Hogue translate French
69 parallel translation
Şerif Hogue tahliyeniz için bir bildiri yayımladı.
Le shérif a l'ordre de vous expulser.
Aynen söylediğin gibi, Hogue.
T'avais raison, Hogue.
- Kahretsin, sen sarısın, Hogue. Cable sarı. - Cable sarı.
Cable est un lâche.
Yaşlı Cable Hogue'a gülün, ha?
Riez de Cable Hogue!
Hogue buldu.
Ho! J'ai trouvé.
Cable Hogue konuşuyor. Hogue.
C'est Cable Hogue qui parle!
Cable Hogue. Hogue. Ben.
Cable Hogue!
Burada olacağım, Hogue.
Hogue sera ici.
Ben Cable Hogue.
Cable Hogue.
Evet, kardeş Hogue. Burada kumdan fışkıran büyük bir cemaat öngörüyorum.
Frère Hogue... je vois une vaste communauté surgir du sable.
Adım Cable Hogue.
Je m'appelle Cable Hogue.
Eğer Cable ile uğraşıyorsan, Hogue'a gelene kadar sabret.
Si vous hésitez pour Cable, qu'est-ce que ça sera pour Hogue!
- 2 dönüm, Mr. Hogue?
- 2 acres, M. Hogue.
Cable Hogue.
Cable Hogue...
- Belki beni aldatmaya gelir buraya. - Hogue.
Il a dû me voler.
Cable Hogue, sen bir işe yaramazsın!
Cable Hogue, tu es un bon à rien.
Cable Hogue, çıkar şu kahrolası çizmelerini.
Enlève tes foutues bottes!
Oh, kardeş Hogue, o şekilde düşünmek beni hüzünlendiriyor.
Frère Hogue, je souffre de la voir avec ce Goliath.
Ben onları memnun etmem, kardeş Hogue.
Je ne jouis pas d'elles.
- Peki ya sen kardeş Hogue?
- Et la tienne, frère Hogue?
Pekâlâ, Hogue, pekâlâ.
C'est bon, Hogue.
Bizi alt ettiniz, Hogue. Yenildik.
Vous avez gagné, Hogue.
Bu arada, Hogue, bence bu hepsinden daha da önemli.
Au fait, je crois que c'est le plus important.
Bana karşı çok iyi davrandın, Hogue.
Tu as été gentil avec moi.
- Hogue, bu benim yaşam tarzım değil.
- Ce n'est pas une vie pour moi.
Buna değmez, Hogue.
Ça ne vaut pas la peine.
Ama orası büyük bir kasaba, Hogue. Gerçek bir şehir.
Mais c'est une grande ville, Hogue.
Bana gerçek bir hanım gibi davrandın, Hogue.
Tu m'as traitée comme une vraie dame.
Günaydın kardeş Hogue. Gece iyi uyudun mu?
Tu as bien dormi?
Hogue bir bankada mı?
Hogue dans une banque?
- Görüşürüz, Hogue.
- Au revoir, Hogue!
Sende cesaret yok, Hogue.
Tu n'as pas le courage!
Demek gerçekten aralarına gidiyorsun, Hogue?
Tu vas vraiment à la ville?
Mr. Cable iç kimseye ödünç bir şey vermez.
M. Hogue ne prête jamais rien.
Şöyle diyelim, Hogue. Artık canım yanmıyor.
Disons que je ne fais plus de tort à personne.
Çölünü bırakacak mısın, Hogue?
Tu quitterais ton désert?
Zamandan bol bir şeyimiz yok, Hogue sadece zaman.
Nous avons tout le temps.
- Hogue, dikkat et. - Dur.
Hogue, attention!
Kahretsin, Hogue. Kalbiden çok uzak ve ters tarafta.
C'est loin de ton cœur et du mauvais côté.
Aslında, beni içeriye taşıyacak kadar kibar olursanız... -... ben de memnun olurdum- - - Oh, Cable Hogue.
Messieurs, si vous voulez me rentrer... je voudrais m'offrir un petit... euh...
- Dur bakalım. - Kardeş Hogue Bu ciddi ve önemli bir an, şehvet anı değil.
Frère Hogue, c'est l'heure de la méditation, non de la luxure.
-... Cable Hogue'u uğurlamak için. - Cable Hogue.
- pour conduire à sa dernière demeure...
Cable Hogue bu dünyaya geldi, kimse nerede, ne zaman olduğunu bilmiyor. Vahşilerin arasından bir peygamber gibi geldi.
Cable Hogue est né on ne sait où, surgissant de la nature comme un prophète.
- Birde fazla, Hogue.
- Plus d'un.
Ama daha kötüsünü yapabilirdin, Tanrım Cable Hogue.
Mais Seigneur, vous pouvez l'appeler dans votre sein.
Cable Hogue öldüğünde çölde tanımadığı bir hayvan yoktu. Adını vermediği bir yıldız yoktu gökte.
A sa mort, il connaissait toutes les bêtes du désert... toutes les étoiles du firmament.
Eğer öyle olmadığını düşünüyorsan bilmelisin ki Hogue çölde yaşadı ve sonra öldü. Ve eminim cehennem onun için asla sıcak olmayacaktır.
Si vous ne le croyez pas, sachez qu'il a vécu dans le désert et que l'enfer n'est pas trop brûlant pour lui.
Hogue çölü sevdi söyleyebileceğinden daha fazla sevdi.
Hogue aimait le désert... plus qu'il ne l'admettait.
"Chandler, Hogue ve Alvarez".
"Chandler, Hogue et Alvarez."
Öğrencilerim, Rekelen ve Hogue.
Voici mes étudiants, Rekelen et Hogue.
Pekâlâ, Mr. Cable Hogue istediğin sadece 35 dolar mı?
Vous ne voulez que 35 dollars?