Hassas translate French
5,595 parallel translation
Bazı hassas harcamalarımızın nedenini açıklamazsam beni kovmakla tehdit etti.
Il menace de me couper les fonds si je n'explique pas nos... dépenses les plus sensibles.
Oran biraz hassas galiba.
Petite nature, hein?
Bağışlayın, kabalaşmak istemezdim... Mekanizması çok hassas.
Je ne veux pas paraître grossier, mais... le mécanisme est délicat.
Hassas sorular.
Ce sont des questions délicates.
Orası hala hassas bir askeri bölge.
C'est une zone militaire qui reste très sensible.
Çok hassas bir ruhun var.
Tu es une âme si sensible.
Çok, ama çok hassas bir ruh.
Tellement, tellement, sensible.
Sen tatlı, hassas bir kubbesin.
Ton doux et sensible dôme.
Kütlenin hassas bir bölgede olabileceğinden korkuyorum.
J'ai peur que la grosseur soit dans une zone a risque.
Bazen hayatımın karmakarışık hassas yalanlarla çevrili olduğunu unutuyorum.
Parfois, j'oublie que ma vie est un tissu de mensonges, délicat et complexe.
- Hassas bir mesele.
- C'est un sujet délicat.
Bu her nasılsa hassas konuda Bay Selfridge'le bizzat kendim konuşmalıyım.
Je vais parler à M. Selfridge de ce problème délicat.
Nedense bir şekilde hassas bir konu.
Eh bien, c'est un sujet délicat.
Bayan Mardle hassas bir konuyu gündeme getirmeliymişim gibi hissediyorum.
Mlle Mardle, je voudrais aborder un sujet quelque peu délicat. M. Grove?
İkisi arasında hassas bir denge vardır hatta tahmin edebileceğinizden çok daha hassas.
La différence entre les deux est un équilibre fragile, beaucoup plus fragile que vous ne le croyez.
Keeling, Dünya'nın hassas solunumunu keşfetti.
Keeling a découvert l'impressionnante respiration de la Terre.
Hassas noktanıza bastım.
J'ai vu un bouton et j'ai appuyé.
Sadece çok hassas bir prosedür izlememiz gerek... tekrar aç ".
Il suffit d'exécuter une manoeuvre délicate, plus connue sous le nom de'débranche - rebranche'
Çok hassas bir çocuk.
- C'est un garçon très sensible.
Ki onun hassas, büyük kahverengi gözlerini.
Par quoi je veux dire qu'elle a de grands et tendres yeux marrons.
Nereli olduğum konusunda aşırı hassas olduğumu biliyorum ve bu benim sorunum.
Je sais que je suis très sensible par rapport à d'où je viens, et c'est mon propre truc.
Ben hassas olaylarla uğraşırken yokluğum sırasında Abaddon yandaşlarıma baskı yapıp kaos yarattı.
Pendant mon absence prolongée, où je m'occupais d'affaires cruciales, Abaddon a commencé à diviser mes partisans, créant le chaos.
Hassas sırları düşmanlarımıza göstermesini engellemek diyorum.
Je veux dire l'empêcher d'exposer des secrets sensibles à nos ennemis.
Hiç kimsede Başkan Moreno'a ait koz yok ve kendisi Durrant'ın insan hakları görüşüne karşı çok hassas.
Personne ne peut faire mieux que le Président Moreno, et celui-ci aime montrer à Durant qu'il respecte les droits de l'homme.
Roderick, onlari hassas bir grup olarak nitelendirdi.
Roderick les a identifiés comme un groupe vulnérable. Salut Robert.
Bu stratejiler çok hassas çünkü bir kere bile hata yaparsan, oyun senin için oldukça zor bir hal alabilir.
Ces stratégies sont très délicates. Si ça rate, c'est très difficile de remonter.
Uyandığımdan beri aşırı hassas.
C'est douloureux depuis mon réveil.
- Çok hassas şekilde kesmişsin.
- Tes incisions était très précises.
Taşınmak çok stresli ve o hala çok hassas.
Tu sais, déménager est très stressant, et elle est déjà si fragile.
Hassas bir çocuktur.
C'est un enfant fragile.
Hassas bir durum olduğunu söyleyebilirim.
On m'a parlé d'une situation délicate.
- Hassas bir çocuk.
CÕest un enfant d licat.
Will, terapisinde hassas bir noktada.
Will arrive { \ pos ( 192,230 ) } à un point délicat dans sa thérapie.
Hassas, genç zihinleri yoğuran öğretmenlere hep saygı duymuşumdur.
J'ai toujours admiré les profs, formant les jeunes esprits impressionnables.
Bu hassas bilgiyi Donanma Bakanlığı, eBay'de satılmasını istemiyor.
C'est de l'information sensible que le SECNAV ne veut pas voir sur eBay.
Bu dava hassas ve / veya gizli bilgi içeriyor olabilir.
Ce cas peut contenir des informations sensibles et / ou classifiées.
Geçmişimi biliyor, bu davayla olan geçmişimi de biliyor kurbanlar konusunda nasıl hassas olduğumu da.
Elle me connait, elle connait mon histoire avec l'affaire, comment j'étais trop attaché aux victimes.
Ben... Ben hassas biriyimdir.
Je suis vulnérable.
Hassas okurlar.
Lectorat sensible.
Yaklaşık bir hafta boyunca hassas olacak.
Ça va être tendu pendant une semaine.
- Bu çok hassas bir soruşturma.
- C'est une affaire délicate.
Bu çok hassas bir soruşturma, Susie.
Il s'agit d'une enquête très délicate, Susie.
Kızımın hassas istihbarat bilgilerini ifşa etmek üzere olduğunu iddia edenler var.
Certaines personnes disent que ma fille était sur le point de révéler des informations sensibles. Hé bien, elle est sortie devant.
Alicia'dan kurtulmalısın, hassas bir şekilde.
Tu dois te débarrasser d'Alicia... avec délicatesse.
Şu anda oldukça hassasım.
Je suis très sensible en ce moment.
Bu hassas kadınlar bizim korumamız altında ve bütün gücümüzü bunun için harcıyoruz.
Ces femmes vulnérables sont sous notre tutelle, et nous faisons tout le nécessaire pour les protéger.
Eğer Whitaker Pentagon'la alakalı hassas askeri konularla alakalı olarak öldürüldüyse ben bunun hakkında hiçbir şey bilmemeliyim.
Et si Whitaker a été assassiné à cause de son travail militaire hautement sensible au Pentagone, Je ne devrais pas savoir quoique ce soit.
Whitaker son dönemlerde hassas bir proje üzerinde çalışıyor muydu?
Whitaker travaillait-il sur quelque chose de sensible récemment?
Birisi onları çalıp hassas askeri bilgileri başkasına satıyormuş.
Quelqu'un a volé et a vendu des données militaires sensibles.
Hassas olduğum bir konu var.
- Oh mon...
Zor bir zamandan geçiyorsun daha hassas olmalıydım sana karşı. - Bana kızgınsın sanıyordum.
Mais je pensais que tu étais en colère contre moi.