Formidable translate French
7,728 parallel translation
Bongo konun harikaydı.
Ta pièce Bongo est formidable!
Bekle, bana biraz güneş ışığından bahsetsene?
Il fait jour dehors? Oh, ouais, non, en fait c'est formidable.
- Bütün gün muhteşem oynadı. - Luke mu?
Il a été formidable toute la journée.
Jimmy, harika bir ressamsın.
Jimmy, tu es un artiste formidable.
Harika değil mi?
N'est ce pas formidable?
İlişki hapishane değildir ve Jess harika biri.
Être en couple ce n'est pas la prison, et Jess est formidable.
Olağanüstüydü.
C'est formidable!
Dr. Grey, bence harikasınız.
Je vous trouve formidable.
Bay ve Bayan Chang çok iyi bir kızınız var.
M. et Mme Chang, vous avez une fille formidable.
IntelliLink inanılmaz.
Intelilink est formidable.
Anne muhteşem, en azından sıkıcı değil.
Anne est formidable et au moins on ne s'ennuie pas avec elle.
Bence bu harika bir fikir.
Je trouve que c'est formidable.
Ama yapıyor... müthiş bir kurbanlık kuzu.
Mais... elle fait une brebis à sacrifier formidable.
Çok emin değilim yani burada erkekten çok kadın var ve bu benim için mükemmel çünkü feministleri destekliyorum.
Je n'en sais pas plus à propos de ça, excepté que là-bas, hé bien, il y a plus de filles que de garçons, et c'est... c'est formidable pour moi, parce que je suis totalement pour la cause féminine.
Harika.
- Formidable.
Aman Tanrım, harika gözüküyor
Oh, mon dieu, ça a l'air formidable.
Fotoğrafçı gazeteci olduğunu biliyorum müthiş biri olduğunu biliyorum ve elektrik aldık.
Ecoute, je sais qu'il est journaliste photo, Je sais qu'il est formidable et qu'on a juste flashé.
Komşularla, dostlarla konuşun. Harikulade bir adamdı.
Parlez à nos voisins, nos amis c'était un homme formidable.
Leo düşündüğünüzden güçlü çıktı değil mi?
Seulement Leo s'est révélé formidable, n'est-ce pas?
Mükemmel.
C'est formidable.
Harika.
Formidable.
Yine de harika bir yemekti. Göğsün kabarıyor olmalı.
C'était formidable, tu dois être fière de toi.
Bu gayet güzel başkomiserim ama henüz yeni bir ailem yok. Yani eski muhteşem geleneklerime bağlı kalıyorum ben. Tamam.
Formidable, mais j'ai pas de famille, alors je reste englué dans mes super traditions à moi.
Evlat, harika bir dinleyicisin.
Vous êtes un public formidable.
Ve iyi bir dinleyici olduğundan senin için özel bir sürprizim var.
Et parce que vous êtes un public formidable, J'ai une surprise spéciale pour vous.
Çay partisi olağanüstü bir başarıydı.
Le goûter était un formidable succès.
- Müthiş konuştu, değil mi Moray?
N'est-elle pas formidable, Moray?
Ve tabi ki, benim bu kadar çok sevdiğim inanılmaz, inanılmaz kocam sizin yardımlarınızla bir sonraki California Valisi olacak.
Et bien sûr, à quel point j'aime mon incroyable mari, si formidable... qui, avec votre aide sera le prochain gouverneur de Californie.
O da her zaman müthiş Olivia Pope olacak.
Elle sera toujours la formidable Olivia Pope.
Harika. Evet.
Formidable.
Siz de bu zamana kadar harika bir iş çıkardınız.
Et vous avez fait un formidable boulot jusqu'à maintenant.
Muhteşem.
Elle est formidable.
Ama unutma çok dişli bir ajandı.
Mais c'était un agent formidable.
- Bence güzel olur, Morty.
Je pense que ce serait formidable, Morty.
Örneğin benim zamanımda "tuvalet" "boşaltma odası" "ilişki" "toplumsal muhabbet", "korkunç" "huşu uyandıran" demekti.
À mon époque, une toilette était une coiffeuse. Un hasard n'était autre qu'un danger. Formidable signifiait terrifiant.
Peki bir adamla dışarı çıkıp "toplumsal muhabbet" yaşasak ikinci randevuya çıkar mıydık?
Un hasard formidable, c'est donc une mauvaise chose?
Sen harika bir kocasın.
Tu es un mari formidable.
Senin annen ne harika biri ki, seni bu şekilde terbiye etmiş?
A quel point ta mère est-elle formidable pour qu'elle t'aie enseigné ce comportement dégoûtant!
Chan Young tam da böyle bir erkek.
C'est ce qui rend Yun Chan Yeong si formidable et une bonne personne.
Sen ne kadar mükemmelsin ki?
A quel point es-tu formidable de toute façon?
Evet, annem eskiden çok iyi aşçıydı.
Ouais, ma mère était une formidable cuisinière.
Çok heyecanlıyım anne.
C'est formidable, maman.
Çok hoş görünüyor.
Ça a l'air formidable.
Orada harikaydın, tıpkı amcan gibi.
T'as été formidable là-bas. Exactement comme ton oncle.
Seni görmek harika, Steve.
Formidable de vous avoir parmi nous, Steve.
Çok güzel servisi, çok güzel çalışanları vardı. Harika bir yerdi.
Le service était formidable, les gens très aimables, vraiment super.
Ancak bu... bu harika!
C'est... C'est formidable, ici!
- Bu harika olur.
Ce serait formidable.
Bu müthiş.
C'est formidable.
Harika bir polissin.
Tu es un flic formidable.
Orada harikaydın.
- T'as été formidable!