Impossible translate French
27,994 parallel translation
Cephanemiz sınırlı, can güvenliğiyle kurtulamıyoruz.
Munitions limitées, impossible de se retirer.
- Bu da yerini belirlemeyi imkansız kılar.
Cela rend sa localisation impossible.
İnşası imkansız olarak düşünülen bir silahın sadece var olduğuna değil aynı zamanda düşman bir ülke tarafından test edildiğine inanıyor.
Il pense qu'une arme que l'on croyait impossible à construire non seulement existe, mais serait en plus actuellement testée par une nation ennemie.
Söz konusu bile değil.
Impossible.
Rahal bizi fark etmeden hepsini aramak imkansız.
Cela serait impossible de fouiller tous ces immeubles sans que Rahal ne nous remarque.
Olamaz.
Mais c'est impossible.
Yani muhtemelen Grigory'i de öldüren ve bütün suikasti palnlayanı bulmamız neredeyse imkansız.
Celui qui a organisé ça est un pro. Ce qui veut dire qu'identifier le tireur qui a sûrement tué Grigory quand il a découvert au sujet de la tentative d'assassinat est presque impossible.
Hayır, bunun aradığımız kadın olmasının imkansız olduğunu.
Non, on pense que c'est impossible que cette femme soit celle qu'on recherche.
Hayır, hayır, hayır, bu imkansız....... çünkü "Birbirimizin arkadaşlarıyla çıkmak yok" politikamızı...
c'est impossible, parce qu'on a cette règle "ne pas sortir avec les amis de l'un et l'autre"
Mümkün değil bu.
C'est impossible.
Bir gün... imkânsız olduğunu sanırsın ama her nasılsa bir taraftan bir asker ve diğer taraftan bir asker birbirlerine kapılmışlar.
Un beau jour, alors qu'on pensait cela impossible, deux soldats rivaux furent attirés l'un par l'autre.
Ama imkansız olduğunu söylemedim.
Mais je n'ai pas dit que c'était impossible.
Sarah, Cal az önce sana içini açtı.
Malheureusement c'est impossible.
Bu kabul edilemez bir şey.
Impossible.
Kendimi imkansız sanırdım bir de.
Je croyais être l'impossible.
Hayır, olamaz.
Non, impossible.
Böyle bir şey olmayacak Mildred.
- Impossible, Mildred.
Geçebileceğim yol yoktu.
Impossible de passer à travers.
- Bu sorumluluğun ağır yükünü... - Kızlar. ... ve Kral olarak görevlerimi yerine getirmeyi her ne kadar istesem de sevdiğim kadının yardımı ve desteği olmadan yapamam.
Il m'a paru impossible d'assumer cette lourde responsabilité et de remplir mon rôle de roi comme j'aimerais le faire, sans l'aide et le soutien de la femme que j'aime.
On bin paunt. Bu olmadan geçimimi sağlamam imkânsız.
Dix mille livres, il est quasi impossible de nouer les deux bouts sans cela.
Bu imkânsız efendim.
C'est impossible, madame.
- Diğerlerini uyarmamalılar.
Impossible de la laisser avertir les autres.
- Atamıyorum.
- Impossible de les déconnecter.
O olamaz!
Impossible, c'est lui!
Eklem iltihabım varken sola kaydırmam imkansız
Avec mon arthrite c'est impossible de glisser vers la gauche.
Adam bunun imkansız olduğunu söylemiş sonra da kadının fikrini çalmış.
Il a dit que c'était impossible et lui a ensuite volé son idée.
Adamımız girilmez olmadan önce açık kanala geçebilir misin?
Est-il possible que tu me transportes avant que l'inconnu devienne impossible à piquer?
Bu imkansız.
C'est impossible.
Ama bu imkansız.
Mais c'est impossible.
Bahsettiğiniz şeyin imkansız olduğunu bilecek kadar mürekkep yaladım.
Assez pour savoir que l'idée dont vous parlez, est impossible.
Mümkün değil.
C'est impossible.
- İmkânsız!
Impossible!
Şaka yapıyorsun.
Impossible.
Şaka yapıyor olmalısın.
Impossible!
Daima dediğini yapan birisi olmuştur!
C'est une personne qui pense que rien n'est impossible!
Dediğin gibi olsa iyi olur.
"Rien n'est impossible", hein? Tu as interet à tenir ta parole.
Ama geçmek imkânsız.
Mais il est impossible de passer au travers.
Kes şunu!
C'est impossible, rends toi à l'évidence!
İmkânsız değil! Vazgeçmeyeceğim!
Non ça n'est pas impossible, je ne vais pas me laisser faire!
Olamaz!
Impossible!
Dalga geçiyor olmalı!
Impossible!
İmkânsız!
Impossible!
O adamın hala yaşıyor olmasının imkânı yok.
C'est impossible que ce gars soit toujours en vie.
Tüm fırlatma alanı, güvenlik kameralarıyla çevrili olması bunu adeta imkânsız kılıyor.
Le système de surveillance entourant tout le site de lancement rend cela virtuellement impossible.
Bunun işe yarar bir hale gelmesi için 750 litre jele ihtiyacımız var.
Nous aurons besoin de 757 litres de gel pour rendre cet impossible plausible.
Haklıydınız. Amerikanlar Saray'dan gelen davete hayır diyemediler.
Une invitation du Palais était impossible à refuser pour les Américains.
Bu imkansız.
C'est, c'est impossible.
İmkansız.
Impossible
Olmaz.
Impossible.
- CARINA Olamaz!
Impossible!
Yapamayız!
Impossible!