Fumer translate French
5,122 parallel translation
- Dışarı sigara içmeye çıkıyoruz.
On sort pour fumer une cigarette.
Üzgünüm Dom, burada içemezsin.
Er, désolé, Dom, tu ne peux pas fumer ici.
- İçeride içmek yasaklandı.
- Ils ont interdit de fumer.
Barda sigara içmek yasak mı
Tu ne peux pas fumer dans un putain de pub?
♪ Smoking cigarettes
♪ Fumer des cigarettes
Sigara içmemelisin.
Tu ne devrais pas fumer.
Bence sigarayı bırakman lazım, çok kötü bir alışkanlık.
Tu devrais arrêter de fumer, c'est une mauvaise habitude.
Büyük halam dişlerinin çoğunu sigaradan kaybetti.
Une de mes grand-tantes a perdu ses dents à force de fumer.
Gerçi bayağı da yumruk yedi ama genellikle sigaradan.
Et à force de se battre, mais surtout à force de fumer.
Paylaşacaktır, değil mi?
Il faut partager, hein? Vous pouvez fumer ici.
Sigara içtiğimi söylemedi.
Il a pas parlé de fumer.
Ben sigara içeceğim.
Je vais fumer. Ben oui, je fume.
Biz sigara içelim Tom.
Viens fumer, Tom.
Yiyecek için, başlarını sokacakları bir ev için ve çekebilecekleri tüm kokain için.
se prostituant pour de la nourriture, un toit sur leurs têtes, et tout le crack qu'elles pouvaient fumer.
Ben hiç sigara içtim mi ki?
Est-ce que j'ai déjà fumer?
Ama ben kafayı bulup hayatımın geri kalanının içine sıçarken kimse bana karışmadı.
ce qui faisait que je pouvait fumer des joints et foutre en l'air le reste de ma vie avec personne pour me faire chier.
- Niye onu içmek isteyesin ki?
- Pourquoi voudrais-tu fumer ça?
O ve tayfası arkada takılıp sigara içiyorlar alkol alıyorlar ve kurbanlarını seçiyorlar.
Elle et sa bande, au Pit, en train de fumer, et boire et choisir leur victime.
Bilirsin, serserilik yapıp ot içen, sağa sola sataşan...
Bien, tu sais, sauter, fumer, baiser...
Ve burada sigara içmene izin mi veriyorlar?
Et ils vous laissent fumer ici?
Sigarayı bırakmak için uygun zaman.
Il est temps d'arrêter de fumer.
Şu kadını görüyor musun? Şu sigara içen kadını?
Vous voyez cette femme là-bas, en train de fumer?
"sigarayı bırakacağım, Ailemle daha çok vakit geçireceğim" - - ve bunların 92 %'si şubat'a gelmeden başarız olurlar.
"j'arrête de fumer, je vais passer plus de temps avec ma famille", et 92 % d'entre eux échouent avant février.
Antrenman esnasıda sigara içmeye gittin!
Il te laisse fumer à l'entraînement.
İştirak etmek ister misin?
Tu veux fumer?
Siz çocuklar içki ve sigara içmek için biraz genç değil misiniz? - Hayır, hoşumuza gidiyor.
Vous êtes pas un peu jeunes pour boire et fumer?
Saçma sapan konuşuyordum işte.
Hey mec j'étais juste en train de fumer.
Biliyor musun? Bu ablanın içtiği sigara markasıyla aynı marka.
Tu sais, c'est la même marque que ta soeur avait l'habitude de fumer.
- Senin paranı tüttürmekle, tamam mı? - Sen biraz sakin ol.
Occupé à fumer ton argent, ok?
- Burada sigara içemezsiniz.
Vous ne pouvez pas fumer ici.
Saçlarımı atkuyruğu yapıp esrar içerdim. Etkilendin mi?
Bien sûr, j'avais mes cheveux attachés en queue de cheval, entrain de fumer un joint, alors... impressionné?
Boom.
Interdit de fumer devant cette merde.
Uyuşturucu kullanmasın dedim, göz yumdun.
Je t'ai dit de ne pas la laisser fumer de la drogue mais tu l'as laissée.
Motelimin verandasında esrar çekemezsiniz.
Vous ne pouvez pas fumer de l'herbe sur le porche de mon motel, d'accord?
Bir de, motelimizde kalan şu insanların hiçbir şekilde, motel etrafında esrar içmeleri serbest değil.
Ces personnes qui séjournent au motel, en aucun cas, ces clients sont autorisés à fumer de l'herbe dans ou autour du motel.
Sırtın yanmıyorsa, bence bir şeyler tüttürüyorsun.
Donc, à moins que tu sois en feu, je pense que tu es en train de fumer quelque chose.
Madem tüttüremiyorsun, kafa uçuran manyak ot keklerimiz var.
Bon, eh bien, si tu ne peux pas fumer J'ai ces space cakes de la mort qui tue.
Sigara içmek yasak sanıyordum.
Je croyais qu'on ne pouvait pas fumer.
Artık torunumun bir kardiyolojist olmadığını biliyorum. İstediğim kadar sigara içebilirim.
Maintenant que je sais que mon petit-fils n'est pas cardiologue, j'ai le sentiment que je peux fumer autant que je le veux.
Theresa Fisher'ı sigarayla yakalayışım, ama ona uzaklaştırma aldırabilecekken bunu yapmayışım gibi.
Comme, quand j'ai surpris Theresa Fisher entrain de fumer et que je pouvais la faire expulser, mais j'ai choisi de ne pas le faire.
- Sigara içmek zorunda mısın?
- Êtes-vous supposé fumer?
Onları dumanla mı boğacaksın, yoksa süngüyle mi öldüreceksin?
Vous allez les fumer à mort ou les poignarder?
Canım, bence bu kadar sigara içmemelisin.
Chérie, tu ne devrais pas fumer autant.
Dans etmeyi neden bıraktın ki?
Pourquoi tu n'as jamais arrêté de fumer?
Patlamayı duyduğumda, merdiven boşluğundan gelen dumanı gördüm.
Quand j'ai entendu l'explosion, je venais de fumer dans les escaliers.
O sigara içiyor diye sen de başladın.
Tu as commencé à fumer parce qu'il le faisait.
- Haberin olsun, grupta sigara içmek yasak.
- Non. Il est interdit de fumer dans le groupe.
Dışarıda esrarlı sigara içen bir serseri gibi mi davranıyordun?
Tu traînais dehors comme un voyou à fumer du cannabis?
Ot mu içiyordunuz?
Vous étiez en train de fumer des pétards?
Puro içmek istiyorum.
Je veux fumer un cigare.
"Ot tüttüren." dedi.
"Fumer un joint."