Heyecan mı translate French
1,247 parallel translation
- Heyecan mı?
- Ma joie?
Geçen yılın şampiyonu olarak, heyecan mı yapıyorsun?
T'es nerveuse pour ton titre?
Benim için önemli olan mücadelenin heyecanı, hangi tarafta olduğum değil.
C'est le frisson du combat qui m'importe, pas le camp pour lequel je me bats.
Binbaşı Torres ve Teğmen Kim ile onların "heyecan verici haberler" dediği şeyleri duymak üzere laboratuarda buluşacağım.
Je vais retrouver Torres et Kim au laboratoire. Ils doivent me faire part de "nouvelles palpitantes".
Bay Neelix, yeni gazetecilik heyecanınızın olmayan bir şey hakkında bu şekilde düşünmenize neden olduğunu zannetmekteyim.
M. Neelix, j'ai dans l'idée que votre enthousiasme de journaliste vous pousse à voir des traîtres là où il n'y en a pas.
Bir kızdan ne kadar hoşlanırsam o kadar heyecanım artar.
Plus une fille me plaît, plus je suis intimidé.
Heyecanımdan aklıma gelen ilk şeyleri söyledim.
Je suis nerveux. C'est ce qui m'est venu à l'esprit.
Doğru. Bu çok heyecan verici, ama artık üsse doğru yola koyulalım derim.
Tout cela est fascinant, mais on devrait se rendre au village.
Buna bayıldım, adamım. Evlilikle ilgili bir heyecan.
J'adore. ll est sur les nerfs à cause du mariage.
Bu heyecanı özleyeceğim ama olsun, üstesinden gelirim.
Je m'amuserai moins, mais ça ira.
Seni tanımıyorum... ve daha önceki hayatının, ne kadar umut ve heyecan verici olduğunu bilmiyorum.
Je ne connaissais ni les promesses... ni l'exaltation de ta vie, avant l'accident.
Heyecanımı bağışla.
Pardonne ma fougue.
Çok kolaydı, Biraz heyecan bulalım
Trop facile!
Ooh. Bay heyecan a bakın.
Regarde M. Enthousiasme.
Ölümün eşiğine gelmenin bana bu kadar heyecan vereceğini tahmin edemezdim.
Frôler la mort m'a fait me sentir si... vivant!
Burada beni beklediğini bilirken. Heyecan verici bence, değil mi?
Savoir que tu es là à m'attendre, c'est plutôt excitant.
Çizgi filme, yeniden nasıl heyecan katacağımızı buldum.
J'ai trouvé comment donner un coup de jeune au dessin animé.
İnsan'a bundan daha çok heyecan veren bir kelime var mı?
Citez autre chose qui fait autant battre le cœur des hommes.
Ama sen çerçeve düzeltmenin heyecan dolu dünyasında kendi patronun olmayı ister gibi duruyorsun.
Vous m'avez l'air prête à vous lancer dans le monde du redressage de cadre!
Evet, Bay Garrison, genetik mühendisliği, heyecan verici yeni bir bilim dalı.
Tout à fait, M. Garrison. C'est une nouvelle science extraordinaire.
Vay canına, kazanacağımı biliyordum. - Bay Garrison, bu çok heyecan verici.
M. Garrison, c'est extraordinaire.
İlk başta, hastanede yabancı varlıkları görmekten çok heyecan duyduğumu hatırlıyorum.
On m'a donné une chambre et les traitements ont commencé.
Aslına bakarsan, aklında ne olduğunu görmekten heyecan duyacağım.
- Je n'ai pas dit ça. Je serais fasciné de voir comment vous comptez vous y prendre.
Herkesin istediği... küçük bir şey... heyecan.
Comme tout le monde. M'amuser un petit peu.
Ally, bana az evvel heyecan verici haberler veriyordu.
Ally vient de m'annoncer une excellente nouvelle.
Biraz heyecan lazım buraya.
Il nous manque un peu d'exaltation ici.
Anlattıkların çok heyecan verici, ama korkarım boşuna çabalamışsın.
C'est très palpitant, mais ça ne servira à rien.
İlerde bizi nelerin beklediği konusunda ben ve adamlarımın aynı heyecan ve beklenti içinde olduğumuza inanıyorum..
Je crois que les hommes et moi sommes très excités et très impatients de voir ce qui nous attend.
Ama sana bu kadar yakın olmak çok heyecan verici. Seni çekici bulmadığımı söylemiyorum.
Votre proximité est... excitante... et irrésistible.
Burada yaşadığımız heyecanı, oradan anlayamazsın.
Vous ne pouvez pas avoir les sensations qu'on a ici.
Aklımın ucundan bile geçmezdi bir oyundan daha heyecan verici bir şey olabileceği.
Je ne l'aurais pas cru. Il y a quelque chose de mieux que le théâtre.
Herneyse, tekrar New York'da olmak heyecan verici. New York'da kesinlikle değişmeyen şeylere bayılırım. Kesin değişmezler vardır, her zaman orada sizi beklerler.
Je suis ravi d'être à New York il y a des choses que j'adore ici car elles ne changent jamais
Ve atta benimle birlikte olmaktan heyecan duymamıştı.
Le cheval n'est pas ravi de m'avoir sur le dos.
Bu... çok hoşuma gider. Kulağa çok heyecan verici geliyor... ama burada sorumluluklarım var, bazılarının bana ihtiyacı var ve,
J'aimerais bien, ça paraît grisant, mais j'ai des responsabilités ici et on compte sur moi.
Sanırım hayranlarınız sizi neşesiz bir halde otururken... izlemekten heyecan duymazlar.
Je ne pense pas que vos fans se réjouissent de vous voir complètement déprimé.
60 Minutes'in heyecanına mı?
À l'excitation de 60 Minutes?
Ben heyecan yaşatırım.
J'ai le désir de faire plaisir.
Asıl heyecan verici kısım bölünmüş görüntü telemetresi.
Mais le plus incroyable c'est le capteur de distance
O zamanlar, en büyük heyecanımız Homebrew Club'a gitmekti.
À l'époque, notre grande excitation, c'était d'aller au Homebrew Club.
Heyecanımdan dolayı birkaç kez külotumu ıslattım.
J'ai mouillé ma culotte plusieurs fois, d'excitation.
- Durmak mı? O zaman o heyecanı bana başka ne verecek?
Après avec quoi je m'amuserais?
Önceden ne kadar isteksiz olduğum göz önüne alınınca, şu anki heyecanımı tahmin edebilirsin.
J'étais déjà peu enclin à célébrer ce mariage...
Evde kalmam ya da mayo giymemem durumunda da vücudum konusunda çok da heyecan duymadığım dikkati çekecekti.
Pourquoi aurais-je à faire ça? Que je reste chez moi ou que je ne me mette pas en maillot... de toute façon, j'attire l'attention sur mes complexes...
Bu gece için heyecan verici planın kitap okumak mı?
T'as rien trouvé de plus excitant, un bouquin?
Hayatına biraz heyecan lazım senin.
II faut du piment dans ta vie.
Yeni, heyecan verici bir saplantı. Sanırım bu da kendini özel hissetmeni sağIıyor.
Une nouvelle obsession qui te distingue des autres.
ÖIüm-kalım meselem senin için yeterince heyecan verici olmadığı için çok üzgünüm.
Je suis navré que cette question de vie ou de mort ne te passionne pas.
Bak! Bay Heyecan!
Tiens, tiens, M. Aventure.
Mutluluk heyecanı mı yoksa tahrik heyecanı mı?
Tu veux dire sexuellement?
Ve bu catring planı heyecanımı arttırıyor.
Et son idée de s'occuper du mariage m'effraie.
Oltaya sarıldığım andaki heyecanımı ömrüm buyunca unutmayacağım. - İyi savaştı değil mi? O balığın daha büyük bir güce teslim olacağını biliyordum.
Je n'oublierai jamais cette poussée d'adrénaline... quand j'ai senti la pression sur la ligne... avant qu'il abandonne le combat.