English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ F ] / Fotografımı

Fotografımı translate French

4,187 parallel translation
George Aldridge'in fotoğrafı için Angela McGarrett'la buluşacağım.
Rendez-vous avec Angela McGarrett pour la photo de George Aldridge.
Kocanın bir fotografı var mı?
Vous avez une photo de votre mari?
Tamam. Oğlunuzun fotoğrafı var mı?
D'accord, avez-vous quelques photos de votre fils?
Maji bana fotoğraf gönderdi.
- Regarde! Maman vient de m'envoyer une photo.
- Benim katılmadığım ilk fotoğraf.
- La première, je n'y serai pas.
Bu nefret ettiğim fotoğrafım.
Je déteste cette photo de moi. Vous comprenez la gravité de cette accusation?
Gençliğimizde hep birlikte çekildiğimiz bir fotoğraf var mı sende?
Su Zhen. Est-ce que tu as encore des photos de quand on était jeunes? Des photos où on me voit?
Babanın fotoğrafı mı?
Une photo de ton père?
Herhangi biri kurbanımızla ilgili fotoğraf göndermiş mi?
Quelqu'un a-t-il posté des photos de notre victime?
Fotoğraf albümleri yapıp hikayeler yazalım?
Faire des collages et écrire une fiction de fans?
- Fotoğraf mı?
- Des photos...
- Fotoğraf mı?
- Des photos?
Fotoğraf çekimine geç kalmayacağım, tamam mı?
Je ne vais pas être en retard pour les photos, d'accord.
Fotoğraf mı çekiyordunuz?
Désolé.
Peki benim fotoğrafımı da çekecek misin?
Et si tu me faisais une petite photo?
Belirli bir fotoğraf mı?
Une photo en particulier?
Bay Galloway'in fotoğrafının sahte olduğunu mu öneriyorsunuz?
Alors vous suggérez que la photo de M. Galloway est fausse?
Adını ve fotoğrafını arkadaşımız Eric'e gönderdim.
J'ai envoyé ton nom et ta photo à notre ami Eric.
Bu Clinton için yaptığım bir fotoğraf albümü.
Voilà un album photo que j'avais fait pour Clinton.
Sanırım bu en sevdiğimiz fotoğraf.
Je crois que celle-ci est notre préférée.
- Fotoğraf mı?
Une photo?
Amber'in yaşadığına dair fotoğrafı bana vermenin onların planı olduğunu biliyor muydun?
Savais-tu que la photo que tu m'as donnée d'Amber faisait partie du plan des kidnappeurs?
- Hayır. Bana Amber'i getireceklerini söylediler ama onun yerine bu fotoğrafı bıraktılar.
Ils m'ont dit que je verrais Amber et ils ont laissé cette photo à la place.
Bana kalırsa o fotoğrafı bana verirken olduğu gibi, şimdi de yalan söylüyorsun. Ve eğer bunu kanıtlarsam seni içeri tıkarım.
Je pense que tu m'as menti quand tu m'as donné cette photo, je crois que tu mens, et si je peux le prouver, je t'enfermerais.
Fotoğrafımı çek, çünkü bu "çok iyi bir arkadaşmış" görünüşüm.
Prends une photo, parce que c'est ce à quoi ressemble une bonne amie.
Kuzenim bu fotoğrafı gönderdi bana.
Mon cousin m'a envoyé la photo.
Bir fotoğrafımızı çeker misiniz, bayan?
Tu pouvais faire ce que tu voulais.
Ama fotoğrafı yok sende. Hepsi burada yedekte. Anlamadım.
Mais, le fait de le voir comme ça, de le voir mourir, je me suis demandé ce que je ferais, ce que je ressentirais, si c'était mon père...
Gene, fotoğrafımı çeksene.
Gene, prends une photo.
Sana bir fotoğraf makinesi bulsam yarım kalan işlerin fotoğraflarını çekemez miyiz?
Des photos des travaux non terminés? Si je vous donnais un appareil...
Hiç x-ışını fotoğrafım çekilmedi.
Je n'ai jamais eu radiographie.
İçlerinden biri telefonunu çıkardı ve fotoğrafımı çekti. Birine anlatırsam öldüreceğini söyledi.
L'un d'eux m'a pris en photo avec son portable, il a dit que si je parlais, il me retrouverait et me tuerait.
Lindsay, bir fotoğrafımı çek. Albüme koyacağım.
Lindsay, prends-moi en photo pour la couverture de mon album.
Hatta bir arkadaşımın fotoğrafını çekmiş.
En fait, je-j'ai une amie, et elle a pris sa photo.
Elinde fotoğraf var mı?
Vous avez une photo?
Sol taraftaki fotoğrafını alt kısmını yakınlaştırır mısın?
Peux-tu agrandir cette photo en bas à gauche?
Bu trajedik olayın büyüklüğünü tam anlamak için Steve'in birkaç fotoğrafına göz atalım.
pour bien comprendre l'ampleur de cette tragédie, regardons quelques photos de Steve sur la musique,
Hanna, Jamie'nin babamın beni bebekken kucağında tutarken çektiği o fotoğrafı gösterdi.
Hanna m'a montré une photo que Jamie avait sur lui me portant quand j'étais bébé.
Fotoğrafını çekip yollayacağım.
Je vais t'envoyer une photo plutôt.
Adnan bana bu fotoğrafı bugün yolladı.
Adnan m'a envoyé cette une photo aujourd'hui.
Fotografını gösterdim ama otelde hiç kimse onu tanımıyor.
Aucun des hôtels auxquels j'ai montré sa photo ne la reconnaît.
Az önce yaşadığımı ispat için fotoğrafımı çektiler.
Ils ont pris ma photo pour prouver que je suis vivant.
Ara sıra sürerken kendi fotoğrafımı çekiyorum ama.
Bien que j'ai pris à l'occasion des selfies en conduisant.
Arkadaşım ve ben bir keresinde Gloria Estefan'ın evinde Grammy'siyle çektirdiği fotoğrafı kırmıştık.
Moi et un pote une fois on s'est introduis chez Gloria Estefan et on a pris une photo avec son grammy.
Birkaç gün önce, Meksikalı bir genç, facebook sayfasında kendi fotoğrafını yayınlamış arka planda adamımızın marketten ayrılırken görüntüsünü yakalamayı başarmış.
Il y a quelques jours, un ado mexicain a posté une photo sur facebook... on y voit notre homme sortir d'une épicerie en arrière-plan.
Yani o kadar felaket bir andı ki en kötü kabuslarımdan biri gibiydi. Fotoğraf çekileceği gün saçımı yapmamışım.
C'était un désastre complet, c'était comme mon pire cauchemar, de ne pas être bien coiffée pour la photo de classe.
Hallie yeni sınıfının fotoğrafını gönderdi.
Hallie m'a envoyé une photo de sa nouvelle classe.
Hatıra fotoğrafı alalım.
On ne ramène que des souvenirs.
"Hayır Vibora, kızını aramadım polislerin kızının amcığının fotoğrafını nereden bulduğunu bilmiyorum."
"Je n'ai jamais appelé votre fille." "Je ne sais pas comment les flics on eut une photo de sa chatte."
Nomar gerçekten telefonunda o kızın fotoğrafını saklamış mı?
Nomar a vraiment laissé cette photo de la fille dans le téléphone?
Fotoğrafı bir çocuk pornosu dosyasından aldım.
Je l'ai prise dans un dossier de pédo-pornographie.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]