English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Injustice

Injustice translate French

750 parallel translation
Eğer onunla konuşursam ve gerçekten dallamanın teki olduğu ortaya çıkarsa, sil baştan, her türlü adaletsizliğe karşı, yoluna çıkmam gerekecek.
Parce que si je lui parle et qu'elle est effectivement une tache, alors je vais devoir reprendre la casquette de ce type qui s'en prend à elle à la moindre petite injustice.
Kadını serbest bırakabiliriz de, lakin şayet kadın katilse, topluma haksızlık olur.
Si nous relâchons une coupable, nous commettons une injustice.
O zaman sana olacaklar korkunç bir haksızlık.
Alors, vous allez être victime d'une terrible injustice.
Doğru kelime deyince, adaletsizlikle ilgili bir kaç şey söylemek isterim masum bir adamı üç ay hapis tutmak öylesine pis, soğuk bir yerde aç ve susuz bırakarak.
Et je dénonce l'injustice qu'il y a à garder 3 mois un innocent dans un cachot si pestilentiel.
Büyük bir haksızlığı düzeltmek için yardımınızı istiyorum.
Aidez-moi à réparer une injustice.
Karım öldü ve kız kardeşinize bir miktar para bıraktı. 500 ruble. Hakkındaki yersiz şüpheleri telafi etmek için.
Ma femme a laissé 500 roubles pour votre soeur, pour réparer l'injustice.
Büyük bir haksızlık...
Je m'excuse. C'est une grande injustice -
Javert, başka birini kurtarmak için kendimi eleverdim.
Vous le savez. Javert, je me suis rendu pour sauver un homme de l'injustice.
Bu haksızlığı kınıyorum!
Je proteste contre cette injustice!
Ne biçim bir adaletsizlik bu?
C'est quoi, cette injustice?
- Normanlara değil haksızlığa karşıyım.
Je déteste l'injustice, pas les Normands.
Açık konuşayım Bay Golyat, haksızlık gördüm mü... düzeltene kadar rahat edemem, hepsi bu.
Honnêtement, M. Goliath, je déteste l'injustice.
Sosyal adaletsizlik bu.
C'est de l'injustice sociale.
Konumundaki adaletsizliğin farkına varmanın zamanı gelmedi mi?
Ne comprenez-vous pas l'injustice de votre situation?
"Haksızlık bu hakların ihlalidir."
"Toute violation d'un droit est une injustice."
Doğru ve yanlış.
Le droit et l'injustice.
Yaptığınızın üzücü olduğuna... inanmanız, gösterdiğiniz medeni cesarete ve sadakate karşı yapılmış bir haksızlık olurdu.
Vous avez fait preuve de courage devant l'injustice.
Yalnızca haksızlıklara nişan al, asla ıskalamazsın.
Pointe-la sur l'injustice et tu la vaincras.
- Adalet yoksa konuşurum. - İster izin olsun ister olmasın!
Je parlerai n'importe où contre l'injustice, avec ou sans permission.
Haksızlığın üstesinden haksızlıkla değil, adaletle ve... -... Tanrı yardımıyla gelinir.
Car on ne peut vaincre l'injustice avec davantage d'injustice, mais seulement par la justice et l'aide de Dieu.
Çünkü ben sana karşı büyük bir yanlış yaptım.
D'abord, j'ai commis une grande injustice.
Bu, hiçbir zaman telafi edemeyeceğim bir hata.
Cette injustice, je ne pourrai jamais la réparer.
Haksızlık etmeye zorlanıyoruz.
Nous allons devoir commettre une injustice.
Bir konuda heyecanlandım mı kendimi tamamen o konuya veririm.
L'injustice me révolte et je la combats.
Biz Aziz Thomas gibi haksızlığa dikkat çekmek istiyoruz.
... vous savez comment on est, les jeunes! On veut montrer l'injustice, comme Saint Thomas!
Yaşlılar durumu basitçe kabul ediyorlar :
[ "On s'habitue à l'injustice", disent les anciens.. ]
Aç kaldığınızda tartışamazsınız.
[Mais quand la faim vous prend à la gorge,.. ] [.. il faut se résigner à l'injustice, céder, se faire dépouiller.]
Böyle haksızlıklar kanımı donduruyor.
Quand je pense à cette injustice, ça me retourne les sangs.
Ne yaptılar? Bir haksızlığı dramatize ettiler.
L'émeute de 1773 a clamé l'injustice!
Ve biz ne kadar zamandır... benzer bir adaletsizlikle yaşıyoruz?
Depuis quand vivons-nous sous l'emprise... d'une semblable injustice?
- Bu hiç adil değil!
Madame! - C'est une injustice!
Hayatım boyunca adaletsizliğin ve sahtekarlığın dürüstlük bayrağı çektiğini gördüm.
Toute ma vie j'ai vu l'injustice passer pour de la vertu.
Bırakın rahipler, korkaklar, kalleşler, çerden çöpten yaratıklar kötülüklere taparcasına katlanan zavallılar yemin etsin.
Jurez, prêtres, jurez, lâches et cauteleux! Vieilles charognes, âmes tourmentées éprises d'injustice!
Mohei, erkeklere zina yapmak serbestken kadınlar neden cezalandırılıyor?
Les hommes ont le droit de fauter... mais on crucifie les femmes pour cela. Quelle affreuse injustice!
İnsanlar adaletsizliği hakediyor.
Les hommes méritent l'injustice.
Her yerde haksızlık ve yoksulluk gördüm.
Misère et injustice pavaient notre chemin.
İyi bir adamdan kötülük gelmez. Adalet, adaletsizlikten iyidir.
Le bien est plus fort que le mal, la justice plus forte que l'injustice.
yapmaya çalışmak, yanlışları düzeltmeye... çalışmak beni kötü bir asker yapıyorsa, ne mutlu ki bana kötü bir askerim.
Si s'efforcer de faire quelque chose pour son pays, et essayer de combattre l'injustice c'est être un mauvais soldat, alors, je suis fier d'être un mauvais soldat.
Eğer iyi bir asker olmak... haksızlıklara karşı sesini çıkartmayan her şeyi - - olduğu gibi kabul edip gönül rahatlığıyla yaşamaksa, ne mutlu ki- -
Si être un bon soldat c'est être soumis bêtement et passivement à l'injustice, à l'indécision et à la complaisance, alors je suis...
Notlar açıklandı ve sınavdan kalmışım.
C'est une injustice. Peut-être.
Anlaştık mı? Olur. Sizin bileceğiniz iş.
Ces jeunes estiment qu'une grosse injustice a été commise.
Sana öyle diyebilir miyim? Bu sabah epey korktum. Polisler beni arıyordu.
Votre problème - mon injustice - est devenu le leur.
Sana doğru ile yanlış arasındaki farkı öğrettim, iyi ile kötü arasındaki, aşk ile şehvet arasındaki farkı öğrettim.
Tu sais différencier la justice de l'injustice le bien du mal, et l'amour du désir.
Ve çağlar içinde, hastalıkları, deliliği, suçu ve tüm adaletsizlikleri ortadan kaldırdıklarında yine büyük bir iyilikseverlikle dış uzaya yönelmişler.
l'insanite, le crime et l'injustice... ils se tournerent, avec une grande bienveillance... vers les espaces inconnus de l'Univers.
Kokuyorlarsa, nedeni adaletsizliğin pis kokusudur.
S'ils empestent, c'est de l'odeur nauséabonde de l'injustice.
Ne zaman birşey karışık hale gelse, senin önüne getirilirdi, hakim olarak.
Et si quelque injustice était commise... votre jugement aurait force de loi!
Kanun olduğu yerde adaletsizlik vardır. Hadi oğlum kalk.
Où il y a la loi, il y a l'injustice!
Hepiniz buraya varoş çocukları ve haksızlıkla kan ağlayan kalplerinizle gelmişsiniz.
Vous dégoulinez de bons sentiments sur les gosses des rues et l'injustice.
O paranın bir kuruşuna bile dokunacak olursa, bu büyük bir adaletsizlik olur.
Ce serait une injustice qu'il touche un seul penny!
Birçok şey adil değil.
L'injustice est partout dans ce monde.
"Onlar ağacın meyvesinden tanındığını,..." "... adaletsizliğin ağacı çürüttüğünü,... "... meyvesinin kuruyup, büzüştüğünü ve... "
" Ils savaient que l'injustice corrompt les fruits de l'arbre, qu'ils se flétrissent et tombent sur le sol sombre de l'histoire où ont pourri d'autres grands espoirs, et que l'égalité et la liberté sont encore la seule issue intègre

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]