Gelmişsin translate French
1,438 parallel translation
Sosisli sandviç yemek için epey uzak bir yere gelmişsin, Lois.
C'est un peu loin pour un club sandwich, Lois.
- Harvey, gelmişsin.
Harvey, vous voilà!
Gelmişsin.
Tu es venue.
Yarısına gelmişsin, kopar artık şunu.
Arrache tout et basta!
Aradığın şey buysa gerçekten yanlış bir yere gelmişsin.
- Si c'est l'expiation que tu cherches, j'ai peur que tu ne te trouves pas tout â fait au bon endroit. - Comment pouvez-vous dire ça?
Eve gelmişsin.
Tu es rentré.
- Sen de gelmişsin.
Tu es revenue.
Erken gelmişsin.
- Vous êtes en avance. - Oui.
korumaların olmadan, Bataklığın aşağı tarafına gelmişsin.
Voyageant sans gardes à l'intérieur des marais.
Çabuk üstesinden gelmişsin.
Vous êtes vite passée à autre chose, je vois.
- Charlie, gelmişsin. - Merhaba.
Charlie, te voilà.
Hiçlikten gelmişsin demek.
Que vous venez de nulle part.
Yemin olsun, bu dünyaya ödümü koparmaya gelmişsin.
Je ne sais pas. Demain.
Bu defa silahlarını kuşanarak gelmişsin.
Vous êtes venu le fusil chargé.
Mükemmel. Gelmişsin.
- Vous êtes là, c'est fantastique.
Ona de ki- - Kevin, Kitty ile konuşmak için buraya kadar gelmişsin. O halde..
Tu as pris du temps pour parler à Kitty, alors déballe-moi tout.
Gelmişsin.
- Tu es venu.
Gelmişsin.
Hé, t'es venu.
Geri gelmişsin.
Tu es revenu.
Gelmişsin. Tanrıya şükür.
Te voilà, Dieu merci.
Savcı sana... baya kötü şeyler yapmış olmalı... ki sende... silahını alıp buralara kadar gelmişsin... ve hayatını tehlikeye sokuyorsun?
Alors... ce procureur doit... vous avoir fait quelque chose de grave pour que vous preniez une arme, reveniez ici et risquiez votre vie.
Belli ki zorluklara alışır hale gelmişsin.
J'ai besoin de t'endurcir apparement.
Nathaniel, gelmişsin.
Nathaniel, tu es venu.
Benden önce gelmişsin.
Tu m'as battu.
Gelmişsin.
Tu es la.
Gelmişsin!
T'es là!
Mouth, gelmişsin.
Micro, tu es venu.
Çoktan kendini düşünerek yaşamaya başlar hale gelmişsin.
Tu vis désormais selon tes propres principes.
Hey, Sean, gelmişsin.
- Tu es venu. - Jamais trop tard pour apprendre le jeu.
Laurel Canyon'dan buraya kadar epey yol gelmişsin o zaman.
Laurel Canyon, c'est pas la porte à côté.
Gelmişsin bile.
- T'es venu.
- Erken gelmişsin.
- Vous êtes arrivé tôt.
Sanki ölmüşsün de cennete gelmişsin gibi, değil mi?
Qu'en dis-tu? Ceci est une sorte de paradis terrestre.
Beni görmeye gelmişsin.
Tu es venu me voir
Anladığım kadarıyla buraya çok özel bir gösteri için gelmişsin.
Vous êtes ici pour une occasion très spéciale.
- Tam bir komiteyle gelmişsin.
- Quel comité...
Tatlım... Erken gelmişsin.
Mon chéri, tu rentres bien tôt.
Ve anlıyorum elimi sıkmaya gelmişsin.
Et tu es venu Saluer la vaincue
Ne kadar da çabuk gelmişsin.
Salut, tu as fait vite.
Bunca yol gelmişsin.
Je veux dire, t'as fait tout ce chemin.
Gelmişsin.
- Hey, tu l'as fait. - Hey.
Erken gelmişsin.
Tu es en avance.
- Gelmişsin.
Tu es là.
Bence başka bir şey için gelmişsin.
C'est pas pour ça que t'es venue?
Kendine gelmişsin.
Whoo! T'as fais un effort.
Seni adadan gönderdik ama yine başka bir adaya gelmişsin.
On te laisse quitter une île, tu te rends sur une autre.
- Mary, gelmişsin.
Mary, tu es venue.
Erken gelmişsin.
Tu es matinal.
- Gelmişsin, dostum.
Tu es venu.
Boş yere buralara gelmişsin.
Ta venue est vaine.
Erken gelmişsin.
Tu es rentré tôt.
gelmiş 30
gelmiyorsun 22
gelmiyor musun 122
gelmiyor 63
gelmiyorum 79
gelmiyor musunuz 16
gelmiyor mu 21
gelmiyorlar 18
gelmiyorsun 22
gelmiyor musun 122
gelmiyor 63
gelmiyorum 79
gelmiyor musunuz 16
gelmiyor mu 21
gelmiyorlar 18