Hoss translate French
157 parallel translation
Ona kadar saymadin Hoss.
Tu as pas été jusqu'à 10.
Hey! Nasıl gidiyor Hoss?
Comment tu vas, Hoss?
- Doğru mu Hoss?
- C'est vrai, Hoss?
Hoss benim kadar iyi kullanabileceğini iddia ediyor...
Hoss prétend conduire aussi bien que moi.
Hoss çok iyi kullanmıyor mu?
Il conduit comme un chef, non?
Bak Hoss.
Ecoute, Hoss.
- Ne dersin Hoss?
- Qu'en dis-tu?
Gidelim Hoss.
Allons-y.
Haydi Hoss. Biz yola çıkalım artık.
Allez, Hoss, au boulot.
Kahretsin, başardık Hoss.
Bon Dieu! On s'en est sortis.
Haydi, gidelim buradan Hoss!
Filons!
Becerdin Hoss! Hem de nasıl becerdin!
Tu as réussi, ma parole!
Hoss'un bizimle gelmesine izin verirseniz sevinirim.
J'aimerais que tu permettes que Hoss nous accompagne.
Sen ne düşünüyorsun Hoss?
Qu'en dis-tu, Hoss?
İşte rotamız Hoss.
Voici l'itinéraire.
Enid'e varınca beni uyandır Hoss.
Réveille-moi quand on sera à Enid.
İşte öyle Hoss.
C'est ça, Hoss!
İşte öyle Hoss.
Très bien, Hoss!
Bu iyi Hoss.
C'est bon!
Bu gerçekten iyi Hoss. Beceriyorsun.
Il a l'étoffe!
Evet Hoss, nasıldı?
Alors, ça t'a plu?
Kahretsin Hoss, sana dediğimi yap.
Obéis, Hoss!
Hoss, kutunun içine bir bakıver.
Hoss, regarde dans la boîte.
Hoss, paramızı aldık, gidelim.
Hoss, on a notre argent. Partons.
Red dayı bana Hoss der.
Oncle Red m'appelle Hoss.
Ben de sana Hoss diyebilir miyim?
Tu permets que je t'appelle Hoss?
Hoss, ona gitarı ver.
Donne-lui la guitare.
Buraya bak evlat.
Qu'en dis-tu, Hoss?
Hoss, aşağı in ve o otobüsü beklet.
Hoss, va retenir le car.
Tamam, Memphis'de görüşürüz Hoss.
Je te verrai à Memphis.
Başıma bela olursa Hoss, şahidim olmak zorunda kalacaksın.
Si elle me cause des ennuis, tu seras mon témoin.
- Bak Hoss... kankam ve şoförüm olacaksan tamam.
Si tu veux être mon copain et mon chauffeur, O.K.
Hoss, bunu nasıl buluyorsun?
Elle te plaît?
Onca yolu boş yere geldik Hoss.
On est venus jusqu'ici pour rien.
Endişelenme Hoss.
T'en fais pas.
Sanatoryuma bir kere gittim Hoss.
J'y suis allé une fois.
Beni o şekilde görmek mi istiyorsun Hoss?
Tu veux me voir mourir comme ça?
Hoss, benim!
C'est moi.
Hoss, bu şehir felaket. Bütün bu yaşlı zamparalar...
C'est plein de vieux dégoûtants ici.
Hoss, onu görüp olanlar için özür dilemem gerek.
Je dois lui parler! M'excuser pour ce que j'ai dit.
Hoss, bu sefer çok meşgulsün, değil mi?
Cette fois tu en as des problèmes.
Şimdi ne yapacaksın Hoss?
Que vas-tu faire maintenant?
Hoss, Kaliforniya'ya gitmek için her şeyi yaparım.
Je ferais tout pour y aller.
Sendin dediler ama ben yapmadım. Hoss'un hikayesi ne?
Il faut quoi pour Hoss?
Öyle mi? Merle Haggard'ı, Hoss Cartwright'ı, Bonanza'yı biliyorum.
Je connais Merle Haggard, Hoss Cartwright, les Beverly Hillbillies.
Almanı istediğim şey ne hayvan kafası, ne bir tablo ne de seramik Hoss Cartwright şapkası.
Avec ça, tu vas acheter non pas une tête d'animal ou une toile, ni un chapeau en céramique d'Hoss Cartwright.
Ağaçları dinlemelisin, Hoss.
Faut écouter les arbres, Hoss.
Sakin ol, Hoss!
Tout doux, Hoss!
Sana birşey söyleyeyim, Hoss.
Je vais te dire, Hoss.
Aman Tanrım. Kenara çek ve arabayı durdur Hoss.
Range-toi.
Hoss.
Hoss.