English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Incite

Incite translate French

497 parallel translation
Benim için de zor çünkü o zaman seninle birlikte olmak istiyorum.
C'est difficile, car ça m'incite à vouloir être avec toi.
izleyince seninle birlikte olmak istiyorum.
Ça m'incite à vouloir être avec toi.
O tip propaganda her yerde kötüdür, ama tuvalete girenleri... grev yapmaya kışkırtıyor!
En plus de la propagande, elle incite les employées à faire la grève.
Doğruyu söylediğini sanmamın nedeni bu.
Au contraire, cela m'incite à le croire.
Şimdi benden, daha fazlasının katledilmesi için onları teşvik etmemi istiyorsun!
- Non. Vous voulez que je les incite à plus de tueries!
Eski askerlere verilen krediler bizi etkiliyor.
Elle nous incite à faire toutes sortes de prêts aux anciens combattants.
- Çok çekici görünüyordu. - Çekici görünür. Ancak korkarım burada yaşayan insanlar için hiçbir fayda sağlamıyor.
En effet mais je crains que cela n'incite pas nos gens au bien.
Ordu Kumandanı olarak merhametli olayım.
Je vous incite à la clémence.
-... teşvik ettiğini görmekten gayet memnunum.
- vous incite à nous offrir vos services.
Belki de manastırın bir etkisi vardır.
Peut-être ce Saint Lieu nous incite-t-il à tant d'amour?
Güçler dengesi o kadar hassas ki buranın buradan ayrılıp buraya katılması saldırganı savaş başlatacak kadar güçlü kılar.
Si délicat est l'équilibre européen... que toute scission... entre ceci... et cela... fortifie l'agresseur et l'incite à déclarer la guerre.
Haklı. Birini konuşturmak için onu rahat ettirmelisin.
Un peu de confort incite un homme à parler.
Belayı önceden kestirmek, değil mi? Bizi isyana teşvik ediyor..
Mais il vous incite â la révolte... vous trouvez ça normal?
Bir aile ne için her seferinde sürekli aynı mağazaya gider de diğerlerine hiç uğramaz?
Qu'est-ce qui incite les gens à aller toujours dans le même magasin?
Nane Çayı, çok daha sevgililer yapar!
Le thé Ming incite à l'amour.
Sadece Nane Çayı böyle yapar!
Le thé Ming, le seul qui incite à l'amour!
Bende hep...
Il m'incite à...
Araştırma yapmaya bizi iten tek bir neden var.
Une seule raison nous incite à sonder.
Şampiyon Rocky'yi çağırıyor, yakalayıp daha fazla vuracak.
Il incite Rocky à s'approcher.
Ama insanlara doğru yolu gösterebilirsin.
Que ton exemple incite les hommes à le faire.
Burada, kişi kendi kendisiyle başbaşa kalmaya yönelir.
Ce lieu nous incite à réfléchir sur nous - même.
Reşit olmadan hapse giremeyecekleri bilindiğinden suça zorlanırlar.
Ce qui incite certains adultes à utiliser ces mineurs pour commettre des crimes et des délits, sachant qu'ils ne seront pas punis.
Bizde, artık durmasını ve şehri terk etmesini istedik.
Et puis il y avait ceux qui voulaient qu'on l'incite à s'arrêter là.
Bu bankayı açtığımdan beri bu insanlara maaşları altı ay evvelden yatırmalarını söylüyorum.
Depuis que j'ai ouvert la banque, j'ai incité ces gens à déposer six mois de paye d'avance.
Bu şeytani tavsiye konusunda sizi başka biri zorlamadı mı?
N'étiez-vous pas incité par le conseil d'une autre personne?
Maggi'nin, seni suç işlemek için kışkırttığını söyleyeceksin.
Tu vas dire que ton copain t'a incité â voler.
Bana inanmak yerine maaşları Fiske'ye kendi ellerimle verdiğime inandı.
Il ne m'a pas cru. Il pensait que j'avais incité Fiske à le faire.
Ama alamadın ve şimdi Scalise senin inatçılığın yüzünden... saklanmaya başladı.
C'est raté. Vos méthodes ont incité Scalise à se planquer.
Unutma Max, bu işi seninle yapsın diye hükümetimi ben zorladım.
Rappelez-vous que c'est moi qui ai incité mon gouvernement à traiter avec vous.
Buraya gelmeme gazeteniz zorladı. Burada olduğuma göre...
Votre article m'a incité à venir, mais à présent..
Ağı indirmesine ben sebep oldum.
Je l'ai incité à retirer le filet.
Ağı senin bana sataştığından kestiğim için vicdanın susmuyor!
Tu veux te racheter car tu m'as incité à enlever le filet.
- Başkasına ait bir kadını kaçırmaktan.
- Pour avoir incité une bonne à fuir.
- Buna ikna edildim.
- On m'y a incité.
Ama ben kaçmazdım ve bütün bunlar kesinlikle ortada hiçbir şey yokken insanların neden bu kadar panikleyebildiğini merak etmeme sebep oldu.
Moi pas. Et tout cela m'a incité... à me demander pourquoi les gens... pouvaient se mettre en un tel état pour des périls inexistants.
İçindeki bu şey onu ne yapmaya yöneltti?
Que l'a-t-elle incité à faire?
Ne yaptım da senin onun evine gitmene yol açtım, adı her neyse... - Jake.
Qu'ai-je fait qui t'a incité à aller chez ce, comment déjà, connard?
Hükümet bu kararı, Kızılderili temsilcisi Adgard'ın hazırladığı dosyada belirtildiğine göre, Kızılderili Şefleri'nin hapisten af ile salındıkları halde küstah davranışları sebebiyle vermiştir.
"Le gouvernement déclare, informé par l'agent Agard, " que ces chefs, après avoir été graciés par un gouvernement clément, "ont incité leur tribu à des actes de défi en violation de la consigne."
Ben size şimdi gerçek cesareti göstereceğim, emirle gelen bir cesareti.
Je vais te donner un exemple de vrai courage, incité par l'autorité.
Bu yok edici işlemi geri döndürüyor, hücreleri içe doğru büyütüp onları öldürüyor.
Ce destructeur aurait inversé le processus, et incité les cellules à croître vers l'intérieur avant de mourir.
Neden böyle sarhoş olmamı istiyorsun?
C'est vous qui m'avez incité à boire.
Tiresias'ı sorgulamamı siz istediniz.
Tu m'as incité à questionner Tirésias.
Ülkenize karşı hain durumuna gelmeniz.
Par ce qui vous a incité à trahir votre pays.
Ayrıca, ahırımı da yıktırdı.
C'est lui qui a incité les villageois à détruire mon échoppe!
Özgürlük isteğinin yeni ihtiyaçlarına baskın geldiğini.
Son goût pour la liberté des champs si vif encore, malgré ses besoins nouveaux, l'avait incité â s'évader.
O zaman hangi yaratığın zoruyla bana planını açtın?
Quel animal, alors, t'avait incité à me livrer ce projet?
Onu "encephalogram" la başlamamız gerektiğine ikna ettim.
C'est moi qui l'ai incité à commencer avec l'encéphalogramme.
Rönesansın kendine has, duygudan çok bilgiyi temel alan bakış açısıyla bu farklı bakış noktasını altın güneş olarak seçti.
Il y a de bonnes raisons à la Renaissance, émotives plutôt que des raisons intellectuelles, qui l'ont incité à choisir le soleil d'or comme autre endroit.
Sorularıma öyle cevaplar verdi ki bu suçla bağlantılı olduğu şüphesiyle onu tutukladım.
Ses réponses à mes questions m'ont incité à l'arrêter, le soupçonnant d'avoir un lien avec ce crime.
Gnaeus Calpurnius Piso, birliklerini isyana ve ayaklanmaya kışkırttı mı?
Gnaeus Calpurnius Piso a-t-il incité ses troupes à se mutiner?
Yetki sınırlarımızın dışına çıkıp, suça yardım ve yataklık etmek yeterince kötü zaten.
On m'accusera d'être sorti de majuridiction, mais pas d'avoir incité à la délinquance.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]