Fiddler translate French
123 parallel translation
Başlayın Bay Fiddler.
Faites jouer vos violons.
Bay Fiddler değerinin ne kadar olduğunu söylemişti?
A combien l'a estimée M. Fiddler?
Bay Fiddler'ın söylediği fiyat 50 dolardı ve bence de bunun değeri bu.
Il m'a annoncé 50 dollars, et c'est ce qu'elle vaut à mes yeux.
Bayan Guthrie, eğer o paranın bir doları bile Bay Fiddler'in cebine girerse sizi temin ederim ki bu saati parçalarım.
Si M. Fiddler touchait un seul dollar sur cette montre, je la réduirais en miettes.
Fiddler kapıyı kilitlemiş.
Fiddler a verrouillé sa porte.
Bu adamlar karını görmek için Fiddler'ın kampından gelmişler.
Ces hommes ont marché depuis Camp Fiddler juste pour voir ta femme.
Bazıları çok olgun Fiddler.
Y'en a de drôlement bien fichues, hein?
Fiddler, George'umuz var mı?
Violon? Est-ce que nous avons un George?
- Fiddler.
- Violon.
Sen Toby, ve ben Fiddler.
Tu es Toby, et je suis Violon.
Ben Fiddler.
Je suis Violon.
Sarah'ın Fiddler'ı.
T'as compris? Violon, c'est moi.
Kralın İngilizcesini konuşamıyor Fiddler.
Il comprend pas ce que tu lui dis.
Fiddler'ı dinleyin.
Alors écoutez bien le vieux Violon.
Evcilleştirmeyi Fiddler yapacak.
Mais c'est à Violon que j'ai demandé de le mater.
- Fiddler mı?
Violon?
- Ben aksini söyleyene kadar Fiddler sorumlu. - Atlar birbirini evcilleştiremez.
- Un cheval n'en mate pas un autre.
Fiddler geliyor.
Violon arrive!
Sırf sesler yaptığını sanacağım. Çünkü eğer Fiddler'a salak dediysen seni o domuzlara yem yaparım.
Je suppose que tu sais pas ce que ça veut dire... car si tu traites le vieux Violon d'abruti... je te donnerai à manger aux porcs.
- İyi geceler Fiddler.
Bonne nuit, Violon.
Bay Reynolds sana sahip Fiddler sana öğretecek ama eninde sonunda zenci, benimsin.
Monsieur Reynolds t'a acheté... Violon va t'éduquer... mais, tôt ou tard, sale nègre... tu seras à moi.
Fiddler elinden geleni yapıyor.
Violon fait de son mieux.
- Merhaba Fiddler.
Bonjour, Violon!
- Fiddler. - Çık suraya bakayım.
Viens t'asseoir là-dessus.
Fiddler.
Violon!
- Kar nedir Fiddler?
- C'est quoi, la neige? - T'occupe pas, petit.
Senden yardım istemedim Fiddler.
J'ai pas besoin que tu m'aides, Violon.
Fiddler!
Violon!
- Fiddler!
- Violon!
- Bırak! - Fiddler.
- Allez, viens!
- Adam nereden geldi Fiddler?
- Tu sais pas d'où il vient?
- Gün olarak Fiddler.
- En jours! Combien de jours?
- Gir içeri Fiddler.
- Alors tu viens, Violon?
Noel akşamleyin mi oluyor Fiddler?
Ça s'appelle Noël et ça se passe la nuit, Violon?
- Seni mi Fiddler?
- À toi, Violon?
- Fiddler kalmamı mı istiyor?
- Violon veut que je reste?
Fiddler Kunta'yla gelsin.
Violon vient avec Kunta.
Zincirler bir zenciye yakışmaz Fiddler.
Elles sont pas justes pour les nègres.
Fiddler, o bir kaçak.
Violon, il s'est enfui.
- Bitirdin mi Fiddler?
Est-ce que tu as fini?
- Yaşlı Fiddler bitirdi.
- Oui, le vieux Violon a fini de parler.
Zincirler bir zenciye yakışmaz Fiddler.
Les chaînes, c'est pas juste pour les nègres.
- Fiddler korkuyor mu?
- Violon a peur?
Kanunu biliyorum Fiddler!
Je connais très bien la loi!
Fiddler?
Violon!
Hosça kal Fiddler.
Au revoir, Violon.
Ama bak bana ne yaptılar Fiddler.
Regarde ce qu'ils m'ont fait, Violon.
Söyle bana Fiddler. Yeni sahip nasıl bir adam?
Dis-moi, Violon... quel genre de missié est-il?
Fiddler Afrika'dan geldiğini söyledi.
Violon dit que tu viens d'Afrique.
Fiddler dedi ki, konuşmasan da, çok gururluymuşsun. Afrikalı olmaktan çok gururluymuşsun.
Il dit que même quand tu dis rien, tu donnes l'impression... d'être extrêmement fier d'être africain.
- Fiddler. - Bay Ames.
Monsieur Ames.