English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ H ] / Hardal

Hardal translate French

782 parallel translation
Doktor, yanlış bir şey mi yaptım? Ona hardal suyu vermiştim.
Ai-je eu tort de lui donner un vomitif?
Hardal, bayan.
- La moutarde madame.
Hardal?
De la moutarde? De la moutarde.
Elbette. Yüzüne gözüne hardal bulaşmış bir kızdan kim utanmaz.
C'est sûr, une fille qui a de la moutarde sur le menton.
Onu yatakta tutun, ve çenesini hardal yakısıyla sarın.
Mettez-lui des cataplasmes.
Şimdi ağzına hardal yakısı sürmek zorundayım.
Je vais te mettre les cataplasmes. Qu'est-ce que tu manges?
Hazmedilmemiş bir lokma biftek bir kaşık hardal ya da peynir kırıntısı olabilirsin.
Vous devez être la conséquence de viande, de moutarde ou de fromage mal digérés.
- Hardalı alabilir miyim?
À cause des vitamines. - Puis-je avoir la moutarde?
- Evde bir sürü hardal var.
- On a beaucoup de moutarde chez nous.
- İngiliz hardalı var mı?
De la moutarde anglaise?
Çileklerin üzerine hardal koymuş da.
De la moutarde sur ses fraises.
Hardal da getir Gus.
Et apporte de la moutarde, Gus.
Çekilmemiş biber, hardal tohumu ve öteki baharatlar.
De s'ouvrir l'appétit Avec une sauce un peu poivrée et du bon pain beurré
Hardal mı?
Oui. Mou...
Özellikle de gözlerinin kenarındaki kurumuş gözyaşları ve burnundaki hardal ile.
Avec vos larmes et de la moutarde sur le nez... Allons donc!
"Katı Kalpli Hannah" bir Palm Beach gezgini hardal rengi basma pantolonu ve gri ve beyazlı ipek bluzu ile.
"Hannah-Cœur-de-Pierre". Costume Palm Beach : pantalon moutarde en toile de jute, et chemisier en soie grise et blanche.
Sanki sosis kralının oğlu..... hardal kralının kızıyla evleniyormuş gibi konuşuyorsun.
C'est si grossier, vu comme ça, David. Comme si le fils du roi du hot dog était offert en mariage à la fille de la dynastie de la moutarde.
O zaman biraz hardal yağı, biraz gaz yağı ve biraz da baharat getir.
Alors, ramène de l'huile de moutarde, de l'essence et des épices.
Hardal koymayı unutma.
N'oublie pas... la moutarde.
Bu sadece hardal işi yapıyor.
Celui-ci s'occupe de moutarde.
" Bir lokma hazmedilmemiş et, bir peynir kırıntısı, bir damla hardal ya da bir parça pişmemiş patates olabilirsin.
"un morceau de fromage, " un fragment de pomme de terre mal cuite. "Pour un mort, vous sentez plus la bière que la bierre."
Hayır.. ben Lombardia'lıyım. Cremona şehrinden gelmişiz. Hardalıyla ünlüdür.
Lombarde de Crémone, comme la moutarde!
- Biraz hardal ister misin?
- Vous voulez de la moutarde?
Hardalı uzatır mısın?
Pouvez-vous me passer la moutarde?
Bunun lezzeti odenle beraber biraz hardal almakta değildir..... hardalla beraber biraz oden almaktadır.
L'oden avec peu de moutarde n'est pas aussi bon que lorsque vous en mettez beaucoup.
Hardal okadar lezzetliydi ki..... gözlerim yuvalarından fırladı..... bu yüzden artık seni göremiyorum!
La moutarde est si bonne... que mes yeux ont failli sortir de leurs orbites. Et maintenant je ne peux plus vous voir!
- Fazla hardal...
- Bon, sans trop de...
- Fazla hardal olmayacak.
- Sans trop de moutarde, monsieur.
Elfi'ye zehirli hardal gazından yaralananları sor.
Interrogez-la sur les ravages du gaz moutarde.
Bana çavdar ekmeği ve biftek getir. Tereyağı ve biraz da hardal olsun.Bir de çilekli "milkshake".
Je veux du boeuf salé sur pain de seigle et un milk-shake à la fraise.
Sirke veya hardal demem gerekirdi sanırım.
Eh bien, je dirais de la moutarde ou du vinaigre.
Sirke ve hardal mı?
De la moutarde ou du vinaigre?
Bakalım, altınkökü, hardal, biber, geriye şeytantersi kaldı.
Voyons, ipéca, moutarde, poivre. Manque que l'assa-foetida.
- Ayaklarına hardal banyosu! - Burnuna da. Burnuna da.
Un bain à la moutarde, pour les pieds pour le nez aussi.
Bayan Merrill Fransız hardalı ister.
Il lui fallait de la moutarde de Dijon.
Biraz hardal alacağım.
De la moutarde.
Hardal suratlı...
Un problème, face de moutarde?
Getirdikleri hardal insanın dilini şişiriyor.
Ils servent une moutarde qui fait gonfler la langue.
Neden? Buranın hardalı mükemmeldir dilini yakmıyor bile.
Leur moutarde est en fait excellente.
Hardalımdan vazgeçmek zorunda kalacağıma üzülüyordum.
J'avais peur d'être privée de repas.
- Çiftçiler bile... Biraz hardal.
Même les paysans...
Bir sosisli. Soğan ve hardal da koy.
Hot-dog, avec moutarde et oignons.
Ketçap, hardal ve soğandan uzak dur... ve sarımsak, çay ve kahveden... tütün, viski... burbon, votka ve cinden...
Evitez le ketchup, la moutarde, les oignons... l'ail, le thé, le café... le tabac, le scotch... le bourbon, la vodka, le gin...
Bir biftekli sandviç istiyorum, az pişmiş olsun... çavdar ekmeğiyle yapın, üstüne hardal, altına mayonez koyun... bir fincan kahve, bir dilim çikolatalı pasta ve bir şişe soda.
Je veux un double sandwich au rosbif, saignant, sur pain de seigle, avec moutarde et mayonnaise, une glace au café nappée de caramel et une grande boisson sans sucre.
Hardalı unuttum.
J'ai oublié la moutarde!
Hardal, lütfen.
- Pas gracieux, l'adjudant!
- Hardal la beraber mi?
- Ouais.
- Hardal?
- Ce qu'on peut oublier.
- Hardal, evet!
- Moutarde?
Bakalım : Çeyen biberi ; hardal, acısından ; altınkökü ;
Poivre de Cayenne, moutarde, ipéca, assa-foetida, huile de clous de girofle ou...
yediğimiz tek şey lapa... her gün yemekler değişsin diye dua eder dururuz... ama yine lapa koyarlar önümüze... hiç tane çıkmaz içinden, aramak boşuna... yalvarsak da, sızlansak da sonuç değişmez... ama düşlerimizi hiçbir şey engelleyemez... gözlerimizi kapatıp hayallere daldığımızda... yemekler, güzel yemekler... sıcak sosis ve hardal... biraz da keyiflenince... jöle ve muhallebi... sütlü tatlılar ve börekler acaba daha sonra ne yesek?
Rien à manger que du gruau Nos prières quotidiennes Changent-elles ce menu? Non, toujours ce maudit gruau!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]