English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ H ] / Hana

Hana translate French

324 parallel translation
Söylesene, neden erkek kıyafetleri giyerek geldin bu hana?
Vous m'avez dit que vous... Pourquoi vous habiller en homme?
Tekrar o hana, o insanlara, geri döneceğimi düşündüm. Hayır, bir tanem.
Je croyais que je devais retourner à l'auberge... avec ces gens.
Yükleri hana götürün!
On rentre à la taverne. Allez!
Diyelim ki bir sızıntı var, Diyelim ki bu sızıntı mallar hana girmeden önce oluyor.
Supposons qu'il y a une perte et supposons qu'elle ait lieu entre les collines et l'auberge.
Hemen birlikte hana gideriz, arabacım da garnizona mesaj gönderir.
Nous iront immédiatement à l'auberge et mon cocher portera un message à la garnison de Toureou.
Sen hana gitme, ben giderim. Geri git, ben hallederim.
Ne descendez pas, j'y vais, donnez-moi ça.
Henry'nin hana yaptığı ziyaretleri ve karanlık odasındaki stoğu daha iyi anlıyordum.
Je comprenais le jeu d'Henry à l'auberge et dans la chambre noire.
O yaşta olan tek kişi sen değilsin. Az önce yaşlı bir adam beni ucuz bir hana çağırdı.
À mon âge, il n'y a plus rien à faire!
Silahlı adam arıyorsanız hana bakın.
Vous voulez de l'aide, allez au saloon.
Neden "Nasıl" diye sorar?
Hana mana ganda. Pourquoi dit-il pourquoi?
"Hana", "Mana" nın eşi, "Ganda" da aynısı
Hana mana ça veut dire Ganda un point c'est tout
- Hana-ogi geliyor.
- Hana-ogi arrive.
- Hana-ogi.
- Hana-ogi.
Matsubayashi kızı Hana-ogi ile tanışmak için çıldırıyorum.
J'essaie désespérément de rencontrer cette fille, Hana-ogi.
- İşte Hana-ogi geliyor.
- Voici Hana-ogi.
Hana-ogi'nin bir Amerikalıyla konuşmayacağını söylüyor.
Elle dit que Hana-ogi refuse de parler aux Américains.
Ama dinle, benim asıl bilmek istediğim şey Hana-ogi'nin de senin Mike'la çıktığın gibi çıktığı biri var mı?
En fait... ce que j'aimerais bien savoir, c'est si Hana-ogi sort parfois avec des hommes. Comme vous.
O, bir numaradır.
Hana-ogi, grande vedette.
Bu akşam buradan ayrılıp eve geri döndüğün zaman Binbaşı Gruver'ın onunla tanışmak istediğini ve onu beklediğini söyler misin?
Vous me promettez? Ce soir, quand vous regagnerez votre dortoir, dites à Hana-ogi que le major Gruver aimerait la rencontrer et...
Hana-ogi-san asla erkeklerle konuşmaz.
Hana-ogi-san jamais parler aux hommes.
Hana-ogi oraya geliyor. Efendim.
Hana-ogi sera de la partie.
Hana-ogi dilimizi konuşabiliyor mu?
Est-ce que Hana-ogi parle anglais?
Hana-ogi-san.
Hana-ogi-san.
- Hana-ogi geliyor mu bu gece?
- Hana-ogi se joint à nous?
Hana-ogi bu gece tiyatroya gittikten sonra ne yapmayı düşünüyorsun?
Qu'est-ce que vous ferez quand Hana-ogi sera repartie au théâtre?
Dinle beni aptal, Hana-ogi ve ben bu konuda çok dikkatliyiz.
Hana-ogi et moi faisons très attention.
Uzak doğulu pek çok insan aynı bizim saygıdeğer Hana-ogi gibi buradaki fakir hayattan kurtulup daha iyi yaşamak ve daha iyi bir gelecek için batılı bir erkek ya da kadınla evlenmek ister.
Pour ce qui est de notre célèbre et très respectée Hana-ogi, de nombreux Japonais, je dirais même la plupart, envisagent les unions interraciales avec autant de répugnance que votre peuple.
Hana-ogi, lütfen şu aptal kadına onu olduğu gibi sevdiğimi söyler misin?
Hana-ogi, vous voulez bien dire à cette idiote que je l'aime telle qu'elle est?
- Hana-ogi nerede?
- Où est Hana-ogi?
- Hana-ogi burada değil.
- Elle n'est pas là. - Si!
Hana-ogi gerçekten gitti, Binbaşı.
Je vous dis que Hana-ogi est partie!
Merhaba, Hana-ogi.
Bonjour, Hana-ogi.
Bunları söylerken samimi miydin, Hana-ogi?
Est-ce que tu le pensais vraiment?
Hana-ogi, sen kendine dürüst davranmamaya devam ettikçe ölünceye kadar ikimizin hayatında da daha fazla bela olacak.
Notre souffrance dépassera tout ce que nous avons pu imaginer si tu n'es pas honnête avec toi-même.
Beni seviyor musun, Hana-ogi, yoksa sevmiyor musun?
Réponds-moi. Est-ce que tu m'aimes?
Hana-ogi, şimdi benimle gelmeni istiyorum.
Viens avec moi.
İşte Hana-ogi. Belki o konuşur.
On aura peut-être plus de chance avec Hana-ogi.
Hadi ama, Hana-ogi. Bu hiç âdil değil.
Hana-ogi, ce n'est pas juste.
Bizim hana geldiklerinde sürekli turşudan bahsediyorlardı.
"C'est bon, n'est-ce pas?", "Oui, c'est bon.", "Tu aimes?" "Oui, j'aime bien."
Profesör! Profesör, burası bir çeşit hana benziyor.
Professeur, on dirait une auberge.
Henüz hana dönmedi.
Il n'est pas rentré à l'auberge.
Hana uğradım ama onu gören olmamış.
Je suis passé à l'auberge, personne ne l'a vu.
Hana gelmediğinizden, sizin için bagajınızı buraya getirdim.
Ne vous voyant pas, j'ai apporté votre bagage ici.
Sen hana git. Sonra orada buluşuruz.
Allez à l'auberge, je vous y rejoindrai.
hadi şimdi bir hana gidelim.
Allons dans une petite auberge...
Tanakura'nın işini Hana-kai'de bitirmek için bir planımız var.
Tanakura projète de le tuer au Hana-kai.
Bir Hana-kai misafirine hiç benzemiyorsun.
Tu ne ressembles pas à un invité du Hana-kai.
Hana-kai'nizi yerle bir edeceğim için beni nasıl öldüreceksiniz görelim bakalım.
Voyons comment vous allez me tuer sans démolir votre Hana-kai.
Size çevirelim
Hana mana ganda, hana mana ganda Gardez-le pour vous
- Gruver-san. - Hana-ogi nerede?
Où est Hana-ogi?
Hana git ve doktorlardan birini getir.
Me voici, que se passe-t-il?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]