Gıttı translate French
1,177 parallel translation
Yaz geldi ama akıttığım gözyaşı dinmedi.
Au plus sec de l'été, j'en verserai toujours.
Gecenin karanlığında bir ateş yakar ve akıttıkları ıstırap yaşlarıyla ateşi daha da harlandırırdım.
Mettre le feu, la nuit, aux granges et au foin... et le faire éteindre par les larmes du propriétaire.
Bana iyi bir replik bulmalısınız zamanında Tommy Lee Jones'a söylediğim gibi "A... na koyayım" dediğim ve sonra kafasını dağıttığım sahne gibi.
Trouve-moi une replique comme quand j'ai dit a Tommy Lee Jones "Va te faire foutre" en lui petant la tete.
- Size böyle davransalar bile Lesra'ya bunu çok farklı şekilde yansıttığınız ortada.
On vous réduit à ça. Vous avez pris de la hauteur avec Lesra.
Siz iddia makamının en önemli tanığısınız ve kanıtları daha yıpratıcı olmaları için biraz çarpıttınız, değil mi?
et vous rendez les faits plus préjudiciables.
Tabi. " Kendini yanlış tanıttığına, her şeyi doğru yapan bir kişi olarak gösterdiğine inanıyor musun?
Penses-tu parfois avoir créé une fausse identité - celui qui réussit tout?
Bu kırmızı ışığın başını ağrıttığını söyledin sanıyordum.
Je croyais que la lumière rouge te faisait mal aux yeux?
Evet, orada duruyordum, kendini tanıttı. Sonra hatırladığım tek şey oynaşıyorduk.
J'étais là-dedans, il arrive, se présente... et je ne sais pas comment, on s'est sautés dessus!
Medyanın yansıttığına bakarsan olay Kara Veba gibi görünüyordu, herkes sinek gibi ölüyordu.
Les médias en ont parlé comme s'il s'agissait de la peste noire, comme si on tombait comme des mouches.
Detaylar dağıttığımız raporda olacak Başkan'ın yardım önerilerine direndiğini ve tekrar düştüğünü gösteren fotolarla beraber.
Les détails sont dans le rapport qu'on vous distribue... avec des photos du Président refusant l'aide d'un agent... et retombant.
Bedava içki kuponu dağıttığımız "Sadece Jack" şovumu çok yoğun olmasına rağmen geldi mi? Hayır.
Est-il seulement venu pour profiter de sa boisson gratuite?
Rolün bunu yansıttığından emin olun.
- Mon rôle doit bien le montrer.
Tyler'ın vücutlardan damıttığı sıvı!
Ce que Tyler distille à partir de leurs corps!
Biri likör dağıttığımızı söyledi.
Vous avez cru qu'on servait de l'alcool.
5000 dolar dağıttığınızı duydum.
J'ai entendu dire que vous donniez de l'argent.
Partide dağıttığın yasadışı hapları mı diyorsun?
La drogue que tu distribues en soirée?
Tayland'da uyuşturucuyu maymunların dağıttığını biliyor musun?
Tu sais qu'en Thaïlande même les singes dealent?
Şeytanların gelip ortalığı dağıttığı zamanları daha çok seviyordum.
Je préférais quand les démons venaient ici pour tout démolir.
Öğretmenlerimizin bize her gün yansıttığı bilgi ışığını hepimizin hatırlaması için bu resmi yaptım.
J'ai peint ça pour rappeler que la lumière de nos professeurs éclairent notre route.
O rodeoyu dağıttığınız zaman senin boğa burada topluma hizmet etmeye mahkum edilmiş.
Après que tu aies fait ton rodéo, ton taureau a été condamné au service public, ici.
Herkes senin müzik kutusunu nasıl dağıttığını konuşuyor.
Ils parlent de comment t'as cassé le juke-box.
Sosyal görevlinin dikkatini dağıttığını söylemişti.
Il distrait l'assistante sociale.
Morty'nin çalışmalarından biraz dikkatini dağıttığını düşünmüyor musun?
Tu ne crois pas que peut-être... Morty te distrait un peu trop de tes études?
İlk küçük burun bluzuma akıttığı anda cin aramaya başlarım. Hayır, başaramam, Doug.
- Non, pas du tout.
- Durmaksızın eczacılık ürünlerini dağıttığı kolay işinden bahsetti durdu.
Et comme d'habitude, il en finit pas de déblatérer sur son super boulot dans le transport pharmaceutique.
Cadılar bayramında ortalığı dağıttınızmı bakalım? Evet! .
C'était bien Halloween?
Evet. Bir de bu yeri ısıttığını düşünsene?
oui. vous imaginez chauffer cet endroit?
Bunu kanıtlamak zor olacak. Kağıt mürekkebi dağıttığı için, el yazısını teşhis etmek kolay değil.
C'est difficile à prouver, avec ce type de crayon et la qualité du papier, qui absorbe l'encre et rend l'écriture imprécise.
Ülkenize verdiğiniz hizmetler nedeniyle akıttığınız kanı şereflendirmek için size Mor Kalp nişanını takdim ediyorum.
En reconnaissance du sang versé au service de votre pays... j'ai l'honneur de vous décorer de la médaille des blessés de guerre.
Oh, ha! Hey, bebeğim, ortalığı dağıttık.
Hé, les chéris, on va vous mettre le feu, ici.
Hey, bebeğim, biz ortalığı dağıttık.
On va vous mettre le feu.
Dağıttığın her şeyi topla ve kıçını kaldırıp iş aramaya git, seni geri zekâlı.
Nettoie tout ça et bouge ton cul pour trouver du boulot, espèce d'abruti.
Hikayemin başını ağrıttığını söyledi.
Mon histoire lui faisait mal à la tête
Hırsız bir kedinin herşeyi dağıttığını ve Mongrel'in kedinin kafasını kopardığını duydum.
Un cambrioleur s'est introduit et il a tout saccagé et le principal lui a fait couper la tête.
Kafamı kazıttığım zaman da bir psikopata benziyordum.
Quand je me rasais, j'avais l'air d'un psychopathe.
Onun kendisini bir İskoç viskisine akıttığı biliniyorki o yaşamının geri kalanını bu bir anlık dönüşü kazanmaya çalışırken harcadı "
"Il se servit un autre scotch, " conscient qu'il passerait le reste de ses jours "à essayer de recouvrer cet instant magique."
Çalışmaya uğraşıyordum, Max ve Lupo geldiler, dükkana gittiler ve sonra tek bildiğim bu manyağın sapıttığı.
Je bossais... Max et Lupo sont arrivés, et dans la boutique, c'est arrivé si vite, le petit enculé est devenu dingue,
Ya da Başkan, beyinlerimizi dışarı akıttığında.
Ou quand le président les lobotomise.
Protestocular yasadışı yollardan elde ettikleri senaryonun kopyasını dağıttıklarını ve Kevin'e gönderdiklerini ve onun bundan hiç hoşlanmadığını belirttiler.
Les manifestants disent qu'ils ont envoyé une copie du scénario obtenue illicitement... à Kevin Mitnick en prison, et ils disent qu'il le déteste complètement.
Sırıttığını gördüm. Hiç destekleyici değildi.
J'ai vu ton petit sourire narquois.
Canını acıttığını biliyorum. Ama utanç verici olan senin yaptığın.
Je sais que vous souffrez, mais c'est votre comportement qui est dégradant.
Ama elbette, işimi yapmanın zihnini dağıttığını söylemen çok güzel.
Mais c'est formidable que mon boulot te change les idées.
Kanını akıttığımda kapılar açılacak. Sen ölünce kapılar kapanacak.
Une fois que tu seras morte, les portes se refermeront.
Davidson'un ortağını aldığında gölge kendini bana öyle tanıttı.
C'est comme ça que l'ombre s'est présentée en prenant l'équipière de Davidson.
Ne kadar acıttığını bilirim, o yüzden canının ne kadar yanığını biliyorum.
Je sais comme ça fait souffrir, et je sais comme tu souffres.
Acıttığını biliyorum ama daha fazla saklanamazsın.
Ça fait mal, mais tu ne peux plus te le cacher.
Kulağını ne zaman acıttığını hatırlıyor musun?
- Quoi?
Hepsi iki hafta önce bize dağıttığın listeden.
Tous issus de la liste que tu nous avais filée.
Bu sabah senin için.. ... buzdolabından çıkarıp ısıttığım çok güzel bir çikolatalı kek var.
Je t'ai décongelé un bon gâteau au chocolat, ce matin.
Yani dağıttığımız onca prezervatifi düşünürsek. Evet.
Je veux dire, considérant tous les préservatifs que nous avons distribués.
Diğer taraftan, sadece prezervatif dağıttığımız için geldiler.
ils ne sont venus que pour les préservatifs.
gitti 877
gittim 82
gittin mi 16
gittik 20
gitti mi 195
gittiler 272
gittiler mi 59
gitti işte 24
gittiğini sanıyordum 19
gittikçe kötüleşiyor 26
gittim 82
gittin mi 16
gittik 20
gitti mi 195
gittiler 272
gittiler mi 59
gitti işte 24
gittiğini sanıyordum 19
gittikçe kötüleşiyor 26