Hüküm translate French
2,449 parallel translation
Bu okulda futbolun hüküm sürdüğünü anlamanız için siz taş kafalılara kaç defa söylememiz gerekiyor?
Combien de fois on doit s'occuper de vos faces de palet pour que vous compreniez que le foot fait la loi.
Bu yüzden Johnny Vega'nın lehinde hüküm veriyormuş.
C'est pour ça qu'il juge en faveur de Johnny Vega.
Sen en yüksek hüküm giydirme oranı olan savcısın.
Tu as le taux de condamnation le plus élevé.
Birleşik Devletlerde herhangi bir kaydı yok ama Ermenistan'da ilaç sahteciliği suçundan hüküm giymiş.
Elle n'a pas de casier aux Etats-Unis, mais en Arménie, elle a été déclarée coupable de fraude médicale.
Her zaman bir şüpheliye hüküm giydirmek kadar suçsuz birinin adını temizlemenin de önemli olduğunu söyleriz.
On dit toujours qu'il faut se donner autant de mal pour disculper un innocent que pour condamner un coupable.
Bir suçluya hüküm giydirmek kadar masum bir kurbanı aklamak için çok çalışmak da önemlidir.
Il faut se donner autant de mal pour disculper un innocent que pour condamner un coupable.
Patronumla konuşmadan tanıklığı ateş edene hüküm giydirirse onun için az ceza istenebilir.
Sans en parler à mon patron? La clémence. Si son témoigne débouche sur une condamnation.
Hüküm giymezse anlaşma olmaz mı?
Sans condamnation, rien.
Sonunda iki cinayetten hüküm giydi. Ama sonra yer altına indi.
Il a été inculpé pour deux meurtres.
Favelloni'nin hüküm giymesini garantile boşlukları bul ve onları sıkıca kapa.
Que Favelloni soit vite condamné. Trouvez et bouchez les trous.
Jim dedi ki, adam hüküm verildiğinde o kadar sinirlenmiş ki halka açık duruşmada yargıcın üzerine saldırmış.
Jim dit que ce type était tellement furieux, au verdict, qu'il a attaqué le juge en plein tribunal.
Bir hüküm istemiştin, Ursula Bonadeo.
Mais vous avez souhaité la délivrance, Ursula Bonadeo.
Kim, zenginlik, korku veya sevgi olmadan hüküm sürebilir?
Qui donc peut régner sans richesse, sans peur ou sans amour?
Sonuç olarak Stark Hanedanlığı'ndan Eddard'ı, unvanlar, unvanlar Naip Lord ve Ülkenin Koruyucusu olarak, öldüğümde yerime hüküm sürmek adına hizmet etmesi için görevlendiriyorum.
Je vous ordonne... Eddard de la maison Stark... titres... titres... de servir en tant que Seigneur et Protecteur du Royaume, après ma mort... de se prononcer à ma place... jusqu'à ce que mon fils Joffrey atteigne l'âge
Artık sen hüküm süreceksin.
Maintenant, tu vas régner.
Varis reşit olana dek naip olarak hüküm sürmek adına Ülkenin Koruyucusu yapılmıştır.
Nommé protecteur du royaume... de se prononcer à ma place... jusqu'à ce que l'héritier atteind l'âge.
Bir hüküm vermeyerek, Tepelileri ahmakça Agarta'ya aldın...
Tu n'as rien fait pour les empêcher d'entrer dans Agartha.
Kralların yeryüzünde hüküm sürebilmek için bizim ilmimize ihtiyaçları vardı, anlayacağın üzere.
Afin de dominer la surface, les rois avaient besoin des ressources et du savoir d'Agartha.
Ondan sonra, ben tahtı reddettikten sonra kardeşim Aegon hüküm sürdü.
Mon frère Aegon lui succéda sur le trône à ma place.
Ve ondan sonra Deli Kral dedikleri oğlu Aerys hüküm sürdü.
Puis ce fut au tour de son fils, Aerys, qu'ils surnommèrent, le Roi Fou.
Bu gece cinayetten hüküm giymiş Tim Slattery 30 yıldır Conneticut'ta idam edilen ilk mahkûm olacak.
Ce soir, le détenu Tim Slattery sera le premier meurtrier exécuté dans le Connecticut, depuis 30 ans.
- Hemen hüküm vermeyelim.
Aucune conclusion hâtive.
Ama birçok yanlış yere hüküm giydirmede görgü tanığının sorumlu olduğunu okumuştum.
Les témoignages oculaires conduiraient
Erin, jürinin hüküm vermesini sağlayacak kadar kanıtımız olmadığını söylüyor.
Que ce n'est pas suffisant pour convaincre un jury.
Steven Robert Rigsby, adam öldürmekten hüküm yemiş bir suçlu. Uyuşturucu taciri.
Steven Robert Rigsby, arrêté pour homicide, agression, trafic de drogue.
İnan bana, adalet bakanlığından bir sürü insan bulabilirim ona bu konu hakkında hüküm giydirebilecek.
Je connais des tas de gens chez le procureur. Je trouverai le moyen de l'inculper.
Hayvanlar alemi, vahşetin hüküm sürdüğü bir alem.
Le règne animalier est un domaine férocement violent
Vergi kaçakçılığından yirmi yıl hüküm giymek üzereydim.
Je risquais 20 ans de taule pour fraude.
Cezai ehliyet yaşının altında olduğu için hüküm giymedi ve bir ıslahevine yerleştirildi.
N'ayant pas la majorité pénale, il n'a pas été inquiété, mais après l'arrestation de son père, le garçon a été placé dans un centre fermé pour mineurs, où il vit encore. Adaptation :
Eski Din'in hüküm sürdüğü zamanlarda Samhain gecesi başrahip bir adak sunarak onları serbest bırakırdı.
Jadis, lors de la nuit de Samain, les grandes prêtresses offraient une victime en sacrifice. - Ça les libérait.
Peki, kaç tane hüküm giydi?
Combien d'années en prison?
Büyük bir federal dolandırıcılık davasında mahkum olmuş Steven Hirschbaum, nasıl oluyorda hüküm giydikten beş gün sonra, Buzz'ın arabasında ölü bulunuyor. Lütfen biri bunu açıklayabilir mi?
Est-ce qu'on peut m'expliquer comment Steven Hirschbaum, mis en cause dans un énorme procès fédéral pour fraude, finit mort sur la voiture de Buzz, cinq jours avant le verdict?
Hapse atılmanı isteyecekler, hüküm giyersen, gideceksin.
Oui, ils vont demandés une peine de prison. et si tu es condamné, ils l'auront.
İçkili araç kullanmaktan hüküm giyersem, ehliyetim gider mi?
Si je suis condamné pour ivresse je vais perdre mon permis?
Ben hüküm giymiş bir uyuşturucu satıcısıyım.
J'étais un trafiquant condamné.
Üçüncü Dünya'da barış ve refahın hüküm sürdüğü günlerdi.
C'était des jours de paix et de prospérité sur la troisième Terre.
Hapishane dosyanızı inceliyordum, iki kere yalancı şahitlikten hüküm giymişsiniz.
Votre dossier indique que par deux fois, vous avez été inculpé de parjure.
Oraya git ve onun üzerinde hüküm kur.
Vas-y et domine la.
İşler göründüğü gibi hüküm verme günlerimiz artık sona erdi.
Les jours de la justice aveugle sont terminés.
Bak, senin seviyende bir kadının Vince gibi birisi için peşin hüküm vermesini anlıyorum ama röportaj da yaptığına göre, öylece bir aktör olmadığını bilmelisin.
Je sais qu'une femme comme vous a une idée préconçue de mecs comme Vince, mais vous avez dû réaliser que ce n'est pas un acteur ordinaire.
Hüküm giymiş bir suçlu olduğunu biliyor musunuz?
Vous savez que c'est un repris de justice?
Burada çalışan herkes hüküm giymiş.
Ici tout le monde l'est.
Torres, Nestor. Yaş 24, 16 yaşında tutuklanmış, soygun, tecavüz, iki kez hüküm giymiş, vs-vs-vs.
Torres, Nestor. 24 ans, 16 arrestations en tant que mineur, vol avec effraction, agression, deux condamnations, blah blah blah.
Hüküm verilmeden önce, avukatlar daima inançlı görünür.
Les avocats sont toujours confiants avant le verdict.
Elinde onaylanmamış DNA testiyle geliyorsun ve- - Sonra da benden o hüküm giymiş... -... suçluyu sokağa- -
Vous arrivez avec des tests ADN non autorisés, et je devais relâcher un délinquant.
Banka soymaktan hüküm giymiş, 10 yıl yattıktan sonra salıverilmiş.
Condamné pour cambriolage, libéré au printemps après 10 ans.
Carter hüküm giyer, hapse girer.
Carter est condamné.
Kundakçılıktan hüküm giymişti.
- Incendie volontaire.
Ben daha zayıf davalarda hüküm giydirmeyi başardım.
J'ai eu des condamnations pour des cas plus faibles.
Dördüncüsü Brian Stratton hüküm giymemiş çünkü kurban mahkemeye gelmemiş.
La victime n'a pas donné suite.
Resmî hüküm intihar olduğu yönünde, ama ben aynı fikirde değilim.
Eric Johnson, 47 ans, gérant de la galerie Hobbes, a plongé de cette fenêtre. La thèse officielle, c'est le suicide, mais je n'y crois pas.