Filistin translate French
451 parallel translation
Filistin'de ilerleyemiyoruz Araplar arkamızda olmadığı sürece.
On ne progressera pas en Palestine sans le soutien des Arabes.
Sayısal olarak azınlıkta olmalarına rağmen... Filistin, Yahudilerin ruhani merkezidir.
La Palestine et le centre spirituel de la juiverie internationale.
- Filistin. Söz gelişi Siyonizm.
- La Palestine, le sionisme.
Hangisi? Bir sığınak olarak Filistin mi, yoksa Yahudi devleti için bir hareket olarak Siyonizm mi?
L'idée de la Palestine comme refuge ou l'idée sioniste de l'État juif?
- Filistin yasalarına mı?
Une loi philistine? Samson.
- Konuş! Filistin Prensliği'ne bağlı Dan'ın ordusunun başı Gazze Saranı Majesteleri'ne saygılarını sunar... Efendi Ahtur...
Parle!
Filistin Prensi.. Orduların hakimi... Bir eşeğin çene kemiğiyle yenildi!
prince de Philistie, émir des armées, battu par une mâchoire d'âne!
- "Bu gece Filistin kadırgasıyla yola çıkarsın."
- "Ce soir, par la galère pour la Palestine".
Filistin'de.
En Palestine.
Hala Filistin'de, ölen adamın müritleriyle beraber olmalı.
Il doit encore être en Palestine, avec les fidèles de l'homme mort.
Senin hatırına, Tribününü Filistin'den geri getirdim.
Pour toi, j'ai fait revenir ton tribun de Palestine.
Son mektubu Filistin'in Celile denilen köyündendi.
Sa dernière lettre venait d'un village de Palestine, Cana.
İsa'dan sonra Filistin'in güneyi, Yahudiye bir asır Roma egemenliğinde kaldı.
L'An où naquit le Christ... la Judée, depuis un siècle, subissait le joug de Rome.
Yahudiler Filistin'e gitmek için Avrupa'dan gemiye biniyor sonra İngilizler hepsini yakalayıp buraya gönderiyor.
Les Juifs affrètent un navire en Europe pour aller en Palestine. Puis les Anglais capturent le navire et envoient tout le monde ici.
Araplar Filistin'de istemiyor onları, İngilizler de istemiyor ama getiriyorlar.
Les Arabes ne veulent pas d'eux en Palestine. Les Anglais n'en veulent pas non plus ici.
Sizi görme şansım olmadan Filistin'den atandığım için de üzgünüm.
Encore plus d'avoir été transféré de Palestine avant d'avoir pu vous voir.
Ve Filistin seyahati fazla geldi.
Apparemment, le voyage en Palestine a été de trop.
Filistin'i senden önce göreceğim.
Je verrai la Palestine avant vous.
Filistin'de hakkınızda iyi şeyler duyduk, Bay Mandria.
On dit du bien de vous en Palestine.
O 611 kişiyi olduğu gibi Filistin'e göndereceğiz.
On va évacuer ces 611 personnes de l'île et les amener en Palestine.
Birleşmiş Milletler mevcut oturumunu tamamlamadan Filistin meselesini oylayacak.
Les Nations Unies vont voter sur le sort de la Palestine avant la fin de cette séance.
İngilizleri İngiltere'de, Yahudileri Filistin'de görmek istiyorlar.
Les Anglais en Angleterre, les Juifs en Palestine, et les Chypriotes à Chypre.
Filistin'e ulaşabilir mi?
Ce rafiot arrivera-t-il en Palestine?
Böylece Filistin'e gitmelerine gerek olmazdı.
Tant qu'ils ne finissent pas en Palestine.
Belki Filistin'de.
Peut-être en Palestine.
Yükleme sırasında Filistin idari personelini emrime vermesini emredebilir misiniz?
Pouvez-vous lui ordonner de mettre les Palestiniens des services administratifs à ma disposition?
En yakınınızdaki Filistin nöbetçi kulübesine başvurun.
Présentez-vous au poste de garde palestinien le plus proche.
Unutmayın, Filistin'de bulundum.
Je suis allée en Palestine.
Doğruca Filistin'e gidiyor!
Il doit faire route vers la Palestine.
Amerikalı bir kaptan ve tayfayla Filistin'e gidiyoruz ve yolcu sayımız 611.
Nous allons en Palestine avec un équipage américain et une liste de passagers de 611 personnes.
Kuzey Afrika, Suriye, Lübnan, Filistin.
Afrique du Nord, Syrie, Liban et Palestine.
Ve Kitty, Filistin'e gidiyoruz!
On va en Palestine.
Karen, Filistin'in nasıl olduğunu bilmiyorsun.
Tu ne sais pas ce qui t'attend en Palestine.
O zaman seni Filistin'e ben götüreyim.
Je t'emmènerai en Palestine, alors.
Filistin'e gitmemize izin vermesini söyle.
Dites-lui de nous laisser partir pour la Palestine.
Haganah tarafından seçildiniz Filistin'e kaçabilmek ve dünyaya bir mesaj verebilmek için.
La Haganah vous a choisis pour ce bateau pour que votre évasion vers la Palestine ait un sens pour le monde.
Ya Filistin'e gideriz, ya da burada ölürüz!
Nous irons en Palestine, ou nous mourrons ici.
Filistin Britanya mandası altında ve konu Birleşmiş Milletler'de görüşülüyor.
La Palestine est un Mandat britannique que nous a imposé
Bakın ben mandadan fazla anlamıyorum ama Yahudilere Filistin'de bir vatan sözü verildiğini biliyorum.
Je ne sais pas grand-chose du Mandat. Mais je sais qu'on a promis aux Juifs une patrie en Palestine.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu raporunu hâlâ açıklamadı.
La commission des Nations Unies sur la Palestine n'a pas rendu son rapport.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu Flushing Meadow'a ulaştı. Ve şimdi toplantı için son önerilerini hazırlıyorlar.
La commission de l'ONU sur la Palestine est arrivée à Flushing Meadows et prépare à présent la recommandation finale.
Dov Gruner ve Filistin grubundaki üç lider bugün Acre hapishanesinde asıldı.
Dov Gruner et trois autres leaders de l'Irgoun en Palestine ont été pendus aujourd'hui dans la prison d'Acre.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu genel kurula sunacağı öneriyi hâlâ erteliyor.
La commission des Nations Unies sur la Palestine retarde toujours ses recommandations à l'Assemblée générale.
Filistin'de bulundum.
Je suis allée en Palestine.
Benimle Filistin'e gelecek ya da bu gemide beraber öleceğiz.
Il ira en Palestine avec moi, ou nous mourrons ensemble sur ce bateau.
Bu insanlardan nefret ediyorsan neden onlarla Filistin'e gidiyorsun?
Si tu les hais autant, pourquoi vouloir aller en Palestine avec eux?
" Majestelerinin hükümeti, bu gereksiz ıstıraba tanık olamadığı için Olmpia'nın Filistin'e gitmesine izin vermiştir.
"Le gouvernement de Sa Majesté, refusant d'être témoin de souffrances inutiles, " accorde à l'Olympia l'autorisation de faire route vers la Palestine
Sizlere Bay Barak Ben Canaan'ı takdim etmek isterim. Filistin için Yahudi İdari Birliği Komite Üyesi.
J'ai l'honneur de vous présenter M. Barak Ben Canaan, membre du Comité exécutif de l'Agence juive pour la Palestine.
Buraya Filistin'e bir Yahudi anavatanı kurmaya geldiniz.
Pour bâtir une patrie juive en Palestine.
Sevgili çocuklar, ben Filistin'e geldiğimde 47 yıl önce küçük keklerin verildiği müzikli karşılamalar yoktu.
Jeunes gens, il y a 47 ans, quand je suis venu en Palestine, pas de réception avec de la musique et des petits gâteaux.
- Yani Filistin'de mi?
Ici, en Palestine?