Golden translate French
1,113 parallel translation
Bazen de the Drexel veya Golden State'e.
Parfois au Drexel ou au Golden State.
Golden Brook'a kendi isteğimle, biraz dinlenmek ve rahatlamak için gitmiştim...
J'ai rejoint Golden Brook de mon propre gré afin de me reposer...
Golden Brook, ruhani dinlenme yeridir.
Golden Brook est un lieu de repos pastoral.
Frasier, Golden Brook'ta danışman psikiyatristtir.
Frasier est psychiatre consultant.
Johnny Q, Altın 106'da sizinle birlikte olacak, ve hemen ardından biz...
Ici Johnny Q sur Golden 1-0-6. Tout de suite après -
Şimdi, altın bir tayı ağılda tutmak güzel birşeydir, ama ona ulaşabilmek, bu tamamen farklı bir olaydır.
Maintenant avoir un golden palomino dans un enclos, c'est tout bien, mais la chevauchée, c'est une toute autre histoire.
Pekala, kocaoğlan, bacaklarının arasına altın renginde bir tay aldın, ama eyer yok.
Bon, champion, vous avez un golden palomino entre les jambes et pas de rennes. Et maintenant quoi?
Dean Martin Golden Nugget'daymış ve çocukluğumdan beri onu hiç görmedim.
Dean Martin est au casino et je ne l'ai pas vu depuis des années.
- Golden Nugget'a gitmek iyi fikir.
- Allez, on va au Casino.
Bende şu anda altın çağ müzesindeki aslına uygun kopyalarını satıyorum.
Alors, je vends actuellement ces copies authentiques d'une réplique certifiée qui se trouve au Musée Golden Era.
Sammy bunu dilek çocuğu hakkında birşeyler bulabileceğim Altın Çağ Müzesinden çıkarmıştı.
Sammy avais pris ces cartes au Musée Golden Era, qui devrait m'en apprendre plus sur l'Enfant Désiré.
İçinde neyle karşılaşacağınızı asla bilemezdiniz.
On ne savait jamais ce qu'ils cachaient. MUSÉE GOLDEN ERA
"Yalnız Kurt, Nashville'li Çocuk, Nadine," "Dwight, Tyrone ve Altın Çocuklar."
Le Lone Wolf le Nashville Kid, Nadine, Dwight, Tyrone et les Golden Boys.
- Bak, the Golden Gate Köprüsü
- C'est le Golden Gate. - Rice-A-Roni, le riz de San Francisco.
- Bizi Golden Gate Parkına indir.
- Atterrissons au Golden Gate Park.
Şuna bak. 1957 model Studebaker Goldenhawk.
Tu as vu ça? Une Studebaker Golden Hawk de 1957.
- Barry.
- Barry. Barry Golden.
"Birbirimizin kollarında paylaştığımız mutluluk bir golden daha harikaydı şimdiye kadar cinsiyet ayrımı yapma, hızlı bira içme, etekli salaklar yalanıyla yaşamak zorunda kaldık."
"Nos plaisirs partagés furent plus grands que tous les buts marqués, " bien que nous devions jouer nos rôles d'athlètes machos imbibés et abrutis. " C'est parfait!
GOLDEN WEST OTELİ.
"Golden West Motel"
Şehrin göbeğindeki Altın Ayı Moteli'nde kalıyor adeta gelin beni yakalayın der gibi.
Il est en ville au Golden Bear Motel, il attend qu'on le cueille...
Bir kız evladı olarak da Mary, Golden Twilight Huzur Evin'de kalan annesini ziyaret etmek için asla fazla meşgul değil.
Fille loyale... Mary n'est jamais trop occupée pour rendre visite à sa mère... qui est en convalescence, genre grand luxe... à la maison de repos, Golden Twilight.
"Golden Twilight-Huzur Evi" Belki yaşlı Bayan Fisher'a kızıyla buluşmasında yardımım dokunur.
Je pourrais peut-être aider la vieille Mme Fisher... à reprendre ses relations avec sa fille.
Öylelerine Golden Twilight'ta yer yoktur.
L'incontinence nocturne n'est pas tolérée... ici, au Golden Twilight Home.
Golden Twilight'daki işim bitmişti.
Mon travail au Golden Twilight avait pris fin.
Bu arada Pee Wee King ve Golden West Cowboys dan bir klasik.
Et maintenant, voici un classique de Pee Wee King et the Golden West Cowboys.
Siz Wall Street kodamanları şansınıza pek güvenirsiniz.
Vous, les "golden cowboys", vous vivez dangereusement!
Golden Gate Köprüsü...
Le Golden Gate...
Golden Glory... kısa süre içince ortak servetimizi Amerika Birleşik Devletleri'ne götürecek.
Le Golden Glory... qui nous permettra d'acheminer nos marchandises vers les États-Unis d'Amérique.
Teğmen Moss, Altın Küre'den beri böyle bir rol istiyordum.
Inspecteur, je suis aussi excité que pour les Golden Globes!
Golden Gate.
Le Golden Gate.
He's got seventy-five golden camels!
Il a 75 chameaux en or
Golden Gate gece sisli miydi? - Evet.
Y avait-il du brouillard sur le Golden Gate, hier?
- Golden Gate'i geçelim. - Üç tane kaldı.
- On élimine le Golden Gate.
The Golden Tree kamping.
Camping "L'Arbre d'Or".
- Golden Gate Köprüsü.
- Sur le Golden Gate.
- Ve ekmek elden, su gölden mi olurdu? 13 yaşımdan beri kendi ayaklarımın üzerindeyim.
Je me débrouille seule depuis mes 13 ans.
Hatırlıyorum da, bir at vardı, altın renginde bir tay.
un golden palomino.
... gölden çıkıp gelen klasik bir araba çarptı ve sen öldün.
Ensuite, une vieille voiture vous renversait, venue droit sur nous du lac, et vous étiez tué.
Araba gölden çıkıyor.
Une voiture venant du lac.
"Adam" dedin. Gölden bir adamın çıktığını mı söylüyorsun?
C'est bien un homme que tu as vu sortir du lac?
Barry Golden.
Oui.
Kara gölden gelen bir yaratık.
Toi, la créature du lagon noir
- Altın Cadillac kokteyli mi?
"Golden Cadillac".
- Bir gölden bahsedildiğini duyduk?
Etait-il question d'un lac?
Bir gölden söz edildiğini duymuşlar.
On leur a parlé d'un lac.
Nehirin gölden geldiğini gördün mü?
- Avez-vous vu un fleuve sortir du lac? - Non.
Bize gölden bahset.
- Parlez-nous du lac
- Yüzlerce belki de binlerce yıl Afrikalılar bu gölden balık tutuyorlardı.
Pendant des milliers d'années, les Africains ont péchés dans ce lac.
Onu gölden mi aldın?
Et tu l'a mis dans le lac?
"Altın Kızlar" ı bunun yüzünden kaçırıyorum.
Je rate Golden Girls.
Alaydaki çocuklar gölden su taşır, ateş yakar ve rahatımız için her arzumuzu yerine getirirler.
Les hommes du régiment iront chercher de l'eau au lac, feront des feux, et offriront la détente et le bien-être.