Gülünç translate French
2,142 parallel translation
- Aslında, oldukça gülünç.
- C'est n'importe quoi.
Bu arada, sesin acayip gülünç. Sen- -
Et, au fait, ta voix est sacrément ridicule.
- Ne zaman, böyle gülünç, böyle zavallı insanlar olduk?
Depuis quand sommes-nous devenus aussi ridicules et pathétiques?
Ben, John Dorian, 32 yaşında, gülünç, fazla gelişmiş bir çocuğum.
"Je, soussigné, John Dorian..." "... suis un pathétique gamin de 32 ans. "
Bunu başkalarından duymak biraz gülünç geldi.
C'est assez ironique d'entendre quelqu'un d'autre dire ça.
- O bir matkap. Tabii ki öyle. Gülünç olma.
Peut-être qu'elle est plus médium que toi.
- Gus, gülünç olma.
En fait, je sens quelque chose en ce moment.
- Gülünç.
- Ridicule.
Görgü tanıklarına göre boyu 1.90'dan uzunmuş ve bayanlara özgü gülünç bir kıyafet giyiyormuş.
Les témoins parlent d'un homme d'au moins 1m90, vêtu d'un costume ridicule, qui lui donnait un air de travesti.
# Bu sadece gülünç #
# C'est carrément ridicule #
Bu çok gülünç.
C'est ridicule.
- Gülünç olma.
- C'est ridicule.
Elbette, yıllardır mısır gevreği kutularından çıkan bu gülünç reflektörlerle ve cihazlarla bisikletin güzel görünüyor.
Bien sûr, ton vélo a de la gueule avec tous ces gadgets ridicules trouvés dans les paquets de céréales, mais...
Eski mezunlar derneği yöneticisi olarak babasıyla konuşurken ne kadar gülünç halde olduğumu görmeliydin.
Vous auriez vu comme c'était ridicule de parler à son père au téléphone, prétendant être de la confrérie étudiante des chats sauvages.
İnsan olmak istemiyorum, onlar aptal ve gülünç.
Je ne veux pas devenir un être humain.
Şimdi gülünç bir yenilgi serisi yakaladım.
Depuis, j'ai une malchance incroyable.
- Gülünç olma, Burton.
Ne sois pas ridicule, Burton.
İşte bu kuralsız ve yarışmasız bir partinin sebep olduğu tarzda gülünç bir kostüm.
Ce type de déguisement bâclé résulte de l'absence de règles et de concours.
Gülünç, siyasi amaçlı bir trajediydi bu. Adı da "Boş Stadyum" du.
Une tragédie aux motivations politiques qui porte le nom de MT Centre.
Gülünç. Bana bir profesörümü hatırlattınız. Ne demek istiyorsun?
Et nous sommes à Startek.
Gülünç olma.
Ne dis pas n'importe quoi.
Ofisinde tüm soygunları planladığınız gizli bir panelin olması mı gülünç?
Est-ce ridicule d'avoir un panneau de contrôle dans votre bureau d'où vous pouvez planifier vos cambriolages?
Bence bu oldukça gülünç.
Je dirais que ça, c'est plutôt ridicule.
Gerçi, Denise Richards'ın, Bond filminde Christmas Jones isminde bir nükleer fizikçiyi canlandırması kadar gülünç değil.
Mais pas aussi ridicule que Denise Richards jouant le rôle d'une physicienne appelée Christmas Jones dans un James Bond.
Bence Ted çok gülünç.
Moi, je trouve que Ted est hilarant.
Üzgünüm, tüm o silah olayları o çığlıklar ve Byrd'ün gülünç saçlarından dolayı size söylemeyi unuttum.
Pardon, mais avec tous ces flingues, Ces cris et la permanente ridicule de Byrd... J'ai oublié de vous dire...
Kulağa ne kadar gülünç geldiğini fark ediyor musun?
Tu réalises à quel point ce que tu dis paraît ridicule?
Sonucu eleştirmek yerine başkasının argümanlarını gülünç çıkarımlara saptırmak mantıksal bir hatadır. Ki ben bunu hiç onaylamıyorum.
Un artifice facile où on déforme l'argument d'une tierce personne pour en critiquer le résultat et je n'apprécie pas beaucoup.
Aramızda fazla yaş farkı olmadığı için biraz gülünç oluyor.
C'est absurde car nos âges ne diffèrent pas beaucoup.
Baba, bu gülünç yarışma sana daha çok şey ifade ediyor.
Cette compétition ridicule n'a d'intérêt que pour toi.
Bu çok gülünç. 5 dolar geri ödeme teklifimizi kabul etmeliydi.
C'est ridicule. Elle aurait dû accepter le remboursement des $ 5.00.
Ve sonra o merdiven asansörünü kullanarak yaşlı Fuller'ı çektin. Bu gülünç, acı verici süratle o tırabzana gelene kadar çektin.
Vous allez ensuite utiliser le monte escalier pour hisser le vieux Fuller en haut, puis le pendre à la rambarde.
İster gülünç ister imkânsız olsun büyük insan yolunu savaşarak açar.
Notre imprudente témérité peut bien être ralliée, nous combattons toujours avec volonté!
Alay konusu olan, hor görülen, beş parasız gülünç bir kız kurusu mu olmak istiyorsun?
Tu veux être une pauvre vieille fille? Tournée en ridicule?
- Gülünç.
- Il est drôle.
- Bakın, bu çok gülünç.
- Ecoutez, c'est vraiment absurde.
- "Gülünç."
- "Absurde."
Tamamen gayri gülünç.
C'est pas du tout ridicule.
Ve ne kadar gayri gülünç olduğunu ancak şimdi anlamaya başlıyorum.
Je commence seulement à réaliser que ce n'est pas du tout ridicule.
Gülünç durumdasın, dostum.
Tu es ridicule, mec.
Öncelikle özür dilerim, sizi o gülünç ve insanlık dışı, iğrenç duruma düşürdüğüm için.
Tout d'abord, laissez moi vous faire mes excuses pour vous avoir appelé ridicule excuse pathetique d'être vivant.
- Rembrandt, gülünç davranıyorsun!
- Ça va vous coûter cher!
Gülünç.
- T'es dingue?
Newsweek dergisinde çalışan kankam diyor ki yakalanmaktan öylesine korkuyormuş ki, o yüzden saçını uzatmış ve koca bir ortodoks sakalı bırakmış. Gülünç.
Mon copain à Newsweek dit qu'il a une longue barbe à la manière orthodoxe et qu'il a les cheveux longs.
Bir düşünürseniz, olup biten her şey tamamen gülünç.
Honnêtement, plus j'y pense, plus je trouve qu'on a l'air ridicules.
Bu çok gülünç.
J'ai vérifié ces billets moi-même.
- Bu çok gülünç.
- C'est ridicule.
- Bu çok gülünç.
On a des trucs plus sérieux à faire.
- Bu çok gülünç.
C'est ridicule.
Ama yine de gülünç.
Mais quand même.
- O silah sesi miydi? - Hayır, gülünç olma.
- C'est un coup de feu?