Ilaç translate French
15,656 parallel translation
- Hayır, onun suçu değil, sadece bana karşı geliyor. - Gazozuna ilaç mı attın?
- Vous l'avez droguée?
Bu ilaç muhteşem.
Ces médicaments aident vraiment.
Hiçbir ilaç kavrama yeteneğini geliştiremez.
Rien de ce qui nuirait à votre tête.
Dairesinde herhangi bir hap ya da ilaç gördünüz mü?
Les gars vous voyez des drogues ou des médicaments dans son appartement?
Herkes. Ve bu duyguyu yok edecek hiçbir ilaç yok.
Il n'y a pas de pilule qui puisse éradiquer cette émotion.
Bunu biliyorum. Çünkü böyle bir ilaç olsaydı onları şeker gibi yutardım.
Je le sais parce que si ça existait, je les ingurgiterais comme des bonbons.
Bu doktorlar kurbanın kendini öldürmek için Chicago'ya ilaç getireceğini biliyorlardı.
Ces docteurs savaient que la victime ramenait des médicaments à Chicago pour se suicider.
Ona umut vermek yerine neden kendini öldürmesi için ilaç verdiler?
Pourquoi lui donner des médicaments pour se tuer au lieu de lui donner de l'espoir?
Evet, Alexa için 10 gr pentobarbital sıvı ilaç reçeteye yazdım.
J'ai prescrit 10 grammes de Pentobarbital liquide à Alexa.
Biliyor musun ilaç bebeği olmanın bir takım avantajları da var.
Tu sais, parfois être un enfant de droguée a ses avantages.
Altı plastik ilaç şişesi, her birinde çökelti var ve her birinin etiketinde Abby Campbell'in el yazısı var.
Six tubes, contenant tous un dépôt sanguin, et portant tous... l'écriture d'Abby sur leur étiquette.
Birazcık, ama ilaç faydalı oluyor.
Un peu, mais les médicaments aident.
Ama ilaç etkisini göstermeye başladığı zaman her şeyi farklı açılardan görmeye başlıyorum.
Mais quand le comprimé a agi, j'ai commencé à voir tous les angles.
Böyle bir durumda sen hastaya ilaç veya sıvı enjekte edemezsin çünkü hiçbir zaman anotomik işaretleri kullanmayı öğrenmedin.
Alors vous ne pouvez plus administrer de traitement au patient car vous n'avez jamais appris à le faire en utilisant des repères anatomiques.
Bu bana ilaç vaktinin geldiğini hatırlattı.
Cela me rappelle, qu'il est l'heure de prendre tes herbes.
Ona hiç ilaç vermiyor musunuz?
Tu ne vas pas lui donner de médicaments?
Gabby onu tedavi etmek istemiyor, çünkü ilaçlara inanmıyor, ama sen yine de ona ilaç veriyorsun.
Gabby ne veut pas la soigner car elle ne croit pas en la médecine, mais tu lui donnes quand même.
Çocuklar. Çocuklar bana ilaç verdiler.
Les gars, j'ai été drogué.
Sana iki tane ilaç vereceğim.
Je vais te donner deux médicaments...
Evde başka alkol veya uyuşturucu, ilaç var mı?
Est-ce qu'il y a d'autres types de drogues ou d'alcools dans cette maison?
Pekala şimdi ilaç vermek için koluna bir şey sokacağız. - Bu biraz acıtacak tamam mı?
On va mettre quelque chose dans ton bras pour te soigner.
Bu yüzden ilaç tedavisinin işe yaramasını umuyoruz.
Vous l'avez entendu. Il ne veut pas. Passons au dessus de ce que Jamie veut.
İlaç aldıklarında bir şeyleri kalmaz.
Elles iront bien avec des médicaments.
Üç dakikada girip çıktım küçük hanım. Ayrıca senin arpacık ilacını alıyordum.
C'était juste pour 3 minutes, jeune fille, et c'était pour récupérer ton traitement de l'œil.
Aramızda böcek ilacı olan var mı?
Quelqu'un a un insecticide? Je suis entrain de me faire piquer
- Umarım böcek ilacıdır.
- J'espère que c'est de l'insecticide.
Hayır. Ama en azından ondan ilacı uzak tutabilir.
Mais cela exclurait la médecine de tout ça.
İlacının dozajını yükselttim, evet.
J'ai augmenter son dosage, oui.
- Elimdeki tek doz bu. İlacın tek dozu.
On n'a qu'une dose du remède.
İlacı tekrar yapmak için neye ihtiyacım var?
De quoi j'ai besoin pour reproduire le remède? Ah, oui.
Ayrıca zombinin ilacını bu yerde keşfedersen iyileşsem bile zombi yemeye devam edebilirim.
Et pour info, si tu trouves le remède pour le zombie-isme sur ce sol, je vais peut-être continuer à manger des cerveaux.
- İlaç nasıl gidiyor?
Comment avance le traitement?
Orada oturmuş ilacın etkisini göstermesini beklerken merak etmeye başladım.
J'étais assis là attendant que le comprimé agisse, et j'ai commencé à me demander.
İlaç almış Brian şimdi benim için talimatları bırakıyor mu?
NZT Brian me laisse des instructions maintenant.
Librium ilacı için bir reçete ve bir de bağımlılık kliniğinin kartı.
Voici une prescription de Librium... Et... Une carte... de notre clinique d'addiction.
İlaç filan değil onlar bildiğin yabani ot atların suladığı yabani otlar.
Ce ne sont pas des herbes. Ce sont des mauvaises herbes... mauvaises herbes que les chevaux ont arrosées.
İlacın kendisi gibi zehirmiş gibi görünse bile.
Même si le médicament lui-même ressemble à du poison.
Sana ilaç veren oldu mu?
Quelqu'un t'a donné des médicaments?
Agatha bunu neden görsün ki? Belki hasta olduğunu biliyorlar, ama ona yardımcı olacak ilacı vermiyorlardır.
Peut-être qu'ils savent qu'elle est malade, mais qu'ils ne lui donneront pas l'aide dont elle a besoin.
Katie'nin sadece sıtma ilacına ihtiyacı var, ama doktoru ve ailesi...
Katie a besoin du vaccin anti-malaria mais son docteur et ses parents...
... ilacı almasına izin vermiyor.
- l'empêchent de le recevoir.
Yapmamız gereken ilk şey ona ilacını getirmek.
Eh bien, en premier lieu... nous devons donner à la petite son vaccin.
Asıl soru şu : ilacı nasıl bulacağız?
La question est : comment on l'obtient?
Zor kısım çılgın anneyi ilacı kızına vermesi için ikna etmek.
La partie la plus dure sera de convaincre la maman folle.
Sen. Siz ikiniz ilacı getirin, siz bunu yaparken bizde umarım Gabby'i ikna etmiş oluruz, ve bizimle onun evinde buluşursunuz.
Toi. Vous deux, obtenez le médicament et pendant que vous faites ça, espérons que nous aurons convaincu Gabby, et vous pourrez nous rejoindre chez elle.
İlaç.
Le médicament.
Ona ilaç veriyorsun.
Tu lui donnes.
Buradaki bir çocuk için sıtma ilacı.
Contre la malaria pour un enfant du coin.
İlaç.
Un médicament.
Doktorlar şizofreniyi dengede tutmak için ilacını 3 kere değiştirdiler.
Les médecins ont dû changer son traitement 3 fois pour tenter de stabiliser sa schizophrénie.
İlacını yapacaksak onlardan fazlasına ihtiyacımız olacak.
Il nous en faut plus pour faire plus de remède.