Jelatin translate French
65 parallel translation
Jelatin de sıkışmış.
Le cellophane se coince aussi.
Onlarda mı? Patlayıcı jelatin.
Oh, ces caisses là,... des explosifs.
Jelatin ilave etmek.
Le collage à la gélatine.
İçine jelatin koyuyorum.
J'y ai mis de la colle.
O jelatin dökmüş.
Il a versé de la gélatine.
O 40. içine jelatin dökmüş.
Il a versé de la gélatine dans le 49.
- Renkli jelatin.
- De la gélatine colorée.
- Çiğ yumurta, jelatin, otlar.
- Oeuf battu, gélatine et herbes.
200 ton jelatin dinamiti yerleştirdim. Bir şeye kalkışırsanız hep birlikte havaya uçarız.
Je porte une charge de 200 tonnes de plastic, et si vous tentez quoi que ce soit, on saute tous ensemble!
Rudy Vallee, Kraliyet Jelatin Saati için dikkatinizi buraya vermenizi istiyor.
Rudy Vallee exige votre attention pour The Royal Gelatin Hour.
İlk önce Moskovalılar vardı, daha sonra Bavreyalılar dövülmüş kremalar, parfeler, soğuk sufleler, bombalar Amerikalılar şerbetten yapılmış kremalarıyla gelip ki bazen içine mısır unu ve jelatin eklenirdi, dondurmayı icat edene kadar.
Arrivèrent les Moscovites, qu'on nommait alors Bavarois, les mousses, les parfaits, les soufflés glacés, les bombes... Jusqu'à ce que les Américains, avec leurs sorbets à base de crème, parfois avec adjonction de maïzena et de gélatine, inventent l'Ice-Cream, rendu partout populaire.
Jelatin gibi bir şeydi.
Bref... c'est comme du cellophane.
- Jelatin mi?
- Du cellophane?
Odo, rahatsız olmadığı sürece, şekil değiştiren jelatin halinde kalmaktan son derece memnun olacaktır.
Sans un peu d'inconfort, le changeant sera tout à fait heureux de rester dans son état gélatineux.
Kaos Projesi'nin Patlatıcı Ekibi bir düzine binanın taşıyıcı kolonlarına jelatin patlayıcı döşedi.
Les Comités de démolition du Projet Chaos ont entouré de gélatine explosive les colonnes d'une douzaine d'immeubles.
Jelatin bir tarayıcı plaka parmak izini alıyor.
Leurs empreintes digitales sont scannées dans de la gélatine.
Cortodiazapine'i el ile jelatin tüplerden çıkarıp onun yerine şeker yerleştiren işçilerin başında duruyordu.
Elle supervisait les gens qui vidaient les capsules de cortodiazapine pour mettre du sucre à la place.
Bazı İtalyan aileleri gibi ev eşyaları jelatin kaplı yaşamak istemiyorum.
Je ne veux pas recouvrir les meubles de plastique.
- Evet, jelatin standından önce.
- Devant le marchand de glaces.
Şeker, mısır şurubu ve jelatin
Sucre, glucose, mélasse et gélatine.
Jelatin film ve gazlı tampon.
Gel, Penrose.
Jelatin bir hidrojen difioksit.
Du diphyoxide d'hydrogène gélatineux.
İnsan dokusunu temsil eden jelatin bloğu üzerinde yaptığım saplanma derinliği testine göre atış 890 metreden yapılmış.
Je pense comme vous. D'après les tests, avec de la gélatine en guise de chair, le tireur était à près de 900 m.
Birkaç turuncu jelatin istiyorum.
J'ai besoin de filtres orange.
Tüfeğin gerilme gücü az olduğu için zıpkın, jelatin bloğuna saplanmadı. Tekne gövdesine hiç saplanmaz.
Ce harpon manque de tension pour pénétrer le gel et donc la coque.
Jelatin tam olarak nedir?
C'est quoi exactement, l'aspic?
Renkli jelatin önerisinin onun durumuma sempati göstermesi işareti olduğunu düşünüyorum.
Je crois que son cadeau de gélatine colorée était une tentative d'approche amicale.
Dikilmiş bakire, jelatin bir kapsülü kan ile doldurur. Cinsel birleşmeden önce rahmine yerleştirir.
Une fois vierge, insérez une capsule de sang dans votre vagin avant le rapport sexuel.
Üzülmeyin, Mel'in jambonlarında genel olarak... jelatin ve yağ benzeri bir madde vardır.
Aucun problème, ces jambons sont faits de gélatine et de matière grasse.
Ve orada, yemin ederim ki, Cora, orada kocaman, kara jelatin gibi,
Et en bas, je vous le jure, Cora, il y avait un énorme truc noir, tout gélatineux,
Jip'i güç kaynağına bağladık, ayrıca bu jelatin adama da ampermetre bağladık.
Nous avons connecté la jeep à une source d'énergie, Et nous avons branché Gélatine-Man ici à un ampèremètre.
Adipik asit, disodyum fosfat, Sodyum Sitrat, Fumarik asit, 5 numara sarı gıda boyası, 1 numara mavi, BHA, epey bir jelatin, ve de şeker.
Acide adipique, phosphate disodique, citrate de sodium, acide fumarique, jaune n ° 5, bleu n ° 1, hydroxyanisol butyléb, une tonne de gélatine, et du sucre.
Jelatin, Sturmbannführer'im.
C'est la plaque de cuivre, monsieur.
"Eğer solüsyonu operasyondan önce içiyorsanız..." "... temiz sıvılar tüketebilirsiniz, kafeinsiz kola, çay, et suyu... " "... jelatin. " Jelatin mi?
Suite à l'ingestion de la solution, ne sont autorisés que le thé, le bouillon, et la gélatine. " Super.
Jelatin sünger kullanmaya ne dersin?
Et si on utilisait une éponge gélatineuse?
- Bu kemikler giderek yumuşuyor. Jelatin gibi.
- Cet os est... il est devenu mou, gélatineux.
Saldırganın son yemeği jelatin, şeker ve çilek aromasından oluşuyormuş.
Son dernier repas était composé de gélatine, de sucre et d'arôme de fraise.
- FBI'ın elinde Ann Steele'in parmak izi kayıtlarına ulaşıp bu izlerin jelatin kalıbını çıkarma imkânı var. Ama ofisine yasalara aykırı biçimde girip Dunbrook'a saldırmalarının nedeni ne olabilir?
Le FBI avait les ressources nécessaires pour fabriquer les empreintes en gélatine d'Ann Steele, mais pourquoi entrer illégalement dans le bureau de Dunbrook et l'attaquer?
Jelibon, adına jelatin denen kıvamlı bir maddeden yapılır.
Toutes les boules sont faites d'une substance appelée gélatine.
İnanılmaz. Jelatin, sadece hasta atların derisinden, kemiklerinden toynaklarından elde edilir.
- La gélatine vient de la peau, des os et des sabots de chevaux malades.
Kimse jelatin ambalajdan şüphelenmiyor.
La pellicule de plastique, ça inspire confiance.
Jelatin paketi icat eden adama dava açacağım.
Et l'inventeur de la pellicule en plastique.
Ortaya çıkan jöle bilincine kavuştuktan sonra yok edilemez koca bir jelatin yığınına dönüşmüş oldu.
La matière gluante obtenue prit vie et devint une masse gélatineuse indestructible.
Jelatin keçeli ve dünya barışı için tanıtılıyor.
{ \ pos ( 192,240 ) } Avec des semelles en gel, porteuses d'un message de paix.
Jelatin pasta. Kate yaptı.
Gâteau à la gélatine fait par Kate.
Merhaba. Benim adım, Jairo. "Jelatin" gibi söyleniyor.
Je m'appelle Jairo, comme "Rio de Janairo".
Manyok yapraklarının yanı sıra jelatin ve polisakkaridine rastladım.
En plus des feuilles de manioc, j'ai trouvé de la gélatine et des polysaccharides végétaux.
Ejderin nefesinin fişeğinin içeriğini CO2 ile ateşlenen bir jelatin ile yer değiştirdim, bu tamamen güvenli.
J'ai remplacé la douille du souffle du dragon par de la gélatine allumée par du CO2, alors c'est complètement sécurisé.
Hatta şimdi bile, sana konuşurken. Hâlâ kendimi... Jelatin gibi hissediyorum.
Et même maintenant, alors que je vous parle, je me sens encore comme... gélatineux.
Jelatin de atların paçasından çıkar.
Elle provient du sabot des chevaux.
Ama jelatin bloğuma bir bak.
Mais regarde le bloc de gel.