Herbert translate French
734 parallel translation
Ben size Victor Heerman'dan kendi bestemi çalayım.
Je vais jouer l'une de mes compositions par Victor Herbert.
Bir şişe Bass, Herbert.
Une bouteille de Bass, Herbert.
- Herbert MacCaulay.
- Herbert MacCaulay.
- "Herbert MacCaulay ile temasa geç" diyor.
- "Contactez Herbert MacCaulay."
Herbert en iyi besteci.
Décorateur!
Herbert Henry Rawlins hizmetinizde. Teşekkür ediyoruz.
Herbert Rawlins, à votre service.
Onu rahat bırak, Herbert.
Laisse-le tranquille!
O lise tiyatromuzda çekilmişti. Victor Herbert'in The Fortune Teller adlı oyunuydu.
C'était quand j'ai joué dans une pièce au collêge.
İllinois Eyaletinin sayın mahkemesinin sekizinci adli duruşması şu anda toplantı halinde bulunmaktadır. Hakim Herbert A. Bell başkanlık edecektir.
Le tribunal de la 8e juridiction de l'Etat de l'illinois va siéger, sous la présidence du juge Herbert A. Bell.
Yahudi New York Eyalet Valisi Herbert Lehman.
Le juif Léon Blum, ancien Premier ministre de France qui sait comment se comporter comme un authentique Français.
Ama'Chicka Chicka Boom Boom've'Shoot the Sherbet to Me Herbert'buldum.
Mais j'ai "Chicky-chicky boom-boom" et "Envoie-moi le sorbet, Herbert".
Ben Herbert Carter, yazı işleri müdürü.
Carter, rédacteur en chef.
- "Hubert ve Herbert mi dedin?" diyorum.
J'ai dit : "Tu veux dire Hubert ou Herbert?"
Lloyd ve Rosa, Hillary ve Justine, Lisa ve June, Bay Livingston ile Herbert dayı geliyor.
Il y aura Lloyd et Rosa, Hillary et Justine... Lisa et June, M. Livingston... - l'oncle Herbert.
Herbert dayı, sen önce çık.
Oncle Herbert, à vous.
Bu vals ve Victor Herbert.
C'est une valse. Et c'est Victor Herbert.
- Victor Herbert vals değil.
Victor Herbert n'était pas une valse. C'était...
- Joe, Herbert burada.
Voilà Herbert, Joe.
Herbert, Joe'nun arkadaşı.
Herbert est un ami de Joe.
Joe, Herbert geldi.
Joe, c'est Herbert.
Herb, annen nasıl?
- Bonsoir. - Comment va votre mère, Herbert?
Wemmick seni, kalacağın yer olan...
Wemmick va vous conduire chez M. Herbert Pocket.
Barnards Inn'deki Bay Herbert Pocket'in... yanına götürecek.
A l'auberge Barnard où vous vous installerez.
Herbert, bu Bay Joe Gargery.
Voici Joe Gargery.
Joe, Bay Herbert Pocket.
Joe, Herbert Pocket.
Herbert, çok... çok tuhaf bir gelişme oldu.
Herbert, quelque chose d'étrange est arrivé. Il me rend visite.
- Söylediğini yap Herbert.
Embrassez-la. Fais ce qu'il dit.
Bu yüzden Temple'a gidip Bay Herbert'la konuştum. Ona, ismi saklı bu şahsın... yakınlarınızda olması halinde... onu saklamasını söyledim.
Alors, j'ai été tout de suite voir M. Herbert... et lui ai dit que, s'il connaissait une certaine personne, dont le nom fut tu, qui vivait chez vous... il fallait qu'elle parte très vite!
Ertesi gün, Herbert'ı birkaç araştırma yapması için gönderdim.
Le jour suivant, j'envoyai Herbert se renseigner.
Pratik yapmak amacıyla bazen yalnız... bazen de Herbert ile... açılmaya başladım.
Je prenais l'habitude de sortir comme pour faire de l'exercice. Parfois tout seul, parfois avec Herbert.
Herbert'ın, mahkûmumuzu sakladığımız eve... en yakın yerden tekneye binmesini... alışkanlık haline getirdik.
Il fut décidé qu'Herbert devrait toujours embarquer du point le plus proche de la maison.
Bir gün... Herbert buhar gemisine iki bilet satın aldı.
Un jour, Herbert acheta deux billets.
Sana iyi haberlerim var, Herbert.
Bonne nouvelle.
- Herbert, dinliyor musun?
Tu m'écoutes?
Lütfen bize Doris ve Herbert de, Bay ve Bayan Dunstan değil.
Je vous en prie, appelez-nous Doris et Herbert. Stanley et Ellie.
- Herbert... Bu sabah büyük bir tartışma oldu.
Fallait-il, ou non, offrir un petit verre?
Merhaba, Stanley.
Doris et Herbert sont là.
- Doris ve Herbert kim?
- Vos verres vous attendaient.
John Byrne'ın muhasebe bürosu. Ben, büro elemanı, Walter Herbert.
Ici l'étude de John Byrne.
Ve kurallara göre atanan ortak savunma avukatı, Yarbay Herbert A. White.
Maître Reid sera assisté par l'avocat désigné par le Parquet, le lieutenant colonel Herbert A. White.
Oh, Herbert.
Herbert?
Herbert oraya ne için gidiyor? Eninde sonunda oraya neden gitmek istediği ortaya çıkar. Pek emin değilim.
On ne cédera en aucun cas, c'est sûr.
Bilimsel bir şey olmalı.
Que va faire Herbert?
Bazı metaller son derece sıcak olabiliyormuş.
Herbert est très fort.
Yahudi banker Mortimer Schiff.
Herbert Lehman, gouverneur juif de l'Etat de New York.
Bağışla beni Herbert.
Pardon, Herbert.
- Golf oynar mısın, Herbert?
- Je joue à jouer, Stanley.
- Stanley, Doris ve Herbert buradalar.
- Comment allez-vous?
- Tabii ki de en sevdiğin, Herbert.
Et voilà!
O senin güzelliğin, Herbert.
Oui.
Her neyse, Herbert işinde çok iyidir herhalde.
C'est scientifique, mais...