Innocence translate French
1,750 parallel translation
Saf, masum birinin etrafında olmak istersin.
On a besoin de pureté, d'innocence.
Çocukluğun sonu muydu?
La fin de l'innocence, hein?
Ben çocukluğun masumiyet çağı olarak geçirilmesine taraftarım.
Je dis qu'il faut préserver son innocence d'enfant.
Çocukluk, masumiyet çağı olmalı.
Préservons son innocence d'enfant.
Felix Gaeta'nın masum ya da suçlu olması sorgulanıyor.
L'innocence ou la culpabilité de Felix Gaeta sont soumises au vote.
Bu işin sonunu bilirsin. İşin sonunda bunu benim yapmadığımı ispatlayacağım.
Ça finira quand j'aurai prouvé mon innocence.
Biraz araştır Diana. Benim masum olduğumu ispatlayacak bazı kanıtlar olmalı.
Il doit y avoir une preuve de mon innocence.
Aslında Harpo karakteriyle ilgili olan tuhaf durum, çocukça bir masumiyet içinde olması, mutlu olmak için çocuklar gibi çabalaması, çocuklarla oyun oynaması
Ce qui est particulièrement étrange au sujet de Harpo, c'est son innocence enfantine. Il recherche le plaisir, il aime les enfants et joue avec eux.
İşte bu mutlak ahlaksızlık ve mutlak masumiyet ilişkisi id'in ne olduğunu bize anlatır.
Cette combinaison unique de corruption totale et d'innocence, c'est exactement le Ça.
Her fırtına, beraberinde umudu da getirir... her nasılsa sabah ile beraber herşeyin yeniden temizlenmiş olma umudu, ve en başa bela lekeler bile ortadan kaybolmuş olacaktır, aynı onun masum olduğu konusundaki şüpheler gibi... veya yapmış olduğu hatanın sonuçları.
Chaque orage apporte l'espoir... que le matin, tout sera d'une certaine manière propre à nouveau, et que même les taches les plus ennuyeuses auront disparu, comme les doutes à propos de son innocence... ou les conséquences de son erreur.
Bakın, cennet bahçesinde erkek masumiyet ve mutluluk içinde yaşayıp gidiyordu.
Vous voyez, dans le Jardin d'Eden, l'homme vivait dans un état d'innocence et de bonheur. Puis la femme arriva
Evet.Biraz önce yanındaydım.Uyuyor.
Elle dort. Le sommeil de l'innocence.
Suçlu birine göre, bizi masumiyetine ikna etmek için çok arzulu.
Pour quelqu'un de coupable, il s'applique avec attention pour essayer de nous convaincre de son innocence.
Yani masumiyetini ispatlamamızı isteyen adam onu temize çıkaracak tek adamı öldürdü.
Donc le gentleman qui nous demandait de prouver son innocence, vient de tuer le seul homme qui pouvait l'innocenter.
Babamın masum olduğuna neden inanmıyorsun?
Pourquoi tu ne crois pas à l'innocence de papa?
İşte! Masumiyetinizin ispatı.
Voilà, votre preuve d'innocence,
Peki Gerald Curtis suçsuz olduğunu mu iddia etmiş hep?
Curtis a toujours clamé son innocence?
Bu masumiyetini kanıtlamana yardımcı olabilir.
Ca pourra vous aider à prouver votre innocence.
- Masumiyetimi ispat etmeye çalışıyorum burada.
- J'essaie de prouver mon innocence. - Génial!
"Suç hakimiyetini korumak için masumiyeti katleder ve masumiyet...... suça karşı herşeyiyle mücadele eder."
"Le crime égorge l'innocence pour régner et l'innocence se débat de toutes ses forces dans les mains du crime".
Masumluğu ispat edilene kadar herkes suçluydu.
Coupable jusqu'à ce que l'on prouve l'innocence.
Tüm yapabileceğimiz onların masumiyetini korumak.
Tout ce que nous pouvons faire, c'est protéger cette innocence.
Bir masumiyet idolü.
L'image de l'innocence.
Masumiyetini mi?
Son innocence?
Hollywood'un alın lekeleri arasında yer alan bir sahneyle ise sempati beslediğimiz, insancıllığı ve masumiyetiyle düşünce kalıplarımızı kıran küçük kızın diğer terörist Yemenlilerden hiç de farklı olmadığını öğreniyoruz.
Et, dans une scène d'une incommensurable infamie, on apprend soudainement que la petite fille qui nous a tant attendris, dont l'humanité et l'innocence ont fait fondre nos stéréotypes, ne vaut finalement pas mieux que les terroristes yéménites.
Pamela Franklin sevgilisiymiş. Adamın masum olduğuna herkesin inanması için diğerlerini öldürmüş.
Elle a tué les autres pour convaincre tout le monde de son innocence, puis il l'a tuée.
Bu güne kadar kimse suçsuz olduğuna inanmıyordu çünkü herkes, dava hakkında, infaz hakkında çok şey duymuştu ama masum olduğunun ortaya çıktığından habersizdi.
personne ne croit qu'il tait innocent avec tout ce fiasco personne ne parla de son innocence
Çocuklarına duyduğu sevgiyle, bütün hatalarına rağmen,... masumiyeti kutsadı.
Malgré tous ses défauts, c'est avec ses enfants qu'il renouait avec l'innocence.
Masumiyetini.
Son innocence.
Hey, beni vurursan, kim masumiyetini kanıtlayacak?
Hé, si vous me tuez, qui va prouver votre innocence?
Gaswint ailesi, onun masum olduğundan emin olarak gerçek katili bulana yüklü bir ödül verecekti.
Convaincue de son innocence, la famille Gaswint offrait une récompense significative pour qui trouverait le vrai meurtrier.
Tabi bu söylediklerin Raja'yı aklamaz.
Hé, ça ne prouve en rien l'innocence de Raja.
Son 12 yıl boyunca karılarını öldüren pek çok adamla karşılaştım. Jake'in gözlerinin içine baktım ve orada bunu göremedim.
J'ai regardé dans les yeux de Jake, et j'ai vu son innocence.
Bunlar bizim aramızda kalamaya devam etmesi için, masumiyetini kanıtlamada bize yardım etmen gerekiyor.
Mais pour qu'on garde ça entre-nous, tu dois nous aider à prouver ton innocence.
- Rincon masum filan değil. - Yalan mı söyledin?
L'innocence de Rincon, c'était bidon.
Sadece birçok kez kocamı öldürmedim diyebilirim.
Je pourrais clamer mon innocence en vain, mais pour faire bien :
Masumiyetini kaybediyorsun.
On perd son innocence.
Bu suç bölümünden Daniel crosby.
Voici Daniel Crosby de la ligue de l'innocence.
İspatlayamadığın takdirde, Walt Bannerman'ın masumluğunu benim önüme getirme yine.
Alors ne remettez plus l'innocence de Walt sur le tapis. À moins de la prouver.
Onun suçlu olduğuna dair imgelemin, neden onun masumiyetine inancımdan daha geçerli olsun ki?
Pourquoi votre vision de sa culpabilité est-elle plus valable que ma foi en son innocence?
Ama Dactyl'lerin suçsuzluğunu kanıtlayacak delil bulunmadıkça yapabileceğim çok az şey var.
Mais je crains, qu'à moins d'avoir une réelle preuve de l'innocence des Dactyls, je ne puisse rien faire pour l'arrêter.
Eğer medyum yeteneğini Delbecchio'yu bulup masumiyetimi kanıtlamak için kullanırsan.
Si... si tu veux bien utiliser tes dons de médium pour trouver Delbecchio. Et prouver mon innocence.
Teslim olmak ve her şeyi sonlandırmak için. Ve hala masumluğunu koruduğu için, sürdürülmesi zor bir dava olacaktı.
Pour se rendre et laisser ça derrière elle, et puisqu elle maintenait toujours son innocence, ça allait être une affaire difficile à gérer.
Suçlu olduğumda, benim masum olmamı istiyorsunuz. Masumken de, suçlu olmamı istiyorsunuz.
Quand je suis coupable, vous voulez prouver mon innocence, et quand je suis innocent, vous me traitez comme un coupable.
Sizden masumiyetinizi alacak gururunuzu ve nihayetinde ruhunuzu.
Ils vous prendront votre innocence, votre fierté, et même votre âme.
Hayır. Dışarıda masumiyetinize inanan çok insan var.
De nombreuses personnes croient en votre innocence.
İlk baştaki masumiyet
Ce qui un jour fut innocence
Mum ışığı yüzünü hiçbir meleğin cüret bile edemeyeceği bir masumiyet ve ihtişamla aydınlatıyordu.
Ton visage est illuminé par cette chandelle comme aucun ange du ciel, dans son innocence et sa gloire, n'oserait espérer l'être.
Benim karımı öldürmediğimi kanıtlayabilirmiş.
Il dit avoir la preuve de mon innocence.
- O zaman masumiyetini ispat etmesine yardım edersin.
- Alors tu aideras à prouver son innocence, OK?
Görülüyor ki burada masum olduğuma inanan tek kişi benim.
- à croire à mon innocence - Assez, assez...