English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Intolerance

Intolerance translate French

176 parallel translation
Başyapıtı olacak olan "Intolerance" ı çekecek cesareti vermişti. Giovanni Pastrone'nin "Cabiria" sı bütün bileşenleri içeriyordu.
Elle l'inspira et lui donna l'audace de réaliser son chef-d'œuvre :
"Intolerance" da aynı zamandan hikâyeleri ve karakterleri anlatmak yerine,..
Mais Griffith alla plus loin encore.
Peki bu modası geçmiş eski geleneği başlatan "Cabiria" ve "Intolerance" mıydı?
La grande tradition inaugurée par Cabiria et Intolérance est-elle dépassée? On pourrait le croire.
Uzun yıllardır insan doğasının ruhsal tarafına seslenen pek çok filmde bunu bulurum.
Depuis Intolerance de Griffith, Les Raisins de la Colère de John Ford, jusqu'à Sueurs Froides d'Hitchcock ou 2001 de Kubrick et tant d'autres.
Griffith'in filmi "Intolerance" dan John Ford'un "The Grapes of Wrath" ına,.. ... Hitchcock'un "Vertigo" sundan Kubrick'in "2001" ine ve pek çok diğerine kadar.
Comme si les films répondaient à une très ancienne quête de l'inconscient collectif.
Bağnaz zihniyetlere ve yalanlarına müsaade etmeyin.
Ne les oubliez pas et n'applaudissez pas aux mensonges de l'intolérance fanatique!
Özgür dünya için, ulusal engelleri kaldırmak için savaşalım. Açgözlülüğü, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü kaldırmak için.
Pour libérer le monde, abolir les barrières nationales, abolir la cupidité, la haine et l'intolérance.
Senin deyiminle güçlü olmayı. Güçsüzlere karşı ön yargını, hoş görüsüzlüğünü.
Ta soi-disant "force de caractère"... ton intolérance!
Bu hoş görüsüzlüğün beni çileden çıkarıyor.
Et votre intolérance me révolte!
Nefret, hoşgörüsüzlük ve cinayetten suçlu!
Il est coupable de haine, d'intolérance, et de meurtres!
Sınıfta bazı dinleri ve ırkları aşağılamışsınız. - İşte bahsettiğim konu bu Dadier.
Vous avez communiqué votre intolérance à vos élèves!
Kızkardeşim ve ben aramızdaki hoşgörüsüzlük... ve anlaşmazlıklar için çok kederleniyoruz.
Nous sommes toutes deux très peinées de l'intolérance et des désaccords qui nous divisent.
İşte! Bu fanatiklerin ne kadar hoşgörülü olduklarını görün!
Voilà l'intolérance de ces fanatiques!
Üstlerim benim kayboluşumu sorgularken, paranoya seviyesinde şüpheci ve hoşgörüsüz tavırlar sergilediler.
Quand mes supérieurs m'ont questionné au sujet de ma disparition, Ils ont montré un degré de suspicion et d'intolérance frisant la paranoïa.
Ben, insanların gücü ve zenginliği... fakirlerin sırtına basarak kazandığı bir çağdan geliyorum. Önyargı ve hoşgörüsüzlüğün sıradan olduğu... ve gücün her şey demek olduğu bir çağdan geliyorum.
J'appartiens à une époque où l'homme obtient pouvoir et richesse en exploitant les pauvres, où les préjugés et l'intolérance sont largement répandus, et où le pouvoir est une fin en soi.
Onlar hırsın, sapkınlığın, hoşgörüsüzlüğün ve gericiliğin partisi.
Ils sont pour la cupidité, la corruption, l'intolérance et les vieilles idées.
Bağnazlığa karşı atağa geçtiğimizi, hoşgörüsüzlüğe karşı şut çektiğimizi ve vuruşlarımızla...
Qu'on combat la bigoterie, l'intolérance, - et qu'on batte...
Macera, melodram, şatafat, dindarlık,..
Intolérance. Cabiria de Giovanni Pastrone avait tous les ingrédients nécessaires :
"Intolerance" da abartılı bir bütçeyle, gerçek boyutlu setlerle ve binlerce figüranla çok daha fazlası yapılabilirdi.
Intolérance. On a beaucoup glosé sur son budget extravagant, ses décors grandeur nature et ses milliers de figurants.
... dört farklı yüzyılda geçen hikâyeleri anlatma cesareti göstermişti.
Intolérance entremêlait différentes histoires et personnages, non pas de la même période, mais de quatre époques différentes.
Griffith'in "Intolerance" ı, Murnau'nun "Sunrise" ı gibi.
Comme le Griffith d'Intolérance, comme le Murnau de L'Aurore,
Şiddet, hoşgörüsüzlük ve savaştan nefret ederdi, herkes gibi.
Il était contre la violence,'intolérance, la guerre. Normal.
Laktoz dayanıksızlığı!
Intolérance au lactose.
Belki sen laktoza dayanamıyorsundur.
Ca doit être une intolérance au lactose.
* Ezilmiş gözler bakar sakatlanmış beyinler yıpranır * tahammülsüzlüğün nişanları
Les yeux en bouillie matent, les esprits estropiés portent des insignes d'intolérance
Bu dünyada iyilik adına bir güç olacağıma söz veriyorum. Haksızlıkları, hoşgörüsüzlüğü yok eden, acımasızlıkla savaşan, lanetleyen...
Je promets d'être une force bienfaisante dans ce monde, de lutter contre l'injustice, d'écraser l'intolérance, de combattre l'inhumanité...
Hoşgörüsüzlük, cahillik, nefret.
L'intolérance, l'ignorance, la haine.
Savaşlar, bağnazlık, televangelizm.
Les guerres, l'intolérance, le télévangélisme.
Ve benim gelmem icin yeterki kadar hosgorusuzluk getirdin.
L'intolérance sur terre a permis mon retour.
En büyük korkuları uyandırıp, huzurlu toplumları kendi inanışlarına göre düzen sağlayan insanlar haline getirirler.
Ils réveillent nos peurs ancestrales et par là, l'intolérance des gens.
Caddenin karşısına geçtim ve oradaydın.
Tu fais de l'intolérance au lactose. J'ai traversé, tu étais là...
Ve sen beni hoşgörüsüz olmakla suçluyorsun.
Et maintenant... tu m'accuses d'intolérance?
Dini hoşgörüsüzlük.
Intolérance religieuse.
- Bilmiyorum Scully. Bazen küçük bir hoş görüsüzlük hoş karşılanabilir.
Parfois, ça fait du bien, un peu d'intolérance.
O korku, yargı ve hoşgörüsüz bir hayattan kaçmak istedi.
elle voulait échapper à une vie de peur, de jugement et d'intolérance.
Gece gündüz çalışırız eylemlerimizi planlarız, adaletsizlikleri ihbar ederiz yoksulluğa karşı, zorunlu göçe karşı ve her türlü haksızlığa karşı savaşırız.
Nous travaillons jour et nuit, échafaudant dans l'ombre nos actions qui dénoncent les injustices contre les dépossédés, les procédures arbitraires envers les déportés et toutes les formes d'intolérance.
Belki bu dar fikirlilikti ama Miranda için kapı açık kaka etmek kesinlikle birini terk etmeye yeterli bir nedendi.
C'est peut-être de l'intolérance. Mais pour Miranda, chier la porte ouverte suffisait pour envoyer chier quelqu'un.
Bana bağnazlık konusunda esalı bir ders verdi..
J'en ai tiré une profonde leçon sur l'intolérance.
.. kale direğininüzerine.. .. vurmak istiyorum.
Et botter dans cette balle de l'intolérance... au-dessus de la lucarne... de l'intolérance.
Diğer kültürleri hazmedemeyen insanlar ve Hollandalılar!
L'intolérance envers les gens de culture différente, - et les Hollandais. - Quoi?
Bu şişko çocuk yaramaz ve önyargı da bu okumalarla oluşur çünkü bağnazlar heceleyemez.
et la lecture facile encourage l'intolérance : les bigots sont illettrés.
Soğuğa karşı hassasiyet. Evet. Artrit, kas ağrısı, kabızlık.
"Intolérance au froid" oui, "arthrite, myalgie, constipation" oui,
Burada hoşgörüsüzlük hoşgörüyle karşılanmayacaktır.
Ici, l'intolérance ne sera pas tolérée.
hitler'in milliyetçi sosyalist partisi, sahte hayaller ve sahte umutlar vaat ediyor.
Un parti d'intolérance et de haine, de fausses images et de fausses espérances, un puits de non-sens et de mensonges invétérés. Ils méritent d'être pendus!
Farkedeceksiniz ki... Dünya atalarınızın bıraktığı gibi değil.
Nous avons dépassé des choses, telles que l'intolérance, le préjudice.
Özel hayatın umrumda değil. Hoşgörüsüzlüğe tahammül edemem.
Votre vie privée m'indiffère, mais pas l'intolérance.
Minik beyni, hoşgörüsüzlük yüzünden taşlaşmış.
Son minuscule cerveau a été calcifié par l'intolérance.
Göçü durdurmaya çalışmak, tahammülsüzlük ve cahilliktir!
Essayer d'arrêter l'immigration n'est qu'intolérance et ignorance.
Laktoza alerjim var.
Je souffre d'intolérance au lactose.
Bu kızgın homofobik herifin kimseyi... kandırdığını düşünmüyorsun, öyle değil mi?
Tu ne crois pas vraiment que ton intolérance va tromper qui que ce soit, j'espère!
- Hoşgörüsüzlüktür.
- Avec intolérance.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]