Gidemedim translate French
379 parallel translation
- Gidemedim, Hank.
- Je ne pouvais pas.
Gidemedim.
Je ne peux pas.
Yiyecek bir şey yoktu, ama ben gidemedim.
Il n'y avait rien à manger mais quelque chose me retenait ici.
Kız kardeşini görmeye gidemedim. Büyükbabam rahatsızlandı.
Je n'ai pu voir votre soeur, grand-père était malade.
Telefonla suç ihbarı yapılmış bir kaç yere hala gidemedim.
J'ai encore quelques visites à faire.
Haklıydın. O sığırlarla fazla uzağa gidemedim.
Vous aviez raison, je ne suis pas allé bien loin.
O kadar üzerine gidemedim.
Non.
Seni görmeden gidemedim.
Je ne pouvais pas partir sans vous voir.
Affedersin Hildy. Bugün işe gidemedim.
Je n'ai pas pu aller travailler.
Getiremedim sevgilim, çünkü bana çok az zaman verdin, eve gidemedim.
Je n'ai pas pu en si peu de temps.
Aileme bile gidemedim.
Même pas mes parents.
Ziyaretine bile gidemedim.
Je ne l'ai plus vu... pendant près d'un an.
Gidemedim.
Non, je n'ai pas pu.
Bunu söyleyemezdim. Riviera'dan öteye gidemedim.
Je ne suis pas allée plus loin que la Côte d'Azur.
Ne kadar çok istesem de, gidemedim.
J'en avais envie, mais je ne pouvais pas.
İşlerin yoğunluğundan gidemedim. Geçtiğimiz hafta, birazcık bile uyumadım.
Je suis comme dingue, je n'en dors plus.
Hiçbir zaman bir okula gidemedim, ve iyi şeyler öğrenemedim.
Forcément, je suis jamais allé à l'école!
Ama ben gidemedim.
Je n'ai pas pu partir.
- Teşekkür ederim. - Evine gidemedim.
Pas moyen de rentrer chez toi.
St. Regis'e hiç gidemedim.
Je n'allai jamais au St Regis.
Ama oraya gidemedim.
Mais je n'ai pas pu.
Gidemedim, Lyon. Kötü bir gece geçirdim.
Je n'ai pas pu, Lyon, j'ai eu une nuit horrible.
Havuza bile gidemedim çünkü tramplenden atlarken bile mikrofonları yüzüme tutup "Geri döneceğine inanıyor musunuz?" diyorlar.
Je ne peux même plus aller à la piscine. Les journalistes accourent en disant : "Croyez-vous qu'il reviendra?"
Sonuncusuna gidemedim. Sen orada mıydın?
Je n'étais pas à la dernière.
Nerede olduğunu öğrendiğim anda, ona yardım etme gücünün bende olduğunu bildiğim için onu bırakıp gidemedim.
Mais sachant que je pouvais l'aider... il fallait que j'intervienne.
Sokaklara çıkamadım, futbol oynayamadım, Nürnberg'e gidemedim.
J'étais incapable de sortir dans la rue, pour jouer au football ou aller à Nuremberg.
Yanına gidemedim. Tamam.
Je suis pas descendu, j'ai pas pu.
- Kabakulakken gidemedim.
- Sauf quand j'ai eu les oreillons.
Çünkü Jack Kennedy'nin seçim kampanyası zamanıydı ve ben burada annemle, kedilerle, evle ve T. Logan'la sıkışıp kalmıştım. Bu yüzden gidemedim.
J'étais coincée ici, avec mère et les chats, je n'y suis pas allée.
Hastaneye gidemedim. Benim için çok zor olurdu.
Si je vais à l'hôpital, je ne m'en remettrai pas.
Mezun olamadık.Zaten Californiya dan bile gidemedim.
Finir mes études. Mais j'ai décidé d'aller en Californie.
Sadece olanaklarım olmadığı için üniversiteye gidemedim.
Je n'ai pas pu aller à l'université parce que je n'en avais pas les moyens.
Ben gidemedim çünkü suçiçeği çıkarıyorum.
Moi, j'y suis pas, j'ai Ia varicelle.
Bir kuş olmama rağmen uçup gidemedim. Hiç mi hiç hareket edemedim.
Je suis un oiseau, mais incapable de m'envoler, de bouger.
yakında o da çok pis kokacaktır. Onunla ilgilenmek için daha... oraya gidemedim.
Parce qu'avec ta puanteur... il se décomposera vite.
Bu yıl henüz gidemedim.
J'y suis pas encore allée cette année.
- Gidemedim. - Demek gidemedin.
- J'ai pas pu faire.
Ama artık durumdan haberdarsınız. Ben de bir türlü gidemedim. İyi geceler.
À présent vous savez tout et je n'arrive pas à m'en aller.
Bugün Yonkers'a kadar gidemedim!
J'ai pas dépassé Yonkers!
Doğal olarak çıkamadım ve de tenise gidemedim.
II se cale jusqu'aux poignées de la porte et je peux plus sortir.
Ama hafta sonu çalışmam gerekti ve gidemedim.
Mais j'ai dû bosser le week-end, je n'y suis pas allé.
Veda etmeden gidemedim.
Je tenais à venir te faire mes adieux.
Şey, bugün bankaya gidemedim.
On n'a pas pu aller en chercher.
Senden yeterince hızla yeterince uzağa gidemedim.
Je n'ai pas pu partir loin de toi assez vite.
Hiçbir yere gidemedim.
- Pourquoi? - Ça ne me menait nulle part.
- Gidemedim.
- Qu'est-ce qui s'est passé?
Yunanistan hakkında ders veriyorum, ama hiçbir zaman oraya gidemedim.
J'enseigne le grec mais je n'était jamais venu.
Gidemedim.
Tu n'es pas parti?
- Gidemedim.
Je n'ai pas pu.
- Ve "Neden bunu yapmadım?" - Çekip gidemedim.
"Pourquoi ne l'ai-je pas fait?"
- Daha önce gidemedim.
Ça m'aide à évacuer.