Ilâhi translate French
68 parallel translation
Çocukken ilâhi söylediğim koroyu görememişsin demek.
Tu ne fréquentais pas la bonne église quand j'étais enfant de cœur.
Benim olan her şeyden nefret ediyorum. Çünkü beni onun ilâhi varlığından uzaklaştırıyor.
Je hais tout ce qui est à moi car cela me détourne de sa présence divine.
Hayat, ilâhi gücün bir tezahürü olarak var olmakta.
La vie existe grâce à un plan divin.
Ne ilâhi bir koku.
Quelle odeur céleste!
Rahipler kazandığında ilâhi kudret bir azrail yollayacak ve parayı bölüştürecek.
Dès que le curé gagne, la Providence lui envoie un viatique pour qu'il se défile avec les gains.
Ne ilâhi ezgi. Prens bayıldı buna.
Quelle musique divine!
Bu ilâhi bir işe yaramıyor.
L'incantation ne marche pas.
İkinci ilâhi için ona hâlâ ihtiyacımız var.
Nous avons besoin d'elle pour la seconde incantation.
Başka bir ilâhi daha var. Doğru okunursa, onları yeniden taşa çevirebilir.
Il y a une autre incantation qui peut les retransformer en pierre.
O doğru ilâhi!
- C'est la bonne incantation!
İşte... bizi tekrar taşa çevirecek olan ilâhi.
Voici l'incantation qui nous retransformera en pierre.
Gabrielle, ilâhi bu!
Gabrielle, voici l'incantation.
Biz de takdiri ilâhi karşısında boynumuzu bükerken... Tanrı'ya, bize aziz kulu, John F. Kennedy'yi göndererek ilham verdiği için teşekkür ediyoruz.
Et tandis que nous nous inclinons devant la providence divine... remercions aussi Dieu... pour les années où II nous inspira... à travers son serviteur, John F. Kennedy.
Masa üç ilâhi din tarafından da aranan kutsal bir nesne.
La table est un objet sacré convo! té par Ies 3 grandes rel! g!
Yoksa ilâhi elin işi mi?
Le fruit d'une main divine?
ister takdir-i ilâhi deyin, ister doğal seleksiyon..
Intervention divine ou sélection naturelle
Ancak âşıkların şifreleri beyin ya da ilâhi müdahaleyle çözülemez.
Le cryptage des amoureux, c'est pas avec l'huile de méninges qu'on le résout.
Evet ama ilâhi bir yeteneği vardı.
- Son côté pieux.
Maggie, ilâhi kitabı öyle oraya buraya sürülmez.
Maggie, un cantique n'est pas fait pour ça.
Clark, her ne kadar, Lois'in ilâhi kudret hikayesine katkıda bulunmak istesem de, o sırada baygın halde yatmakla meşguldüm.
J'aimerais contribuer à l'histoire de l'intervention divine de Lois, - mais j'étais inconsciente. - Allez.
Bir çiftlikte dünyaya gelmişti, insanoğlunun Tanrı'nın sunduğu nimetlerden faydalanmasının ilâhi bir hak olduğuna inanırdı.
Née à la ferme, elle considérait comme un droit divin de jouir des dons de la nature que Dieu a mis à notre disposition.
Babamın ikimiz hakkında da ilâhi planları var.
Mon père nous prépare au clergé.
İsa adına ruhlarımızı da ilâhi lütfunla besle.
Nourris nos âmes de ta grâce, au nom de Jésus, et pour sa plus grande gloire.
Bir gün içerideki radyodan gelen muhteşem bir müzik duydum, ve gerçekten de duyduğum en tatlı ilâhi gibiydi.
Un jour, j'ai entendu une merveilleuse musique qui venait de la radio dedans. C'était le plus bel hymne que j'avais entendu.
"Sonumuzu şekillendiren ilâhi bir kudret var,..." Nasıl istersek öyle yontarız. "
"Une divinité façonne nos destinées, quelle que soit notre volonté de les ébaucher."
Çekiciliği ilâhi...
Son attrait, biblique.
Büyük bir güçten gelen kader ya da ilâhi ironi yüzünden kendimi bir kez daha Brideshead'de bulmuştum.
Que le destin l'ait dicté, ou l'ironie d'une puissance supérieure, je revins à nouveau à Brideshead.
Bilirsin, buna bir şekilde ilâhi bir elin değmemiş olmasına inanmak çok zor.
C'est vraiment difficile de croire que la main de Dieu n'y est pour rien.
Latince bir ilâhi duyuyorsun.
On entend le cantique en latin.
Ve şu işe bak ki, Henry Dahl temize çıktı sanki ilâhi bir işaret gibi.
Et voilà, Henry Dahl a été exonéré, comme un signe du ciel. Oui.
Hepsi aynı ilâhi kitabından okuyor.
Ils chantent tous le même cantique.
Yani ilâhi bir sohbete?
Vous êtes prêt pour une discussion théologique?
Bu ilâhi adalet.
La justice divine.
St Matthew, yedinci bab, yedinci ilâhi.
Matthieu, chapitre 7, verset 7.
İlâhi kıralımız Hazreti İsa'ya...
Pour le Christ notre roi céleste
İlâhi büyük mağaradaki sunağın altında bir parşömende.
Elle se trouve sur un parchemin, dans la grotte.
İlâhi bir görünüşünüz var, gözlerinizden nur fışkırıyor.
Monsieur, vous êtes né avec les os d'un ange, la lumière sacrée jaillit de vos yeux.
İlâhi bir görünüşünüz var, gözlerinizden nur fışkırıyor.
Vous êtes né avec les os d'un ange, la lumière sacrée jaillit de vos yeux.
İlâhi bir görünüşünüz var, gözlerinizden nur fışkırıyor.
Monsieur, vous avez les os d'un ange, de vos yeux jaillit la lumière sacrée.
Bize hayat verdin ve bizleri o şeytandan sadece senin ilâhî müdahalelerin kurtarabilir.
Vous nous avez donné la vie. Seule votre intervention divine peut nous sauver du diable.
İlâhi saadete giden yol ondan geçiyor.
Elle est la voie vers l'extase. - Non!
"Bir küçük kasaba hayatının ilâhî bir övgüsü..." "... bize dünyayı keşfetmek için yaşadığımız yeri... " "... terk etmemizin gerekmediğini söylüyor... "
Un hymne à la vie de province qui nous apprend qu'on peut voyager en restant chez soi et que nul n'est pauvre s'il a un ami.
İlâhi için çok teşekkür ederim.
Merci beaucoup pour cet hymne.
İlâhi sen.
Hilarant.
Çantası yeni el ilânları ile dolu Pernille ile birlikte okulda ilâhî kitapları üzerine çalışma yapacaklar.
Anna est l'amie de Pernille et remplit son sac de nouveaux cantiques pour l'école.
Şu ilâhî kitabını güncelliyorlar. Sanki daha önceden kötüymüş gibi.
Comme si les anciens n'étaient pas suffisants.
Tüm şu ilâhî kitaplarını alıp bu sabah gitti.
Mais... Elle est partie ce matin avec tous les cantiques.
İlâhi bir yardımın işi bu.
Riza Hawkeye. Enchantée.
İlâhi bitiyor.
Il se termine.
İlâhi yollardan mı geldi, yoksa başka bir şey miydi hiçbir zaman bilemedim.
Je n'ai jamais su si ces vision avaient été implanté divinement ou si c'était autre chose.
Sen o şeylerle içeri girmeden önce dünya ne haldeydi, hatırlayamıyorum. Çöreklere bayılacaksın. İlâhi için de debussy düşündüm.
Elle va nous dire quoi faire, et tu vas faire tout...