Fragile translate French
2,062 parallel translation
Sigarayı bırakıyor da. O yüzden fazla alıngan.
Elle arrête de fumer, alors en ce moment, elle est un peu fragile.
Eğer kırılgan biri varsa, onu yeniden toparlayıp bir araya getirecek kişi de sen olurdun bence.
S'il y a quelqu'un qui peut manier une personne fragile, et l'aider à tenir bon c'est bien toi.
Umarım bu sürpriz onu fazla heyecanlandırmaz.
J'espère que la surprise ne sera pas trop grande. Elle a le cœur fragile. J'espère que la surprise ne sera pas trop grande.
Kolaylıkla kırılabilecek ince bir ahenge sahiptir.
Une subtile, fragile harmonie qui est facilement brisée.
Zayıf ve narin toprak canlılar tarafından oluşturuluyor.
Mince et fragile, sol est constitué de matière vivante.
Dodo kuşu, çıtkırıldım sakarlar, çizgili biyolog fareleri.
Le dronte, l'empôté-fragile, le biologiste-railleur rayé.
Çok dayanaksız bir varsayım.
Hypothèse fragile.
Ama benimki ucuz bir taklit, o yüzden çok rahat kırılabiliyor.
Le mien est une contrefaçon bon marché, fragile.
Korunmaya ihtiyacı olan, nazik biri olduğum için mi?
Parce que je suis une créature fragile devant être protégée?
Yavrular! Dikkat et! Hassaslar!
Attention, c'est fragile!
Julia bu aralar çok hassas.
Julia est fragile depuis quelques temps.
Jeanne farkında değil ama hep çok hassas birisiydi.
Jeanne n'a pas dit a toujours été fragile.
Çam zayıf ve yumuşaktır.
Le pin est tendre et fragile.
Aslında midem biraz hassas.
Non, j'ai l'estomac fragile.
Sakin ol Toby. Kız fenalaşıyor.
Doucement, elle est fragile.
Benim departmanıma adımını dâhi atarsan Tanrı şahidim olsun... O cılız boynunu kırarım.
Si vous osez entrer dans mon service, je jure devant Dieu que... je briserai ton petit cou fragile.
Polis onun kaybolmasının ardındaki nedenin akli dengesini kaybetmesinden kaynaklanmış olabileceğine inanıyor. Emser'e manik depresyon tanısı kondu...
La police pense que sa disparition est liée à son état mental fragile, on a récemment diagnostiqué chez Emser des troubles bipolaires qui...
Son derece hassastır.
Elle est extrêmement fragile.
Hassas dedim!
Elle est fragile!
Çok hassas.
Elle est fragile.
İnsanı düşünmeye itiyor öyle değil mi, ne kadar da kırılganmışız meğer?
Ça nous fait comprendre qu'on est fragile, non?
Ortalıkta olmadığı zaman diliminde ve sağlık durumu iyi olmadığı için ailesi endişeliydi.
Il avait disparu depuis des heures et du fait de sa santé fragile, toute la famille s'inquiétait.
Korunmaya ihtiyacı olan kırılgan bir şeymişim gibi.
Comme si j'étais une petite chose fragile qu'il fallait protéger.
Sanrıların, gerçeklerin, bunun yakınından bile geçemez.
Votre réalité illusoire et fragile ne s'en approche même pas.
Bu plakalar inanılmaz derecede hassaslar.
Cette partie est très fragile.
Doğru zayıf Walter'ın stresle nasıl baş edemediği.
Effectivement, comment le Walter fragile ne pouvait pas gérer le stress.
O kadar küçük ve narindi ki.
Il était si petit et si fragile.
Çünkü kırılabilir.
C'est fragile.
Dikkatli olun, kırılabilirler.
Attention, c'est fragile.
Dikkatli ol.
C'est fragile.
Çünkü ona her baktığımda... şu zavallı, savunmasız kadını görüyorum ve bundan nefret ediyorum.
Mon Dieu. Car... Je le regarde... je vois cette femme pathétique et fragile que j'étais, et je la déteste.
Hayır.. .. o sadece içten içe sevilmek isteyen, kırılgan bir çocuk.
Au fond, c'est un petit garçon fragile qui veut qu'on l'aime.
Benim ne olduğumu sanıyor, solmuş bir çiçek mi?
Il me prend pour une fleur fragile. Mais je suis forte.
Evet ama bunlar çok nazik, elbiseyi yırtmak istemiyorum.
Oui, cette robe est très fragile Et je ne veux pas l'abîmer.
Bebekler çok duyarlıdır.
C'est fragile, un bébé!
Şu anda kendisi çok kırılgan.
Il est encore tellement fragile.
Pek dayanan olmadı.
C'est très fragile, un papyrus, normalement. Mais bon...
Özensiz bir gizleme. Ama bir şeyi gösteriyor. Önceden planlanmış.
C'est une piste fragile, mais qui nous dit une chose, c'était prémédité.
Doğumundan beri çok çelimsiz ve sık sık hastalanır.
Depuis sa naissance, il est fragile et souvent malade.
Gördüğün üzere, zihinsel durumu zaten kırılgan.
Autant que vous le voyez, son statut mental est suffisamment fragile.
Kırılgan oluyor.
C'est fragile.
Bir kız olarak bu kadar küçük ve sıska olması beni şaşırttı.
J'ai été surpris de trouver une si fragile et délicate fille.
Burada, bir insanın itibarı, psikolojik sorunları ve mutluluğu söz konusu. Ayrıca bazı belgeler gizli olduğundan ulusal güvenliği etkileyebilir.
Cette affaire concerne une femme vulnérable, à lasanté psychologique fragile Et comprend des éléments qui sont classés confidentiels Ainsi que certaines questions liées à la sécurité nationale.
Evlilik zor iş. Sıkı tutman gerek.
Un mariage, c'est fragile.
Doku çok kırılgandır. ve vücudun kimsenin çekmediğinden fazlasını çekiyor.
Le tissu est très fragile et votre corps a enduré plus que ce que tout corps devrait endurer.
Alice M. Swain der ki : "Cesaret ; gelip geçen fırtınalarda yükselen çınar gibi olmakta değil, Cesaret, kırıIgan bir çiçeğin karda çiçek açmasındadır."
Alice M. Swain a dit "Le courage n'est pas l'imposant chêne qui voit les orages aller et venir, c'est la fleur fragile qui s'ouvre dans la neige."
Öyle kırılgan ki.
Il est si fragile.
Biraz kırılgan biri.
Elle est un peu fragile.
Kayıt.
S'il y a une personne capable de prendre soin d'une personne fragile et de l'aider à s'en sortir c'est bien toi!
Kafamda garip bir elektrik çarpması gibi.
Je ne suis pas aussi fragile que tu le pense. - Jessi...
Kırılgan bir şeydi.
Il était fragile.