Gideon translate French
1,421 parallel translation
- Gideon, elimizde Mill Creek Katili hakkında çok şey yok. Özellikle de cesedi bulduğunu filan söylerse.
- Gideon, on n'a pas grand chose sur lui, surtout s'il dit qu'il a trébuché sur le corps...
Ben Jason Gideon.
Je suis Jason Gideon.
Son kısıma kadar doğru bildin ajan Gideon.
Vous m'avez bien cerné excepté la dernière partie... agent Gideon.
- Ben Jason Gideon.
- Je suis Jason Gideon.
Teftiş ekibinden özel ajan Jason Gideon.
Superviseur Jason Gideon, agent spécial.
Gideon'u ölçüyor.
Il évalue Gideon.
Ne tür bir isim bu "Gideon"?
D'où vient votre nom, Gideon?
Evet. Sizin en kötü düşmanınız kimdir Ajan Gideon?
Qui est votre pire ennemi, agent Gideon?
Gideon ve Reid'e ilet.
Prévenez Gideon et Reid.
Maksadınız, inançlı olup İslamiyete geçmek mi, Bay Gideon?
Avez-vous en tête, M. Gideon, de devenir un homme de foi et de vous convertir à l'Islam?
Gideon, Prentiss ve ben.
Vous êtes en ligne avec Gideon, Prentiss et moi.
Gideon'un onlara ne söylediğini bilmiyorum ama öyle çok bilgi gönderiyorlar ki, aklın durur.
Je ne sais pas ce que Gideon leur a dit, mais ils m'envoient des infos à la pelle.
Gideon benden gerçekten ne istiyorsun?
Gideon... Qu'est-ce que vous attendez réellement de moi?
İşte şimdi gerçek bir sohbetin içindeyiz, Gideon.
Maintenant, on parle, Gideon.
Masum diye bir şey yok, Bay Gideon.
Balivernes, Gideon. Ce n'étaient que des infidèles.
Ben FBI'dan Jason Gideon, bunlar da Dr. Reid ve ajan Morgan. Oğlunuz Nathan'ı arıyoruz.
- Je suis Jason Gideon, du F.B.I., et voici le Dr Reid et l'agent Morgan.
Gideon'a değerlendirmeyle uğraşmasına gerek olmadığını söyleyelim mi?
Doit-on dire à Gideon d'arrêter les tests?
Ajan Gideon değil mi?
Agent gideon, c'est ça?
Sanki basın da çok umrumda Gideon
Comme si j'en avais quelque chose à faire de la presse locale.
Bana Cuma günü Ajan Gideon seni aradıktan sonra olanları anlat.
Que s'est-il passé vendredi, après l'appel de l'agent Gideon?
Saat 19 : 15 gibi birimimizin 181 Arthur Sokağı'na gitmesi söylendi.
Après 19 h 15, j'ai eu un message demandant au Département de se rendre au 181 Arthur Street. L'appartement de l'agent Gideon.
Gideon bir şüpheli, bizler de iş arkadaşlarıyız.
Gideon est un suspect, on est ses collègues.
- Gideon'un evinde.
- À l'appartement de Gideon.
Niye almasın ki? Gideon'u bekliyordu, burası onun evi.
Et pourquoi ne l'aurait-elle pas fait?
Buraya Gideon'u bulmaya geldi ama kadını buldu.
Il est venu pour Gideon et il l'a trouvée, elle.
Bu olay yeri farklı şekillerde yorumlanabilir, hepsi de Gideon aleyhinde olur.
On peut interpréter cette scène de plusieurs façons et elles condamneraient toutes Gideon.
Buraya Gideon'u bulmaya gelip bulmuş olabilir.
S'il est venu pour Gideon, il l'a peut-être trouvé.
Gidip Gideon'un nereye gittiğini bulalım.
Sortons voir où Gideon est allé.
Gideon'u gördülerse Frank'i de görmüşlerdir.
S'ils ont vu Gideon, ils l'ont vu.
Hayır, Gideon'un dolabına erişebilirdi.
Non, il a pu se changer chez Gideon.
- Gideon yolda attığını söyledi.
Gideon dit qu'il l'a jeté en route.
- Gideon'la mı konuştun?
Tu as parlé à Gideon?
Gideon, Frank aramadan önce Jane'i görmüş. Jane'i bulursak Frank'i de buluruz.
Gideon a vu Jane peu avant l'appel de Frank.
- Gideon'un siyah bir defteri vardı.
J.J. Oui, Gideon avait un livre relié de cuir noir.
Sadece bu sayfanın solundakiler görünüyor, ama yazı kesinlikle Gideon'un.
La première page semble avoir été arrachée. On ne voit que ce qui reste sur le bord de la page.
- Bir listeye benziyor.
C'est l'écriture de Gideon.
- Gideon'a söyleyecek miyiz?
- Il faut les avertir.
Önce Frank'in kim olduğunu bulmalıyız.
- On le dit à Gideon? - Surtout pas. Il faut savoir qui est Frank, d'abord.
Ekibinizde yüzyüze tanışmadığım tek siz vardınız Ajan Gideon.
Vous êtes le seul de l'équipe que je n'ai pas rencontré, agent Gideon.
O Ajan Gideon değil, değil mi?
Ce n'est pas l'agent Gideon, c'est ça?
- Ajan Gideon'u istemiştim. - Biliyoruz.
- Je veux voir l'agent Gideon.
- Ajan Gideon'u takip etti. - Frank'i niye terk ettin?
Il est venu chercher Gideon.
Aynı Ajan Gideon'un dediği gibi değişti. Ajan Gideon'a çok kızdı çünkü kendisini herkesten iyi tanıyordu. Frank bunu da biliyordu.
Comme l'agent Gideon l'avait dit, et il était si furieux contre l'agent Gideon car il le connaît mieux que personne.
Frank Ajan Gideon'un kendini durdurmasını istiyor değil mi?
Et Frank le sait aussi. Frank veut que l'agent Gideon l'arrête, c'est ça?
Bunu yapacak biri varsa o da Ajan Gideon'dur.
Si quelqu'un le peut c'est l'agent Gideon.
Tartışmıştık, ona bağırıp Gideon'un haklı olduğunu söyledim ve sinirlendi.
On s'est disputés et je lui ai crié dessus. J'ai dit que Gideon avait raison. Et il est devenu furieux.
Lütfen Bay Gideon.
Ça va. S'il vous plaît, M. Gideon.
Gideon, yanlış bir şeyler var.
Gideon, il y a quelque chose qui cloche.
- Gideon nerede?
- Où est Gideon?
- Bunları Gideon'un ofisinden aldım. - Peki ya Jane?
- J'ai pris ça au bureau de Gideon.
Ajan Gideon haklı, bunu biliyorsun.
L'agent Gideon a raison, vous savez.