English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ G ] / Gıttım

Gıttım translate French

464 parallel translation
İşte. Bu bütün zorluklara karşın dağıttığım son posta.
C'est le dernier courrier que je livre de toute façon.
Kendimizi tanıttığımızı sanmıyorum.
On ne nous a pas présentées.
Bu anti-semitizmdir, Hıristiyan olmanın Yahudi olmaktan daha iyi olduğuna inanıyorsunuz desem, sizi sorularla sıkıştırdığımı yada sözlerinizi çarpıttığımı söyleyeceksiniz... Dün birinin de bana dediği gibi, bu sadece gerçeklerle yüzleşmektir.
Si je dis que votre attitude est une forme d'antisémitisme, vous rétorquerez que je vous tourmente, et qu'il s'agit d'un simple fait, comme on m'a dit hier.
- Kolunuzu acıttığım için üzgünüm.
- Désolé de vous avoir fait mal au bras.
Senin canını acıttığı kadar benim de canım acıdı, fakat asalet bunu gerektirir.
Ce n'est pas de gaieté de cœur, mais noblesse oblige.
Bu kötü haberlerle başını ağrıttığım için üzgünüm.
Je suis désolé de vous déranger si mal à propos.
Washington'da ne yaptığımı sanıyorsun sadece koltuğu ısıttığımı mı?
Vous pensez que je reste assis à ne rien faire?
Sevgili bayan, o zavallı yavruları ararken alnımdaki dikenli tacın, canımı nasıl acıttığını bir bilseydiniz.
Oh, chère madame, si vous saviez... combien j'ai souffert depuis que j'ai perdu ces petits.
Ortalığı bu kadar dağıttığımızı farketmemiştim.
Je suis désolé. Quel désordre!
Bunun yanı sıra olağanüstü beynimde damıttığım birkaç reklâm gösterisi fikrimi söylemem gerekiyor.
Je veux vous faire part d'une idée de publicité épatante, née de mon cerveau remarquable.
Sam köpeğini satmıyor. Ben de kalbimin kanını üzerine akıttığım toprağımı satmıyorum.
Sam ne vend pas son chien, et moi, je ne vends pas la terre à laquelle j'ai tout donné.
Horn'u geçmek için bir damla ter akıttığımızı mı sanıyorsunuz?
Vous croyez qu'on en a bavé en allant vers Horn?
- Usta Ichi, Bu festival için dağıttığımız yaz kimonolarından biri.
- Maître Ichi, c'est un des kimonos d'été que nous distribuons pour le festival.
Halkın sizin uğrunuza akıttığı kanın yanında, bu aristokratların kanının lafı mı olur?
Vous comparez votre sang d'aristocrates à celui qui fut versé pour vous?
Zayıflığımızı fırsat bilerek kendi köylerini kurana değin, insanları dağıttı.
Il profita de nos âmes viles, il divisa les gens, et détruisit le village.
New Orleans'ta dağıttığım kartları beğenmeyen adamları vururdum.
Dans la Nouvelle-Orléans j'ai tué des hommes qui n'aimaient pas les cartes que je tirais.
Ama ona bugün bir telgraf çektim. Bir sahtekarın kendisini Fişek Morgan diye tanıttığını yazdım.
Aujourd'hui je lui ai vraiment écrit pour l'informer qu'un homme se faisait passer pour le célèbre Swiffy Morgan.
Sekreteriniz, Bay Williamson'un öfkeyle gelip ortalığı dağıttığını söyledi.
Votre secrétaire a dit que M. Williamson était venu, qu'il était en colère et avait tout cassé.
Şu şekilde gösterebiliriz ; Onları solüsyona koyduğumuzda ve... polarize ışığı üstüne yansıttığımızda, sağlak moleküller ışığı sağa,... solak moleküller ise,... sol yöne doğru yansıtıyorlar.
et cela doit être montré par le fait que quand vous les mettez en solution, et les éclairez par une lumiere polarisée, les molécules droites doivent tourner la lumière vers la droite, et les molécules gauches doivent diriger la lumière vers la gauche.
Işığı prizmalarla dağıtıp gün ışığında farklı renkte görünen nesnelerin üzerine yansıttım.
Je l'ai réfracté avec des prismes et l'ai reflété avec les corps qui étaient d'autres couleurs
Versay Anlaşması Hava Kuvvetlerini dağıttığından bu yana Goering ve diğerleriyle gizli bir tane kurmak için çalıştım.
Quand elle a été abolie par le Traité de Versailles... j'ai travaillé avec Goering pour la rebâtir en secret.
Dediğin gibi yapacağım, ama acıtacak. Canını acıttığım için bana kızma sonra.
Tu vas souffrir, mais il ne faut pas m'en vouloir.
Erkeğin, yine de, kadın olmadan, benim, içinde kendimi yansıttığım gibi, kadın olmadan hiçbir şey yapabilecek gücü yoktur.
"et sans la femme, " qui est sa doublure et mon miroir, " il est impuissant.
Böylece üzerimizdeki kara bulutları dağıttığımız açıktır.
Il était évident qu'il fallait cesser les dépenses superflues.
Tatlım, bana neden 32 diş sırıttığını söyler misin?
Ce beau sourire, c'est pourquoi?
Kendimi kasabadaki her polise tanıttığımı mı sanıyorsun?
- A ton avis? Tu crois que je me présente à tous les flics du pueblo?
Seni üzeceğini biliyorum Sersem vaazımın gözyaşını akıttığında.
Je sais que je te blesse, pleurant mon sermon aviné.
Seni pencereden aşağı sarkıttığım için ben gerçekten...
Vraiment... C'était pas gentil.
İsrail'e akıttığımız kredi ve hibelerle ülkemizin bel kemiği olan çiftliklerimizi kurtarabilirdik.
Avec les prêts et les subventions qui sont envoyées en Israël... nous ne perdrions pas nos fermiers, qui sont le pivot de ce pays.
Betty bürosunu boşaltmaktan hiç memnun kalmadı. Muhasebe de yeni arabayı dağıttığın için kızmış. Ama her şey istediğiniz gibi olacak..
Betty était un peu fâchée de devoir céder son bureau... et la comptabilité m'a éreinté pour la voiture, mais... tout ira comme tu veux, peut-être mieux, fais-moi confiance.
Evet, oldu. İçimi ısıttığını hissediyorum.
Oui merci, ça m'a réchauffé.
Dağıttığımız için özür dileriz.
Excusez le désordre.
Konuyu dağıttığınız için sizi uyarmıştım.
La défense... n'a pas à interroger à hue et à dia.
Seni ısıttığımı sanıyordum.
Je croyais que c'était moi, ton petit coup.
Beni kitapta çarpıttığına Anaïs de katılıyor.
Même Anaïs est d'accord pour dire que tu m'as déformée.
Sana bir şey söyleyeyim, Zhang'ın bildiği tek yasa, 12 kalibrelik av tüfeği yasası, Bay Wagner'ı, Victoria Peak Yolu'na dağıttığı tüfek.
Écoutez-moi bien, la seule loi que Zhang connaisse, c'est celle d'un revolver dont il n'a pas hésité à se servir pour abattre M. Wagner.
Durum sana yansıttığım kadar kötü değil aslında.
Ce n'est pas aussi horrible que ça en a l'air.
Masumların kanını akıttığımı söyleyecekler.
Il sera dit que j'ai versé le sang de l'innocent.
Bu kadar dağıttığım için üzgünüm.
Je suis navré d'avoir causé tant de troubles.
Cézanne mesela, yansıttığı sorunlar, hala uğraştığımız sorunlar.
Les problêmes que traitait Cézanne sont toujours d'actualité.
Ve dağıttığım bütün o kolleksiyonu düşünme vakti.
J'avais jeté toute ma collection
# Çarpıttığım bir hikaye değil bu
Il est vrai point par point
Sanırım "geri besleme" nin ilk kez kullanıldığı kayıttı.
Je crois que c'est la première fois que le larsen a été utilisé sur un disque
Hortumu pencereden sarkıttığımız ve bütün korumaları bayılttığımız sahne.
On la fait sortir par la fenêtre et tous les gardes s'effondrent
Daha üç ay önce, New York'da çocukken dağıttığım gazeteye yazan tek salaktım. Sonra faksın geldi.
Il y a 3 mois, j'étais un célibataire endurci, installé à New York, j'écrivais pour le journal que je distribuais, enfant, et je reçois ton fax.
- Esrarı içtiğimizi ve kafa dağıttığımızı söyledim.
- Je lui ai juste dit que nous fumait. Et nous était tout simplement effrayant.
Umarım partilerini dağıtırsın, bizimkini dağıttığın gibi.
J'espère que vous ne ruinerez pas leur fête comme vous avez ruiné la nôtre.
Ben de suratını dağıttığımı hatırlıyorum.
Et si je me souviens, je vous ai arrangé le portrait.
Mektup dağıttığım kişilerden birinin birkaç bileti varmış birini bana verdi.
Je faisais ma tournée, et un type m'a donné un billet.
İki yıl kadar önce, dini törenlerimizi tanıttığımız bir etkinlikte bir kısmını göstermiştim.
Il y a deux ans, j'y ai un peu participé... pour un échange de rituels religieux.
Geçen hafta dağıttığı park biletlerini inceleyebiliriz... olayla bağımlı bir ihlal var mı bakarız.
On peut trier les contraventions qu'elle a mises et vérifier les casiers.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]