Ives translate French
254 parallel translation
Biliyorsun Jeff lves haklıydı.
Ives a raison.
Dawson Castle'da Ives ile ufak bir tartışması oldu.
Il s'est disputé avec Ives dans le Dawson Castle.
lves adındaki eleman benim işaretlerimi almış... ve yerine adınızın yazılı olduğu bu kağıdı bırakmış.
Cet Ives a enlevé mes marqueurs et mis ce papier portant votre nom.
- Afedersiniz, bu Hakim Ives.
Désolé. Voici le juge Ives.
- Merhaba. - Bayan Ives.
- Mme Ives.
Hakim Ives konuşmak istiyor.
Le juge Ives désapprouve ce verdict.
Archibald "Archie" Ives : 11 kaçma girişimi.
Archibald lves, onze tentatives.
Ives.
Ives...
Evet. Archibald Ives. İskoçyalı.
Oh, oui, Archibald lves, écossais.
Uçuş Subayı Ives.
Officier aviateur lves.
- Teldolap Ives.
- A la prison!
- Şey, Ives.
- Eh, Ives.
Ives.
Ives.
- Ives, otur. - Merhaba efendim.
- Ives, asseyez-vous.
Ives iyi kazıcı, o önden kazıyor, çıkan toprağı arkasına doğru itiyor. Ben de arkama yığıyorum, ve iki köstebek gibi toprağı deliyoruz.
Ives, qui est spécialiste, creuse en tête et j'éparpille la terre derrière moi.
Ives da seninle geliyor mu?
Ives aussi?
Ives'in oynatmasına az kaldı, biliyorsun değil mi?
Vous savez qu'il est à bout.
Ives'a uğrayacağım.
Euh, voir lves.
Ives!
Ives!
- Ives adında yeni mezun olmuş bir çocuk.
- Un thésard du nom de Ives.
Elroy Ives.
Elroy Ives.
Ve bana Ives denen şu maymunu bul.
Amenez-moi ce crétin d'Ives.
Senin bölümünde Ives adında bir serseri varmış galiba.
Tu as un gamin dans ton département qui s'appelle Ives?
Bilmen gereken bir şey var. Bölümünde Ives adında saçma sapan biopsiler yapan bir asistan var.
Je pense qu'il faut que tu saches qu'il y a un chercheur du nom de Ives dans ton département qui fait des biopsies douteuses.
-... takla atıyoruz...
- par Nixon... - Ives est mort.
- Ives öldü, Herb. Bu yüzden buradayım.
C'est pourquoi je suis ici.
Dr. Ives'ın kalp krizinden öldüğünü biliyoruz. Dr. Schaefer ise diabet komasına girip öldü.
Ives est mort d'une crise cardiaque, et Schaefer, d'un coma diabétique.
Bir şekilde Dr. Ives'ın Acil Servis'te kalp krizi geçirmesine neden oldu.
Il a réussi à faire mourir le Dr Ives d'une crise cardiaque en pleine salle des urgences.
Schaefer'ı, Ives'ı ve Welbeck'i öldürmem gerekiyordu. Ve diyaliz hemşiresi Bayan Campanella'yı da komaya girmeme neden olduğu için öldürmeliydim.
J'allais tuer les docteurs Schaefer, Ives et Welbeck et l'infirmière de dialyse, MIle Campanella, dont la négligence avait provoqué mon coma.
Ertesi sabah, ecza deposuna gidip bir parça dioksin bir kum torbası ve vizite formu alıp Dr. Ives'ın laboratuarına gittim.
Le lendemain matin, j'ai piqué de la digoxine dans la pharmacie et un sac de sable d'un chariot et je suis entré dans le laboratoire du Dr Ives.
Ives'e bu sabah geleceğini söyledim. Ona ; "Paul, hayatının parçalanmasına izin verecek bir adam değildir,... yakında toparlanır" dedim.
Je lui ai dit que tu n'étais pas du genre à te laisser aller.
Ives bana Tucson, Arizona'da bir iş vermişti.
Ives m'a demandé d'aller en Arizona pour le travail.
- Hayır, o St. Ives.
- Non, c'est Saint-Ives.
St. Ives.
Saint-Ives.
Ben varım... ve Dr. Ives... ve Childress.
Le Dr lves... et Childress.
Burl lves.
Burl Ives.
Trini Lopez ve Burl Ives arasına yerleştirebileceğim bir kaset oldu.
Je saurai quoi mettre entre Trini Lopez et Burl Ives.
Siz beni arayan bir avuç korkak bağnaz, ödlek, sarhoş, uykusuz, paranoyak, iğrenç, sapık röntgenci, ahlaksız dinleyicisiniz.
Vous êtes une bande de lâches, invertébrés, sectaires... tremblotants, ives, insomniaques... paranoïaques, dégoûtants, pervers, voyeurs, mesquins et obscènes. Voilà ce que vous êtes.
Şimdi dikkatini çekebildim mi? St. Ives'e gittiğimde yedi karısı olan bir adamla tanıştım. Her karısında yedi çuval vardı.
A Notre-Dame, j'ai vu un homme à 7 femmes chacune ayant 7 sacs contenant 7 chats avec 7 chatons.
St. Ives'e kaç kişi gitmişlerdi? Telefon numaram 555...
Mon numéro est le "555"...
Bize ne demişti? St. Ives'e giderken. Bulmaca tekrar başladı, "Ben St. Ives'e giderken"
Il a dit : "Qui était à Notre-Dame?" Et c'est "Un homme à 7 femmes"...
St. Ives'e kim gidiyor?
- Et à Notre-Dame?
Ve rehberimiz tesadüfen ordudan biri, Albay Ives.
et notre guide... un militaire, par coïncidence. Le colonel Ives.
Albay Ives, bilhassa tatmin olamıyordu.
et le colonel Ives, en particulier, ne pouvait pas être satisfait.
Geriye Albay Ives Bay MacCready'nin eşi ve ben kaldım ve o grupta kalan günlerimin sayılı olduğunu biliyordum.
Ce qui a laissé le colonel Ives... l'épouse de MacCready, et moi... et j'ai su que dans cette compagnie mes jours étaient comptés.
Kalıp Bayan MacCready'i Albay Ives'dan... korumak asilce bir davranış olurdu, biliyorum, ama zayıftım.
C'aurait été plus noble, je sais... de rester et protéger Mme MacCready d'Ives, mais... j'étais faible.
Ve bildiğim kadarıyla Albay Ives.
et colonel Ives, pour ce que j'en sais.
Albay Ives!
Colonel Ives!
- Ives.
- Ives.
Ives, efendim.
Ives.
Çünkü aileme tekrar kavuşmam gerek.
J'irai rejoindre ma famille à St Ives.