English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ G ] / Graves

Graves translate French

2,152 parallel translation
Ağrı olmazsa kendinize ciddi hasar verebilirsiniz.
Sans ça, vous vous feriez de graves blessures.
Korkarım yaraların ilk başta düşündüğümüzden daha kötü durumdaymış tatlım.
Tes blessures sont plus graves qu'on le pensait, ma chère.
Ağır kalıtımsal hastalıklar, evet doğru.
Des affections héréditaires graves.
Kafa derinizdeki yanıklar ciddi değil.
Les brûlures à la tête ne sont pas graves.
Ciddi travmalar yaşamış çocuklar üzerinde çalışırım.
J'étudie des enfants avec de très graves traumatismes.
Çocukken sert ve devamlı kötü davranışa maruz kalma durumlarında post-travmatik stres modeli geçerli olabilir.
Dans les cas de sévices graves et répétés au cours de l'enfance, il peut y avoir un schéma de stress post-traumatique.
- Birçok yerinden yaralanmış.
- Plusieurs blessures graves.
Ağır yaralıları tedavi edebilecek donanıma sahip değiliz.
On n'est pas équipés pour les blessés graves.
Ayrıca büyük miktarda uyuşturucu ; 8 kilogram kokain, 62 kilogram eroin, ayrıca ekstazimandrax ve enfatamin... polis ; cinayet, tecavüz ve silahlı soygun içeren 93 tutuklama yaptı.
De grandes quantités de drogues ont été saisies dont 80 kg de cocaïne, 62 kg d'héroïne, de l'ecstasy, du Mandrax et de la méthamphétamine. La police a effectué 93 arrestations pour des crimes graves :
Şirket yönetimine göre iğrenç ve göze batan şiddet olayları içindir.
On les fait en cas de graves manquements aux règles.
- Hayır, hayatım. Kesinlikle haklısın. Burada son derece ciddi bir sorun var.
- Non, chérie, vous avez raison, il faut s'attendre à de graves répercussions, il n'y a pas de quoi rire.
Ciddi suçlama.
Ce sont des accusations graves.
Aslında, kafa yaralanmaları sıklıkla başta göründüğünden daha ölümcül olabilir.
Les blessures à la tête sont souvent plus graves qu'on le croit au départ.
Bazı şeyler ciddidir.
- Si, il y a des choses graves.
Hayır. Önemli şeyler de vardır.
- Si, y a des choses graves.
Birazdan ölecek olmam gibi kötü bir olayın gerçekleşmesi ihtimaline karşı kusursuz bir cihaz yeni tamamlandı.
Le nouvel appareil qu'il a créé pourrait créer de graves dommages si je venais à mourir.
Ben senin yüksek orta sınıf sorunlarından bahsetmiyorum.
- Je n'ai rien à foutre de vos soucis de bourgeoise car j'ai de plus graves problèmes.
Federal bir suç işledik.
On a commis des délits fédéraux graves,
Sorunlarımız ciddi.
Nos problèmes sont graves.
Kıtlık herkesin düşündüğü kadar kötü değil.
Les pénuries ne sont pas si graves.
Cinayetlerde artış yok, toplam suç oranında % 1 artış var.
Pas d'augmentation aux crimes graves et 1 % plus de crime en général.
- Bazı ciddi şeyler meydana geldi.
Il s'est passé des trucs super graves!
Sorununuz nedir?
Vous êtes graves.
12 yıldız sisteminde 30 farklı suç işledi.
Elle a commis 30 délits graves dans 12 systèmes stellaires.
Özetle ciddi akciğer hastalıklarına,... ve ciltte kimyasal yanıklara yol açar.
Même une brève exposition cause de graves dommages pulmonaires et les produits chimiques brûlent la peau.
Çok ciddi sorunlarımız var. Önemli konular.
On a de graves problèmes locaux, des affaires à régler.
"FBI'ın size karşı davranışlarında bazı büyük hatalar yaptığı ortadadır." Bu ifade...
"Il est évident que le FBI a commis de graves erreurs à votre encontre."
Bunlar ciddi iddialar.
De graves accusations.
Endişelenmen gereken başka şeyler var. İnan bana.
Tu as des soucis bien plus graves, crois-moi.
Pekâlâ, hepsi bu. Megan ve Abby Graves'in son gezisi.
C'est le dernier discours de Megan et Abby Graves.
Şey, hepsi bu. Megan ve Abby Graves'in son gezisi.
C'est le dernier discours de Megan et Abby Graves.
Abbygail Graves, git buradan!
Abigail Graves, dégage! - Il va te tuer.
Megan ve Abby Graves canavar avcıları.
Megan et Abby Graves, chasseuses de monstres.
Her çocuk farklı nedenlerle... Ciavarella'nın önüne çıktı... Bazısı önemsiz, bazısı önemli hepsini gönderdi.
Tous sans exception, que ce soit pour des faits mineurs ou graves, ont été condamnés.
Büyük Buhran'dan bile daha kötüye gidip, mantar gibi çoğalabilen ciddi bir kriz durumunun içerisindeyiz.
Nous sommes dans une situation de crise qui pourrait avoir des conséquences plus graves que la crise de 1929.
Attığı molotofkokteylinin bir Bask polisini ağır yaralamasından dolayı 8 senelik hapis cezasına çarptırılmıştı.
condamné à 8ans pour avoir lancé un cocktail Molotov, en provoquant de graves brûlures à un membre de la police Basque...
Bayan Withers, maddi durumu ne kadar kötüydü?
À quel point ses problèmes financiers étaient-ils graves?
"Josh Bancroft, 14 yaşında, " ailesinin evinde bir kaza sonucu öldü. Çim biçme makinesiyle ağır yaralanan çocuk,
" Décès accidentel de Josh Bancroft, âgé de 14 ans, au domicile familial, suite à de graves blessures, alors qu'il maniait une tondeuse à gazon.
Şimdi, detektif Blair'in bana dediğine göre, namlusu aşınmış ve kuru sıkının içinde biraz fazla barut varmış, yakın mesafeden ateş edilmesinden dolayı da, ciddi zarara neden olmuş.
L'inspecteur Blair m'a dit que le canon était rouillé et que les cartouches à blanc avaient de la poudre en trop. À bout portant, le rembourrage aurait pu causer de graves blessures.
Duygusal yönden temiz, steril. Büyük kararlar almayı, hatta hiç karar almamayı sağlayacak bir yer.
C'est froid et stérile et il n'y a pas de décisions graves à prendre, en fait, aucune décision.
- Elimde çok ciddi bir bilgi var.
- J'ai des informations graves.
Annem sana süvari göndermiş, başın büyük dertte dostum.
Maman a envoyé la cavalerie. Tu dois avoir de graves ennuis.
Her zaman olduğu gibi Londra kendini toparlayacaktır. Gerçi, bugün yaşananlar tarih olacak gelecek asırlar boyu konuşulacak!
Londres s'en remettra, comme toujours, même si ces événements resteront gravés dans l'histoire
Hayatımızın tüm gününde sizleri hatırlayacağız.
Jamais nous ne vous oublierons... jusqu'à la fin de nos jours. Vous êtes à jamais gravés dans nos cœurs.
Peru çölünde, düzlüklere kazınmış, eski devasa çizimler.
Des dessins géants gravés dans le sol désertique du Pérou.
Tümü içime kazınmış kelimeler.
Tous sont gravés au plus profond de moi!
Mount Angel'i kuran kişi peder Isaac.
Ils furent gravés par le fondateur, Isaac Fowler.
Alın şunu.
500 policiers et militaires ont pris part à une opération d'envergure à Hillbrow. La police a saisi 591 armes à feu et 2 714 munitions. La police a effectué 93 arrestations pour des crimes graves :
Sandalyeme yapışan sakız gibi onlarda benim aklımda kaldı.
Ils sont resté gravés dans ma mémoire comme un chewing-gum sous une chaise.
Kusursuz ve bizim. Parıltılar.
Aucun défaut, non gravés et tout à nous.
Yüzünde ısırmadan olması muhtemel yaralar var ve göğsüne usturayla yazılmış "AŞK İÇİN" ifadesi var.
Éraflures sur le visage, peut-être des morsures. Des mots gravés au rasoir sur la poitrine. "4 LOVE".

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]