Giremezsiniz translate French
945 parallel translation
Buraya giremezsiniz!
Vous ne pouvez pas entrer.
Buraya böyle giremezsiniz.
Vous ne pouvez forcer l'entrée.
Oraya giremezsiniz.
Vous ne pouvez pas entrer.
Siz... buraya giremezsiniz. Nedenmiş o?
- Vous ne pouvez pas venir ici.
Oraya giremezsiniz.
Entrée interdite.
- Giremezsiniz.
- N'entrez pas.
Orada ama, giremezsiniz.
Il est là. Vous ne pouvez pas entrer.
- Içeri giremezsiniz.
Entrée interdite.
- Buraya giremezsiniz.
- Vous ne pouvez pas rentrer.
Hayır... giremezsiniz.
C'est hors de question.
Oraya öylece giremezsiniz.
On ne peut pas s'introduire ainsi.
Giremezsiniz.
Vous ne pouvez pas entrer.
- Giremezsiniz.
Une mère de six enfants!
- Oraya yalnız giremezsiniz.
- Ça ira tres bien.
Durun. Giremezsiniz. Durun!
Vous n'avez pas le droit d'entrer.
- Hanımefendi, bu şekilde giremezsiniz.
- Vous ne pouvez pas entrer ainsi.
Ders olduğunda sınıfa giremezsiniz.
Il est interdit d'entrer en classe pendant les leçons.
"Gerçekten size derim ki küçük çocuklar gibi olmazsanız hiçbir surette cennete giremezsiniz."
"Je tiens à vous Ie dire... Devenez purs comme des enfants... sinon, vous n'irez pas au Paradis."
Bay Davidson, bekleyin! İçeri giremezsiniz!
Vous ne pouvez pas entrer!
İçeri giremezsiniz.
Vous ne pouvez pas entrer.
- İçeri giremezsiniz!
- Je suis trempe. - N'entrez pas!
- Arama emri olmadan giremezsiniz.
Il faudrait un mandat de perquisition.
- Lütfen, içeri giremezsiniz.
- S'il vous plaît, vous ne pouvez pas entrer.
Hayır efendim, içeri giremezsiniz.
Non, vous ne pouvez pas entrer.
Ethan, Martin! İçeri giremezsiniz!
Ethan, Martin, n'entrez pas!
Giremezsiniz. Çıkın!
Dehors!
Evet ama şu anda giremezsiniz.
- Oui, mais vous pouvez pas entrer.
Buraya giremezsiniz. Burası ikinci mevkiye ait!
Pas de troisième classe par ici!
- İçeri giremezsiniz!
- Vous ne pouvez pas entrer!
İçeri giremezsiniz, kimseyle görüşmek istemiyor.
Non, ça ne va pas. M. Antonio ne veut voir personne.
Durun, içeri giremezsiniz.
Une minute, vous ne pouvez pas entrer. Qui êtes-vous?
İçeri giremezsiniz, dedim!
Je vous ai interdit d'entrer.
- Giremezsiniz, anlamıyor musunuz?
Vous ne comprenez donc pas?
Yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız,.. ... göklerin hükümranlığına asla giremezsiniz.
Si vous ne devenez pas comme des enfants, vous n'entrerez pas dans le royaume des cieux.
Affedersiniz, ama içeri giremezsiniz.
Désolé, l'ivrogne, sortez.
- Bensiz giremezsiniz.
- Je suis votre seule chance.
Kutsal zemine giremezsiniz.
Vous ne pouvez pénétrer en sol sacré.
- Buraya giremezsiniz.
- Vous ne pouvez pas entrer.
Buraya giremezsiniz!
Vous ne pouvez pas entrer!
- Buraya giremezsiniz!
- Vous ne pouvez pas entrer!
Dostuz diye, buraya izinsiz giremezsiniz.
Notre amitié vous donne pas le droit de venir chez moi.
- İçeri giremezsiniz.
- Vous n'entrez pas.
- Bazı Alman tümenleri giremezsiniz diyor.
- Vous oubliez deux divisions allemandes.
- Albayın ofisine giremezsiniz.
- On entre pas comme ça chez le colonel!
Oraya giremezsiniz.
Vous n'avez pas le droit d'entrer!
Yüzbaşı Peterson gelmeden giremezsiniz.
Je vais appeler le capitaine Peterson.
- Giremezsiniz!
- Vous n'avez pas le droit!
Hayır, oraya giremezsiniz.
Vous n'avez pas le droit.
İnsanların evine ayakkabılarınızı çıkarmadan giremezsiniz.
On n'entre pas chez les gens sans se déchausser!
- Gemiye giremezsiniz.
Ne discute pas!
Buraya giremezsiniz!
Descends.