Hastings translate French
1,269 parallel translation
Hastings, onu yukarı daireye çıkarıver.
Hastings, emmenez-le là-haut.
Biraz dinlenirsin. Hastings, Monsieur Bailey'nin iyice rahat etmesini sağla.
Prenez bien soin de M. Bailey.
Çünkü sağlığından endişe ediyorum.
Hastings... Je m'inquiète pour sa santé.
Zavallı Hastings'ciğim!
Pauvre Hastings.
Özetle, Hastings, elinde çok pahalı bir hurda var.
Voici un tas de ferraille qui vaut très cher.
Hastings, dostum, Poirot yenilgide büyüklük, zaferde tevazu göstermeyi bilir. Öyle mi?
Au fait, Poirot est aussi magnanime dans la défaite qu'il est modeste dans la victoire.
Evet. Albay Hastings ava gitti. Sekreter de Folkestone'daki kız kardeşini ziyarete gitti.
Le capitaine Hastings est parti chasser je ne sais quoi et la secrétaire est chez sa sœur.
Bunun için kadını suçlamak biraz zor Bay Hastings. Arkasında Folsom Hapishanesi koğuş toplantısı yapılıyor baksanıza.
On peut difficilement la blâmer M.Hastings alors que les anciens détenus de Folsom sont réunis derrière elle.
Endişelenme, Hastings.
Ne vous alarmez pas.
Hastings düşünsene, orada şu uçtaki ev, Mademoiselle Buckley'ninmiş. - Cidden mi?
La maison sur la pointe appartient à Mlle Buckley.
Hastings, arı geçtiğinde Mademoiselle Nick'in nasıl ürktüğünü görmedin mi?
Vous l'avez vue chasser une guêpe qui l'incommodait.
O zaman arkadaşım Yüzbaşı Hastings size söylesin.
Mon ami va vous le dire.
Hastings, bu sabah biri Mauser marka bir tabancayla Mademoiselle Buckley'e ateş etti.
Hastings... On a tiré sur Mlle Buckley avec un pistolet Mauser.
Bu çok ilginç, Hastings.
C'est très intéressant.
İyi söyledin, Hastings.
Exactement, Hastings.
Biliyor musun, Hastings, benim üzerimde son derece sıra dışı bir etkin var.
Vous avez une énorme influence sur moi.
Sana fanatikçe bir adanmaymış gibi göründü mü, Hastings?
C'est aussi votre impression?
Yapma, Hastings!
Ne soyez pas ridicule.
Ve Yüzbaşı Hastings, Bay Poirot'nun arkadaşı.
Son associé, le capitaine Hastings.
Merhaba, Monsieur Poirot, Yüzbaşı Hastings.
Bonjour, M. Poirot. Capitaine Hastings.
Söylesene, Hastings,
Dites-moi, Hastings.
Sence de tekdüze değil mi, Hastings?
C'est monotone, ne pensez-vous pas?
Tabi ben, Yüzbaşı Hastings ve sizin dışınızda.
Sauf moi, le capitaine Hastings et vous.
Şu üç sorunun cevabını ver, Hastings!
Répondez à trois questions!
Yüzbaşı Hastings, ne hakkında konuştuğumuzu bilmiyor.
Hastings ignore de quoi nous parlons.
- İhtimal, ha? Al sana bir ihtimal, Hastings.
Voilà une éventualité.
Şimdiki genç kızlar, Hastings,... doğru düzgün eğitilmiyorlar.
Les jeunes filles d'aujourd'hui reçoivent une mauvaise éducation.
Hastings, sen kesin Victoria çağına aitsin.
Vous appartenez à l'époque victorienne?
Biz oyun oynamıyoruz, Hastings.
Je ne joue pas, j'enquête sur un meurtre.
Öyle bir şey elime hiç geçmedi, Yüzbaşı Hastings.
Je n'ai rien reçu de la sorte.
Bayan Lemon bize anlatmaya çalışıyor, Hastings.
Elle est en train de nous le dire.
Öyle mi? Sadece numara yaptım, Yüzbaşı Hastings.
Ce n'était qu'une ruse, capitaine.
Hayır, Hastings. Sen gelmiyorsun.
Vous ne venez pas.
O zaman ikna gücünü kullanmalısın, Hastings.
Servez-vous de votre pouvoir de persuasion.
Bert, nazik Yüzbaşı Hastings'in yanına oturuyoruz.
Bert! Nous sommes à côté du capitaine Hastings!
Bunun aklıma gelmesinin sebebi de Yüzbaşı Hastings ile Bayan Lemon'ın söylediği saçma şeylerdi. Margaret isminin bir sürü kısaltması varmış,
J'en ai eu la révélation pendant un jeu grotesque entre Mlle Lemon et Hastings au sujet des diminutifs de Margaret.
- Canlandırıcı olan neymiş, Hastings?
- Quoi donc? - Le temps, voyons!
Dünyanın her 12 bin yılda 3 derece daha soğuduğunu biliyor muydun, Hastings?
La terre se refroidit de trois degrés tous les douze mille ans.
Çok çelimsiz, Hastings.
Vous n'êtes pas exigeant.
Ben tükendim, Hastings.
- Je suis fini.
Nezaket gösteriyorsun, Hastings.
- C'est gentil.
- Şirket yöneticisi. - Hastings.
Il dirige une société...
- Hastings.
- Hastings.
Seni deniz kenarına götüreceğim, Hastings.
Je vous emmène à la mer.
Hayır, hayır, hayır. Hastings, oyun oynayacak kadar iyi değilsin henüz.
Vous êtes trop faible.
Umarım daha iyi hissediyorsundur, Hastings. Geleli sadece yarım saat oldu.
- On est ici depuis une demi-heure.
- Üzülme, Hastings.
Ne vous excusez pas.
Bu, Yüzbaşı Hastings.
Capitaine Hastings.
Ne diyorsun, Hastings?
Cela m'intrigue.
Kadınların yaratılışından pek az anlıyorsun, Hastings.
Vous avez une petite appréciation de la nature féminine.
Güzel, Hastings. Gördün mü?
Vous commencez à faire des plaisanteries!