Gelip translate French
29,461 parallel translation
Yanıma gelip otur.
Viens ici. Viens t'assoir avec moi.
Gelip oturun lütfen.
Venez vous assoir.
Gelip duruyorlar. Kafası oynayan Steven Wright. * Kafası oynayan Aimee Mann, * kafası oynayan Bell Biv Devoe!
Tête branlante Steven Wright, tête branlante Aimee Mann, tête branlante Bell Biv Devoe!
Bu mesajları dinlemediğini düşünüyorum ama gerçekten bir araya gelip konuşmak istiyorum Dale.
J'ai l'impression que tu n'écoutes pas mes messages, mais j'espère vraiment qu'on pourras se remettre ensemble et parler Dale.
Bugün gelip evine yerleşmesini söylediler.
Ils ont dit qu'il devait venir récupérer sa maison aujourd'hui.
Buraya gelip bunları söylemen güzel birşey A.J. Teşekkür ederiz.
C'est bien de ta part de venir ici et de tout dire, AJ. Merci.
Ana'dan gelip bize biyolojik Babanızı anlatmasını istedik.
On a demandé à Ana de venir et de vous parler de votre père biologique.
Bilemiyorum gelip Instagram beğenileri için benimle yarışmanı istemeyebilirim.
Je ne sais pas si je veux que tu viennes et que tu concurrences mes j'aime sur Instagram.
Doğru. Her neyse, buraya gelip kontrol etmesem Annville'in seçilmiş temsilcisi olarak görevimi yapmış olmam ve sizinle bu konuyu uzun uzun konuşmasam.
J'aurais pas bien fait mon boulot d'élu d'Annville si j'étais pas venu ici pour discuter ça, quitte à vous casser les oreilles.
"Haftanın her günü bir defa, pazar günleri iki defa evime gelip, donunu indirebilirsin ama bu Birleşik Devletler Anayasası'nı azıcık bile değiştirmez."
"Tu pourras venir devant chez moi baisser ton fute tous les jours, " mais ça changera rien "à la Constitution des États-Unis."
Eğer yanılıyorsam ve Tanrı, Genesis'i geri istiyorsa gelip alabilir.
Si j'ai tort, et que Dieu veut récupérer Genesis, qu'Il vienne le chercher.
Korkunç bir şey oldu. Gelip kendin görmelisin.
Il s'est passé une chose terrible.
Bir sürü herif gelip evimi almaya çalışsa ben de onlara ateş ederdim.
Si des types en voulaient à ma maison, je ferais pareil.
Bu pazar All Saints Kilisesine gelip neyin ne olduğunu kendi gözlerinizle görmeye ne dersiniz?
Pourquoi ne viendriez-vous pas à l'église ce dimanche, et voir par vous-même quel est le quoi?
Bu kesik el de buraya gelip alete güç verecek.
La main coupée se place là pour l'allumer.
Şehir merkezinde terkedilmiş bir depoya gelip giderken görülmüş yemeklerini nerede depoladığını biliyoruz.
Il a été vu entrant et sortant d'un entrepôt abandonné, où on le suspecte de stocker sa nourriture.
On sene evime gelip gittin çocuklarımın etrafında dolaştın.
Pendant dix ans, vous êtes venu chez moi, avez côtoyé mes enfants. Mes enfants! Vous n'étiez pas celui que vous prétendiez être.
Gelecek için lütfen Dudley'e söyle sandığı gibi fark ettirmeden gelip gidemez.
Et à l'avenir, merci de dire à Dudley qu'il ne peut pas venir sans passer inaperçu, comme il semble le penser.
Kanserden ölmek üzereyken bana gelip af diledi.
Il est venu à moi, mourant, demandant pardon.
Kurbanların beyinlerini açmaya zorluyorlar ve sonra Banshee gelip besleniyor.
Elles les forcent à se casser la tête tel un œuf avant d'aspirer le jaune.
Evine kadar gelip sana sormak istedim Ama bilemedim.
J'ai même conduit jusqu'à chez toi pour demander, mais j'ignorais comment.
Neden gelip beni görmüyorsun?
Pourquoi ne pas venir et me voir?
Bir kadın gelip şu adam hakkında şikayette bulundu.
Une femme est venue se plaindre... à propos du gentleman là-bas.
Her gün birkaç dakikalığına buraya gelip meditasyon yaparım ve anılarımı yad ederim.
Je passe quelques moments par jour ici, pour méditer et me souvenir.
Sadece birkaç eski dost bir araya gelip bizzat sizinle konuşarak yapacağınız şeyin bizim görüşümüzce...
Juste une réunion entre vieux amis qui en appellent à vous dans l'espoir que vous ferez ce que nous pensons tous être...
Ama senin ve çocuklarımızın başları kazıklara dikilirken gelip benden yardım isteme.
Mais ne viens pas pleurer quand ta tête et celle de nos enfants seront sur des piques.
Gelip geçiyorlar.
Ils arrivent et repartent.
Buraya gelip bunlar hakkında konuştuğum için çok mutluyum.
Je suis vraiment content d'être venu et d'avoir parlé de ça.
Öyleyse o yataktan çıkıp laboratuvara gelip kıçımızda ayağını kırana kadar 23 dakikamız olacak.
Bien, ça nous laisse 23 minutes entre le temps qu'elle sorte du lit et le temps qu'elle arrive au labo et après elle nous bottera les fesses.
Ama beynin patlarsa, gelip bana ağlama.
Mais si ton cerveau se transforme en confiture, ne viens pas te plaidre.
Genelde böyle durumlarda yargılayıcı olup,. beni Marjorie'ye söylersin ve o da bana gelip "Bonnie, yaptıktan sonraki sonuçlarını düşünmelisin." der.
Toi qui me juges habituellement, qui balances tout à Marjorie, jusqu'à ce qu'elle dise : "Bonnie, pense aux conséquences"
Gerek yok cidden, sürekli gelip sormanıza gerek yok.
Vraiment, nous sommes très bien. Vous n'êtes pas obligé de garder le contrôle.
Her sene aynı kafadan figür severle bir araya gelip en sevdiğimiz parçaları paylaşırız.
Chaque année, nous réunit avec les amateurs de Chum vues similaires Pour partager nos morceaux préférés.
Evet, gelip onu depoya çektiler ve yolculara da yedek otobüs gönderdiler.
Ils viennent, ils le ramènent au dépôt, et ils en envoient un autre pour récupérer les passagers.
Buraya gelip dükkanı boşalttın...
Tu viens ici et tu fais peur à tout le monde...
O an yaşanacaksa, Hintli biri boxerı ile gelip anı mahvedemez.
Si le moment devait avoir lieu, un gars Indien en caleçon ne devrait pas pouvoir le gâcher.
Ayrıca Zaman'ın uzun, beyaz bir sakalı olduğunu ve "Buralara gelip zaman yolculuğunu bulan insanı öldürmeyesiniz." yazan fermanı olduğunu da söyledi mi?
T'a-t-elle dit aussi que le temps a une longue barbe blanche et une liste de commandements... "Tu ne te fragmenteras pas pour tuer l'inventeur du voyage temporel"?
Sen buraya gelip koridoru emniyete al.
Redescends pour protéger l'accès.
Ike'la bir odada bir araya gelip
Avoir Ike et moi dans la même pièce pour...
Selam millet, gelip Anya ile tanışın.
Venez rencontrer Anya.
Gelip Marjorie ve benimle yaşayacaksın.
Tu viendras vivre avec moi et Marjorie.
Boşuna gelip de kızımızı neden üzsünler.
Alors à quoi bon blesser notre fille?
Bir Başkan, kızların gelip gitmesine nasıl mani olabilir?
Je ne peux pas empêcher les filles d'aller et venir.
Ve benim için uygun biri gelip yüzüme karşı "Evlen benimle Saru" dediğinde ona "Zevkle" diyeceğim.
Et si un bon parti me dit un jour... "Epouse moi, Saru." Je dirai "Oui, s'il te plait".
Sana gelip Saru'nun bana mesaj bırakıp bırakmadığını sordum.
Je t'ai demandé si elle avait laissé un message pour moi...
Normalde her zaman gelip saatlerce kalırdı.
D'habitude, il passe la journée ici.
Düşündüm ki, bir gün gelip özür dileyecek.
Je pensais qu'elle reviendrait demander pardon...
- Öylece gelip yerimi kapamaz!
Il ne peut pas venir et me la prendre!
- Bizimle gelip çalışman için ne yapmalıyım?
Que faire pour que vous veniez chez nous?
Ayağımıza gelip bize saygısızlık ediyorsun.
Je vous écoute!
Selam, Paula. Gelip beni alabilir misin?
Tu peux venir me chercher?