Ilahî translate French
1,543 parallel translation
Tüm bunlardan, ilahi maratonundan hafif kokteylden ve huysuz Korelilerden sonra hâlâ benimle çıkmak istiyor musun?
Après tout ça? Le marathon de cantiques, le punch maison, les Coréens râleurs! Tu veux toujours sortir avec moi?
İsa hem ilahi... hem de insaniydi, değil mi?
Jésus était divin et humain en même temps, non?
İlahi tarafı cinsel isteklerini kontrol edebiliyor muydu?
Est-ce que la partie divine contrôlait son appétit sexuel?
İlahi değilim, yakın bile değilim.
Je suis loin d'être divin.
Dün üç tanesi köşede toplanıp vaaza, ilahi saçmalıklar söylemeye başlayınca başlarındakine yumruk attım!
Hier, ils ont débarqué à trois et ont commencé à prêcher leurs conneries antibibliques. J'en ai tabassé un.
- Çünkü bu ilahi gerçek, evlat.
- C'est la vérité.
İlahi bir şekilde dokundular. Dünyevi çehrelerden daha fazla. "
Que de telles célestes touches Jamais ne touchèrent faces terrestres.
Lady Jessica'ya sordum... Muad'Dib'in sevgili annesi... Şu ilahi yakarış için bize katılmasını.
J'ai demandé à Dame Jessica... mère adorée de Muad'Dib... de nous joindre au rituel de supplication.
Eğer üç amaç, üç kaptan, üç gemi varsa ben buna rastlantı demem. Ben buna ilahi takdir derim.
Quand je vois trois cibles... trois capitaines, trois vaisseaux... pour moi, ce n'est pas une coïncidence, mais la providence.
Üç ilahi kehaneti yerine getirdin beyaz turnalarla sarılı düşmanları yendin
Tu as accompli trois prophéties divines. Tu as vaincu les ennemis à crâne blanc.
Bu, ilahi parşomen.
Ceci est le parchemin ultime.
Tanrı'ya sana ilahi bir dokunuşta bulunması için dua edeceğim Ve Amerikan Zirrat Departmanı Et kontrolerlerinin mi yoksa sağlık kontrolörlerinin mi malın ülke içi satışa çıkacak kadar iyi olup olmadığını Daha iyi kontrol eder, onu araştırıyor.
Je vais prier pour que Dieu vous envoie un signe le ministère de l'agriculture s'assure de la compétence de ses inspecteurs avant d'autoriser ou non la mise en vente de ce produit.
Giysi, kibrit ve ilahi kitabı da vardı.
Des habits et un livre de cantiques.
İlahi kitabını birlikte çalıştık ve kendisi hep benim bıraktığım yerden devam etti.
Pour ce qui est du chant, l'adjudant Pendleton est votre homme. Nous avons lu le livre des cantiques... et il reprend toujours là où je m'arrête.
Belki de bu umulmadık bir anda umulmadık bir yerden gelen... ve bana çekip gitme zamanı olduğunu hatırlatan ilahi bir işarettir.
C'est peut-être un signe providentiel... me disant que c'est le moment de raccrocher. Qu'il est temps.
- İlahi bir yorgunluk.
Sublime épuisement!
Ivy'nin kardeşinin söylediği çok güzel, hüzünlü, zencilerin söylediği bir ilahi vardı...
Connaissez-vous ce splendide negro-spiritual. Le frère de Ivy le chantait...
İlahi bir geceydi.
- Divin? Je sais.
Bruce sende ilahi kıvılcım var.
Tu as l'étincelle divine.
Sana ilahi bir mesaj getirdik.
On a un message divin pour toi...
Tosia! Hadi ilahi okuyalım. Annem eskiden şu ilahiyi söylerdi :
Tossia, chantons un cantique, celui que maman chantait.
Günahkar bir yaşam süren halka ilahi bir ceza gibiydi.
- Ils sont tous morts. Ça ressemble au châtiment divin d'un peuple qui vivait dans le péché.
Sen ilahi bir varlıksın.
Tu es divine.
Evliya demiş ki : "İlahi gökkuşağı yağmurdan doğar."
Le sage lui dit : "Les arcs-en-ciel viennent après la pluie."
- Tapınakta ilahi söylüyordu.
Elle chantait les hymnes au temple.
Onun nenesi ile benimki de güzel ilahi söylüyorlar... ama sen daha hiç onları dinlemeye tapınağa gitmedin.
Sa grand-mère et la mienne chantent aussi des belles hymnes. Mais tu n'es jamais allé au temple pour les écouter.
Demek güzel ilahi söylüyor Başka bir özelliği yok.
Ainsi elle chante bien. Ce ne serait pas autre chose.
Sürekli ilahi söyler.
Elle prie tout le temps.
Nedir? El ele tutuşup ilahi mi söyleyelim?
On se tient les mains et on chante en chœur?
Bir ayin, bir ilahi ve bir şey ve söylemesi yeterli değil, bu basit değil.
Il y a des appuis verticaux et un rituel et un chant scandé et une chose et un... Tout ça pour dire que ce n'est pas facile
Bir ilahi varlık olarak.
En être divin.
Bu da demek oluyor ki, şaman Angel'a ilahi söylediği zaman iş işten geçmiş bile.
Ce qui signifie que lorsque le chaman psalmodiait près d'Angel... c'était déjà trop tard.
İnsan, ilahi ilhamla sanat koleksiyoncusu olur.
C'est une vocation sacrée d'être collectionneur d'art.
Biz bir aile kavga, ücretsiz bir işkence ruh ayarlamak yerleşmiş, belki yeni güç ve Paige yeni yalnız yolu uzakta kardeşlik gelen sinerji çeşit, bu tüm ilahi yolu bir tür birlikte çalışmaktadır.
On a résolu la guerre, libéré une âme torturée et qui sait si ton nouveau pouvoir et le destin de Paige en dehors de la sororité n'ont pas donné cette synergie qui marche d'une façon plutôt divine.
Bekleyin, ama ilahi nedenlerle geçici iş her olsun düşündüm.
Je croyais que toutes tes missions avaient des raisons divines.
Evet, ama ben dosyalama ihtiyacım ilahi yardım, gerekmez ve ve masa yönetimi yardım faks.
Je n'ai pas besoin d'aide divine, mais de classer, de faxer, de tout organiser.
Biz sadece, bilirsin, göreceksiniz eğer ilahi şeyler tür daha sonra görünür.
On verra si la raison divine apparaît plus tard.
Biz el denemek için ilahi bir hakkı vardır.
Nous avons le droit divin d'essayer.
Yoganın ilahi güçle bağlantısı vardır değil mi?
Le yoga est censé être connecté au divin, non?
İster kader de, ister ilahi irade...
Il n'a pu partir pour raisons techniques, puis nous avons raté notre avion.
Bu mektup yığınını gönderen, Butte, Montana'dan Bayan Hazel Glim... Johnny'nin, dünyanın sonunun geldiğini gösteren ilahi bir işaret olduğunu düşünüyor.
J'en ai deux de plus que toi, avec le tas de Mme Hazel Glim de Butte, Montana, qui pense que Johnny est un signe divin annonciateur de la fin du monde.
"dördüncüsü de ilahi bir varlığa benziyor" diyor.
"et le quatrième est semblable à un fils de Dieu."
İLAHİ VARLlK.
FILS de DIEU.
- Bu hangi ilahi?
- C'est quoi comme hymne, ça?
İlahi kitabıyla çarp bir tane. Tamam!
Claques le avec le missel.
Her şeyi ilahi bir güce bağlamayı mı?
De cette philosophie positive des tout petits pas?
Watson and Crick için sonunda o ilahi an gelmişti : İki nükleotid. Biri yukarı doğru diğeri aşağı doğru kıvrılıyor.
Et pour Watson et Crick, le grand moment arriva enfin dans un éclair soudain d'inspiration, deux nucléotides, l'un, s'enroulant vers le haut, l'autre vers le bas.
Sanki Smithsonian'da Ev Kadınları Salonunun bir tür ilahi diyoramı. Dur, dur.
On croirait un relief du Muséum National, galerie "ménagères".
Her birinizin içindeki ilahi kısımları kavramayı.
Suivre la raison, la partie divine qui est en nous.
- Bir ilahi.
- C'est un hymne.
İlahi esini mi?
Une intervention divine?