English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ F ] / Fotografını

Fotografını translate French

7,156 parallel translation
Özel dedektif bana Boston'daki ucuz bir otelde, çekilmiş bir fotoğrafını yolladı.
Le détective m'a envoyé des photos de lui dans un F1 ici à Boston.
- İşte buyrun yuvanın fotoğrafı.
- Ici c'est une photo de l'abri.
Jeremy Fritz ehliyet fotoğraflarına bakarak üç kişinin fotoğrafını seçmiş,
Jeremy Fritz a ramassé trois des personnes des photos des permis de conduire,
İçinin bir fotoğrafını çekecekler.
Ils vont prendre une photo de ton intérieur.
Ve işimiz bittiğinde üçünüzün fotoğrafını istiyorum.
Et je veux une photo de vous trois, après.
Koşu ayakkabısının altındaki aşınma izinin fotoğrafını gönderebilir misin
Tu peux m'envoyez une photo du motif du dessous de la basket
Kumarhane bana gönderdiğiniz fotoğrafı etrafa göstermiş ve güvenlik şefi kimsenin onu tanımadığını söyledi.
Bien, le casino a fait circuler la photo que vous m'aviez envoyé. et, le chef de la sécurité a dit que personne ne l'avait reconnu.
Dur da bir fotoğrafınızı çekeyim. Siktir ne oluyor!
Je vais prendre une photo.
Hastanedeki fotoğrafını bu bölgedeki isim ve adreslerle çapraz karşılaştırmayla aramayı denedin mi?
As tu essayé faire une recherche d'image qui référence à la fois la photo qui vient de la clinique avec les noms et adresses dans la zone?
Şunun fotoğrafını çekebilir miyiz?
Peut-on avoir une photo de ça?
Sahte Dr. Islen'ın bir fotoğrafını alabildin mi?
As-tu aperçu cette fausse Dr. Isles?
Şu aralar epey popüler yemeğinin fotoğrafını çekmek veya çifte vatandaş olmak gibi.
C'est la grande mode. Comme de photographier sa nourriture ou d'être biracial.
Sadece fotoğraf falan çıkarma Molly ve Walter birazdan gelir.
Je n'ai aucune photos, car Molly et Walter seront bientôt de retour.
Muhtemelen kafasında bir fotoğrafın oluşmuştur.
Il doit avoir une image de vous dans la tête.
Her kitabın içinde de Mona'nın fotoğrafıyla Mona'nın onlara hediye ettiğini yazan bir kart olacak. Çok hoş bir fikir.
Et à l'intérieur de chaque livre, il y aura une carte avec la photo de Mona, expliquant que ce livre est un cadeau d'elle.
Yanınızda kocanızın bir fotoğrafı var mı?
Est ce que vous avez une photo de votre mari?
Ben uyurken hastanedeki odama geldin, ve utanmadan o halimin fotoğrafını çektin.
Vous êtes venue dans ma chambre d'hôpital pendant que je dormais, ouvert les couvertures et pris une photo de mon sac de colostomie temporaire.
Hiç güzel olmayan bir fotoğrafınızı koymuşlar.
Ça ne donne pas une bonne image de vous.
Fotoğrafını çekecek.
La laisser te prendre en photo.
- Fotoğrafıma dahil değilsin.
Vous n'êtes pas sur ma photo.
Onun fotoğrafını işaret etti.
Il l'a montrée sur la photo.
Ve Rebecca'nın fotoğrafını gördüğünde tek aklına gelen "ıslak" demek mi?
Après avoir vu une photo de Rebecca, tout ce qu'il dit c'est "Mouillée"?
Başka bir kızın fotoğrafını teşhis etmiş.
Il a identifié la photo d'une autre fille.
Fotoğrafını çek.
Prends une photo.
Babamın fotoğrafını bende kalabilir mi?
Je peux avoir la photo de mon père?
Son 24 saatte, sosyal medyada bu gibi 65 fotoğraf görüldü. Ar Rissalah adamlarını ve Amerika'nın dört bir yanını gösteriyor.
Durant les dernières 24 heures, les réseaux sociaux ont montré 65 photos qui semblent montrer des agents de Ar Rissalah dans des lieux à travers l'Amérique.
Bir şey daha. Peg Baily'nin bilgisayarında Lily Stoppard'ın fotoğrafını bulduk.
On a trouvé une photo de Lily Stoppard sur l'ordinateur de Peg Baily.
- Elinizde fotoğraf olmadığını varsayıyorum?
Je suppose que vous n'avez pas de photo.
Kız arkadaşının fotoğrafı mı?
La photo d'une petite-amie?
Kimliklerinde fotoğraf yoksa fotoğraf çekip arkasına adını yazın ve kim olduklarını doğrulamak için bir ziyaret tarihi ayarlayın.
S'ils n'ont pas de photo d'identité, vous prenez une photo, écrivez leur nom au dos et prenez un rendez-vous pour confirmer l'identité
Bıçağın ağzıyla fotoğrafını çıkarıp yerine benimkini yapıştırdı.
Il a découpé sa photo et l'a remplacée avec la mienne.
Dediğine göre öldürülmeden önce örümcekle birlikte olan sarışının fotoğrafını çekmiş olabilir.
Il dit qu'il pourrait avoir un cliché de la Blonde qui etait avec Spider avant qu'il soit tué.
Tanıdık bir şey yok, ama sarışının birkaç fotoğrafını bulduk.
Rien de définitif, mais on a quelques clichés de la blonde
Öldürülmeden önce Spider'la olan sarışının fotoğrafını çektiğini söylüyor. Ama hiçbiri yüzünü göstermiyor.
Le photographe a eu une photo de la blonde qui était avec Spider avant son meurtre, mais pas une photo nette de sa tête.
Ama tatlı çocuklarının fotoğrafını gururla gösterirken çerçevelettiğin başka bir fotoğraf rafta üstü kapalı duruyor.
- Mais... Vous avez un cadre photo... - Mmmh.
Bu çerçevede karının fotoğrafının olduğunu tahmin ediyorum.
Retournée sur le meuble, tandis que la photo de vos charmants enfants est exposée avec fierté. Je peux donc supposer que cette photo tant méprisée est une de votre femme.
Şahitler seni Brannis'in öldüğü gece görmüş ve Spider Raymond'ın öldürüldüğü gece kulüpte bulunduğunuzu gösteren fotoğraf var ve işte burada en yakın dostunuz, Howard Stark'ın uşağıylasınız.
Des témoins vous ont vu avec Brannis le soir où il est mort, il y a une photo de vous dans le club la nuit où Spider Raymond à été tué, et vous voilà avec votre meilleur ami, le majordome d'Howard Stark.
Kapak için katilin fotoğrafını bulduk.
On a trouvé cette super image pour la couverture.
- Ultrason fotoğrafınız var mı?
Vous avez la photo de l'écho?
Onun fotoğrafını çektin.
Tu l'as pris en photo.
Sizin çok büyük bir hayranınız. İmza verirseniz çok büyük bir onur olur ya da şipşak bir fotoğraf.
C'est un de vos plus grands fans et ce serait un immense honneur si vous lui faisiez un autographe,
Buzdolabının üstünde iki fotoğraf var ve onlar da çocuklarımın.
Tu as 2 photos sur ton frigo, et ce sont mes gosses.
- Bana cesedinin fotoğrafını göstermiştin.
J'ai vu son corps en photo.
Yolladığın fotoğraf sayesinde kiminle çalıştığını anlama imkanımız oldu.
Et bien, grâce à la photo que tu nous a envoyé, on a une bonne idée d'avec qui il travaillait.
Bir keresinde fotoğrafını görmüştüm.
J'en ai vu une photo un jour.
- Sadece ben varım ama fotoğrafı bırakın.
Laissez la photo.
Bilgilerim fotoğrafın arkasında.
Mon numéro est sur le dos de la photo.
Şekerci'nin temiz bir fotoğrafını buldum.
J'ai trouvé une photo nette du dealer!
Major Şekerci'yi ve başka birinin fotoğrafını buldu.
Major a trouvé le Candyman et quelqu'un d'autre.
Fotoğrafını çek.
Prend une photo.
Belki annemin bir fotoğrafını koyarız?
Peut-être une photo de ma maman?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]