur.
Şimdi.. Diğer pop starımız da yine farklı bir hikaye..
Maintenant, notre autre popstar est une autre histoire...
Daima o farklı bir şeymiş gibi davranırdım.
À chaque fois je prétendais que c'était quelque chose de différent.
Ama sanırım artık biraz farklı görünüyorum.
Mais je suis différente.
Şimdi, burada daha farklı bir incelik yapacağım.
Je vais maintenant prendre une autre approche.
Çeşitli yapımcılara, farklı isimlerle senaryo yazacağım.
Je vais écrire sous différents noms pour différents producteurs.
Ev sahibiyle farklılıklarımız vardı.
Un conflit avec mes patrons.
Sanırım farklı.
Différente, j'imagine.
Farklı bir şey olduğunu biliyordum. Gözlerinden anladım.
Quelque chose est différent dans tes yeux.
Sapık Bay McAllister'ta var tabii ki. Çünkü hâlâ farklı bir yüzyılda yaşıyor.
Pervy M. Mcallister en a un bien sûr parce qu'il vit toujours dans un autre siècle.
Bu haftaki dersiniz sizden farklı tarza sahip bir partner bulmak ve birlikte Alaniz ve Carole'ın bir şarkısını karışım yapmak.
Notre leçon de cette semaine est de trouver un partenaire qui a un style différent du votre et de travailler ensemble pour mélanger une chanson d'Alanis et de Carole.
Sanırım çok yakın olunca, hayata bakış açımızın farklı olduğunu unutuyoruz ama ikisi de işe yarıyor.
Je pense, parce que nous sommes si proches, on oublie parfois qu'on a des vues différentes de la vie mais elles marchent toutes les deux.
Takım olarak yeni yeni bir araya gelsek de bu hafta iki farklı öğretme tekniğinin bazen birbiriyle çakışabileceğini öğrendik.
Bien que nous venons juste de commencer à former une équipe, nous avons appris cette semaine que deux très différents styles d'enseignement, même s'ils s'opposent parfois...
Size farklı bir masaj yapacağım çünkü streslisiniz.
Je vais vous faire un type de massage différent. Parce-que vous êtes stressé.
Canım, ne demeye farklı olsun ki?
Chéri, pourquoi diable penses-tu que ça puisse l'être?
Hiç de bile, ama bugünü çok farklı hayal etmiştim.
Pas du tout, mais je m'étais fait une tout autre idée de cette journée
Farklı bir planın var mı?
Qu'est-ce que tu as contre?
Takım farklı parçalardan oluşur diyen sizdiniz.
Et vous avez dit qu'une équipe est faite de différentes parties.
Bugün buradayım çünkü serum standını farklı bir amaçla kullandım.
Que je suis ici parce que j'ai utilisé une intraveineuse dans un but non habituel.
Ve görüntünün farklı bir sonunda, tamamen bunalmıştım ve ve işleyişi durdurdum.
Et d'un autre côté, si j'avais été bouleversé au point de ne plus réagir.
Bay Blart, farklı olmamıza rağmen, bilmenizi istiyorum ki ; bu işin sonuna kadar gideceğiz.
M. Blart, sachez que nous irons au fond des choses, malgré nos différences.
Eduardo'yla farklılıklarımızı aştık.
Eduardo et moi avons mis nos différences de côté.
Sanırım memeliler, örneğin kümes hayvanlarından daha farklı bir ameliyat gerektiriyor. - Kesinlikle.
Je veux dire, je suppose que les mammifères demande un travail différent... les volailles, par exemple Exactement
Gerçekten ailemden çok farklıydım.
Je suis vraiment différent de ma famille, tu sais.
Her gün kulelere gitmeye başladım. Bazen sabahın 6'sında. Ve her gün de farklı birisi oluyordum.
Je visitais les tours chaque jour déguisé en quelque chose de nouveau.
- Hayır, dediğim gibi bu kökten farklı bir yaklaşım.
- C'est un bon plan. - Non, c'est une approche complètement différente.
Üç farklı yöne giderlerse nereye saldıracağımızı bilemeyiz.
S'ils se séparent, on ignorera lequel frapper.
- Ama sen kızımızın farklı renklerin, kişilikleri ve sosyal durumların bulunduğu bir toplumda olmasını istemiyor musun?
- Mais tu ne veux pas qu'elle soit dans une communauté où il y a des gens différents et des enfants de différentes couleurs et de milieux sociaux différents?
Farklı bir kısmı okuyacağımı biliyorlardı yönetmen de gördü...
A l'audition, j'ai changé de rôle, le réalisateur l'a vu,
- Ancak. Quinn bu sezonun farklı olacağına dair de söz verdi bana.
Quinn m'a promis que cette saison allait être différente.
Evet, öyle şeylerde çok utangaç ve onunla ilgili farklı açılarımız var.
Oui, mais elle est timide là-dessus, et on a plein d'autres angles avec elle.
Lindy'nin orijinal fotoğrafından ayırt edilen tek şey Lindy ve Sara'nın yüzü, ve bunları başka bir yere taşıdığımız zaman 4 farklı ayrık fotoğraftan parçalar elde ediyoruz.
Les seules parties qu'il a gardé de la photo originale sont les têtes de Lindy et Sara. et une fois qu'on les retire, Il nous reste des pièces de quatre autres photos séparées.
Korkarım bu rastlaşmanın kahve ısmarlamaktan ziyade farklı bir sebebi var.
J'ai bien peur d'être plutôt là pour te demander une faveur.
Benim ekranım farklı.
- Mon écran est différent.
Komutanım, bu İkinci Dünya Savaşı sırasında çok farklı şekillerde uygulanan bir taktik.
Commandant, c'était une tactique utilisée pendant la seconde guerre mondiale.
Kocalarımızdan farklı bir şekilde sınanıyoruz belki yine de her birini başarıyla atlatıyoruz.
Nos épreuves ont été différentes de celles de nos maris, mais nous les avons réussies de la même façon.
Ama o zamanki sorularım şu anki sorularımdan farklı değil.
Mais les questions que j'avais avant ne sont pas très différentes de celles que j'ai maintenant.
Benim Reggie'm farklıydı.
Mon Reggie était différent.
Birinin farklı bir kimlikle burada olduğunu söyleyerek buradaki herkesin adının yazdığı konuk listesini de tedarik etti.
Selon lui, quelqu'un serait là sous un faux prétexte. Il m'a aussi fourni une liste d'invités. Vous y étiez tous.