English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Inatçısın

Inatçısın translate French

449 parallel translation
Çok inatçısın, biliyor musun? Bilmiyormuş gibi davranıyorsun.
Comme si vous ne le saviez pas!
Oh, keçi gibi inatçısın.
Tu es têtue comme une mule!
Çok çılgınsın, Yüzbaşım. Korkusuzsun ve inatçısın ve... sana hayranım, Yüzbaşım.
Vous êtes vaniteux, capitaine, fou, imprudent, têtu, et je vous adore, capitaine!
Rahatsız edecek kadar inatçısın.
Votre entêtement est exaspérant.
Olmadığını sen de biliyorsun. İtiraf edemeyecek kadar inatçısın, o kadar.
Tu sais bien que non, mais tu es trop têtu pour l'admettre.
İkiniz de gerçekten çok inatçısınız.
Ce que vous êtes compliqués!
- Sen de benim gibi inatçısın.
- Vous êtes aussi têtue que moi.
- Çok inatçısın.
- C'est injuste.
- Gerçekten inatçısın, chérie ( sevgilim )?
- Tu insistes, chérie? - Oui!
Amma inatçısın ha.
J'ai jamais vu plus entêté que toi.
- Keçi gibi inatçısın ama hiç korkmuyorsun.
- T'es borné, mais pas peureux.
- Tartışılmayacak kadar inatçısın.
- Tu es trop têtu pour qu'on en parle.
Şunu söylemeliyim ki, çok inatçısın, Cary. Ve cesur.
Je dois reconnaître que tu es têtue, et courageuse.
Evlenmeyeceğiz, ama sen dinlemeyecek kadar inatçısın!
Mais on se mariera pas! Vous ne voulez pas m'écouter!
Katır gibi inatçısın.
Ce que tu peux être têtu!
İhtiyarlayıp ölmeyecek kadar inatçısın.
Vous êtes assez têtu pour vivre vieux.
Çok inatçısın!
T'es trop buté!
Çok inatçısın
Que vous êtes fou.
Neden hepiniz bu kadar inatçısınız?
Pourquoi êtes-vous tous si têtus?
Her zamanki gibi inatçısın. Öyle diyorsan.
Et vous, vous êtes toujours aussi dogmatique, si je comprends bien.
Keçi gibi inatçısın.
Ce que t'es têtu.
- Çok güzel ve inatçısın.
- Jolie, et du caractère.
Tanrım, çok inatçısın.
Mon Dieu, que vous êtes obstiné!
- Çok inatçısın oğlum.
Tu n'es qu'un abruti.
Gerçekten inatçısın genç adam, değil mi?
Vous êtes vraiment un jeune homme entêté, n'est ce pas?
- Sen de çok inatçısın.
Et vous êtes un vieux têtu!
Hadisene, amma da inatçısın!
Quelle entêtée!
Çok inatçısın.
Tu es vraiment entêtée.
Tanrım, amma da inatçısın.
Ce que tu es têtu!
Neden bu kadar inatçısın?
Pourquoi es-tu si têtu?
Çok inatçısın Bruno.
Tu es très têtu, Bruno.
Oh adamım, inatçısın.
C'est une obsession!
Ne kadar inatçısın.
Tu es vraiment borné.
- Kendi işine bakacak mısın sen? - O kadar inatçı insan içinde...
Mêlez-vous de vos affaires.
Talbot geleneği inatçılığı ve duygularını göstermemeyi de içerir. Bu durum, sıklıkla da çok üzücü noktalara varır.
La tradition insiste aussi... pour que les Talbot soient guindés et démonstratifs... et fréquemment, cela a été poussé à l'extrême de manière très malheureuse.
Çok inatçısın.
A ta guise!
Bu kadar inatçı olduğunuz için utanmalısınız.
Vous devriez avoir honte d'être si têtues.
Senin inatçılığını ve alımlı yüzünü seviyorum. Neva'nın görkemli dalgalanışını, onun kıyısındaki sert kabuğunu seviyorum.
Ton apparence stricte et subtile, la Neva dans son cours puissant,
Ve bu işin becerilerimin ötesinde olduğunu düşünmeye başlamıştım ki onun rütbesinde birinden beklenmeyecek bir kafa karışıklığı... ve tabiatından kaynaklanan inatçılığının bileşimi sayesinde bir deniz felaketine karıştı.
Par bonheur, il fut victime d'un désastre naval causé par un penchant à l'entêtement et une bêtise, regrettables chez un homme de son grade.
- Sen de inatçı mısın?
- Et toi, tu es borné?
İnatçısınız. İnatçısınız işte.
Vous êtes tous des entêtés!
Alt tarafı boks yapacaktın, ama hayır, yapar mısın hiç, seni inatçı.
Il aurait suffi que tu montes sur le ring, mais t'étais trop têtu.
- Ayrıca inatçı mısın?
- Persévérant aussi?
Lütfen inatçılık etmeyin. Oğularınızla barışıp alabileceğiniz kadar para alın.
Ce que je vous conseille, c'est de faire la paix avec vos enfants et de récupérer votre part.
Sorun yalnız o değil, kapı çok zorlu ve inatçı.
S'il n'y avait que ça! La porte est dure et têtue!
İnatçısınız fakat gururlu değilsiniz.
Vous êtes têtus, mais sans fierté.
Var olmanın bir amacı olduğuna inanman garip ve inatçı bir inanış.
Tu as une foi étrange et obstinée. Tu crois encore que la vie a un but.
Nasıl gidiyor Ed? İnatçı, katır başlı kadın.
- Comment cela s'est passe, Ed?
Sıcak ve gönlü bol bir kadın, ama inatçılığı beni korkutuyor.
Une femme très généreuse mais j'ai peur qu'elle soit entêtée.
İnatçısın biliyorum, ama ben de öyleyimdir.
Vous êtes têtu, mais moi aussi.
İyi şanslar. Kızımın inatçılığı ve ve benim sportmenlik anlayışım... olmasaydı, yarış dışı kalmıştınız.
Vous ne devez qu'à ma fille et à mon amour du sport d'être encore dans la course.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]