Frenler translate French
257 parallel translation
Frenler ne olacak?
Et les fleurs?
- Frenler tutmuyor.
- Les freins fonctionnaient mal.
Frenler!
Le frein!
Frenler hakkında bir şey söyledi.
II a parlé du frein.
Frenler ayarlanmış, borular onarılmış... sübaplar temizlenmişti.
Et nous sommes partis, une fois la voiture révisée.
Bu frenler iyi değil.
Ces sales freins!
Buzz, frenler çalışmıyor.
Les freins sont foutus.
Frenler nerede?
Bon. Où est le frein?
Frenler!
Freine!
Frenleme noktasında frenler kilitlendi ve birden kendimi onun önünde buldum.
J'ai freiné sec et ça m'a projeté devant lui.
Frenler boşalmış olmalı.
Les freins ont dû lâcher.
- Frenler tutmuyor.
- On n'a plus de freins.
Frenler çalışmıyor.
Pas de freins.
Güneşten uzaklaşırken frenler zayıfladı.
Les moteurs sont affaiblis.
Bir çok kadın, kendini frenler ve pasif kalmayı yeğler.
Beaucoup de femmes sont si inhibées qu'elles deviennent inactives.
Frenler bugün gitti. Bunu söyleyeyim dedim.
J'en ai ma claque aujourd'hui.
- Frenler çalışmıyor Yüzbaşı.
- Ces freins sont bons à rien.
Frenler açık.
Freins serrés.
Frenler iyi durumdaydı.
- Impeccable.
Frenler iyi.
Les freins sont bons.
Frenler tutmuyor!
Je peux pas, Salomon, y a plus de freins.
- Frenler niye tutmadı, bilmiyorum.
- Pourquoi les freins n'ont pas tenu?
- Frenler, lastikler, su?
- Aussi. - Les freins, les pneus?
Frenler gitmiş, tekerleklerden birini değiştirmek gerekiyor. - Pervanede kesik var..
Les freins sont bouffés, faut changer un pneu, l'hélice est nase!
Frenler tutmuyor.
Les freins sont morts.
- Frenler çalışmıyor. - Ne demek istiyorsun?
Ils marchent pas.
Çalışmayan ben değilim, frenler çalışmıyor.
C'est pas moi, mais les freins!
Ayrıldıklarında, hava basınç hortumlarını açacaklar... ve bütün tren boyunca frenler kenetlenecek, o zaman geri atlayabilirisiniz.
Quand il se détachera, les tuyaux de la pression éclateront et tous les freins se serreront. Après, sautez.
Boşanman şu paranoyaklığını biraz frenler diye düşünmüştüm.
J'espérais que le divorce apaiserait tes tendances parano : ï : aques.
Arabaya bir şeyler yapmışlar! Frenler tutmuyor!
Les freins avaient été trafiqués!
Frenler tutmuyor.
Vous n'avez plus de freins?
- Üzgünüm. Frenler bozuk.
- Désolé, les freins ne marchent pas.
Frenler siki tutmuş zaten.
Il faut les changer, tes freins.
- Evet, biliyorum ama frenler tutmadı.
Les freins ont lâché.
Frenler harika ama araba eskimiş gibi.
Je sens que j'ai fait une super affaire sur une voiture de deuxième main.
Amortisörlerin değişmesi lazım, bujiler, frenler, fren pedalları, kablolar, şanzıman...
Il faut la retaper un peu, - - Ies amortisseurs, les freins, la boîtî e de vitesses...
Frenler!
Les freins!
- Frenler alev almış.
Les freins sont en train de lâcher.
Görünen o ki frenler çalışmıyor.
Les freins ont l'air de lâcher.
Sorunumuz var. Düzeltiyorum : Frenler yok!
Correction, on n'a plus de freins!
Frenler olmadan mı? Evet, ne demezsin!
- Sans freins?
- Ve diferansiyel de. Tabii frenler de.
File.
- Frenler tutuyor mu?
- Et les freins, ils marchent?
- Frenler tutmuyor...
- Les freins ont lâché!
Bilgisayar kontrollü kilitlenme önleyicili frenler... dakikada 12.000 devirde 200 beygir gücü...
Cet engin a même l'A.B.S. et un système électronique. 000 tr / mn.
Frenler nerede? !
Où sont les freins?
Daha kötü olanı, bu sepet yüzünden frenler tutmayacak!
Le pire c'est qu'il y a belle lurette que j'ai plus de freins!
Evet, ama frenler bozulunca bayan Belle kullanmadı.
Oui, mais Mlle Belle a cessé de s'en servir quand elle a manqué de freins.
Nerede bu lanet frenler?
Où est le foutu frein, bon sang?
Frenler gibi onu da kaybettik.
Le cheminot va mal.
- Yerde kal! - Frenler.
Freins.